Genelde Kıbrıs’ın yakın tarihi, özellikle de 1950-1974 arası beni çok ilgilendiriyor.

Kıbrıslı Rumların sapıttığı ve asırlardır adada yaşamlarını sürdüren Kıbrıslı Türklere rağmen, Türkiye’yi de yokmuş gibi farz ederek adayı Yunanistan’a bağlamak için yaptıkları çılgınlıklarla doludur bu çeyrek asırlık dönem.

Bunların içinde en dikkatimi çeken Polikarpos Yorgacis’dir.

38 yıllık kısacık hayatı, 15 Mart 1970 tarihinde Yunanistan’dan gelen suikast timinin kendisini Haspolat ovalarında infaz etmesi ile sonra ermişti.

Sağlam bir EOKA’cıydı Yorgacis. Lakabı da Hudini’ydi, birkaç kez İngiliz hapishanesinden elini kolunu sallayarak kaçmasından dolayı. Gardiyanlar, EOKA tarafından öldürülmek korkusundan dolayı kendisine kaçış girişiminde yardım etmek zorunda kalmışlardı.

Bir dönem Kıbrıs’ın en güçlü adamı ve politik şahsiyeti idi. ABD’den “Komünizmi önlemek” adı altında her yıl aldığı milyonlarca Dolarla kimselere çaktırmadan kendi adına çalışan silahlı bir paramiliter özel ordu kurmuştu. 

EOKA’ya girdiği yıllarda, “katıksız ve sadık bir destekçisi” olduğu Makarios’un sağ kolu sayılabilirdi. Yıllar içinde politik ve maddi güç kazanıp kendine sadık fedailerden oluşan bir milis kuvvete sahip olunca sapıttı ve Makarios’un hem rakibi hem de düşmanı oldu. Makarios’u ortadan kaldırmak için ona bir suikast düzenledi. Bununla da yetinmedi Yunanistan’daki Albaylar Cuntası liderine de suikast düzenledi. Kendini Yunan dünyasının en güçlü adamı sanma yanılgısına düşmüştü.

Elbette bu girişimlerin bir bedeli olacaktı ve oldu da. Bir gece kandırılarak yalnız olarak gitme gafletinde bulunduğu bir görüşmede önce otomatik silahla arabası tarandı, sonra da suikastçılardan birisi arabasına kadar gelerek, son bir ölümcül ateşle onu ensesinden vurarak infaz etti. 

Bunları anlatmamın ve dile getirmemin nedeni, Yorgacis’in yıllardır ağzından düşürmediği bir cümleyi, Kıbrıslı Rumların tümünün de akıllarına kilise tarafından çivi ile kazılmış bir kavramı tekrardan hatırlatmak için.

Yorgacis’in bu ünlü cümlesi ve kavramı kısaca ““Kıbrıs’ta Rum olmayan, Rum gibi düşünmeyen ve devamlı olarak kendini Rum hissetmeyen herhangi birine yer yoktur”du.

1963-1967 yıllarında arasında sadece Yorgacis’in ve adamlarının şehit ettiği Türklerin sayısı 132’ydi. Her infaz olayı sonrasında, Makarios’un sağ kolu ve Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti’nin İçişleri Bakanı olarak Polikarpos Yorgacis, bir bahane ile bu ünlü sözünü dile getirmekteydi, resmi olarak veya da dost sohbetlerinde.

Bizim aramızda kendilerini “Türkçe Konuşan Kıbrıslılar” diye tanıtan güruhun, aynı felsefe ve düşünce doğrultusunda kendisinin de bir “Rumca konuşan Kıbrıslı” olması gerekmesine rağmen Yorgacis’in, asla Kıbrıslı olduğunu söylemediğini ve her fırsatta gurur duyduğu Helen ırkından olduğu dile getirdiğini bilmeleri gerekir.   

Makarios “Kıbrıs Milleti”nin veya da “Kıbrıslı”ların kimlerden teşekkül ettiğini, bundan tamı tamına 45 yıl evvel, o dönemdeki adı “Yalousa”, günümüzdeki adı da “Yeni Erenköy” olan köyde yaptığı mitingde dile getirmiş ve “Kıbrıslı diye bir millet yoktur, gerçek Kıbrıslılar, Kıbrıs’ın ünlü eşekleridir” diyerek, hitap ettiği köy halkının “Kıbrıslı” değil “Helen” olduklarını üzerine basa basa vurgulamıştı.  

Bilmekte fayda var. Aramızdaki bazı kimlik bunalımındaki kişileri “Türkçe konuşan Kıbrıslı” olduklarına inandırmaya çalışan güçler, Kıbrıslı Rumlara siz de “Rumca konuşan Kıbrıslılar”sınız demeğe cesaret bile edemiyorlar; Onlar söylese bile Rumlar zaten böylesi saçma bir tanımlamayı kullanmayı asla kabul etmiyorlar.                            

Prof. Dr. Ata ATUN

e-mail: [email protected] veya  [email protected]

http://www.ataatun.org 

Facebook: AtaAtun1

http://www.twitter.com/ataatun