ÖZET: 

Ortadoğu’daki gelişmeler paralelinde Akdeniz’in ve Kıbrıs’ın önemi giderek artıyor.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipros’un Kıbrıs Rum Kesimi Lideri Nikos Anastiades’in ev sahipliğinde yapılan toplantıda Türkiye’yi ve Kıbrıs Türkü’nü yakından ilgilendiren kararlar aldılar. 

Üç kafadar, Kıbrıs’ın güneyindeki 12’nci Afrodit Parseli’nde bulunan muazzam doğalgaz rezervlerini, denizaltından döşeyecekleri boru hattıyla, Avrupa’ya pompalamaya hazırlanıyorlar ve bu boru hattını “Türk Akımı”ndan önce hayata geçirmeyi planlıyorlar. 

Amaçları, doğalgaz konusunda, Avrupa ülkelerini Rusya’ya bağımlı olmaktan kurtarmak. Bunu başarabilirlerse, Ukrayna’da önü kesildiği için, Avrupa ülkelerine Türkiye üzerinden doğalgaz göndermeye hazırlanan Rusya zor durumda kalacaktır. 

Böyle bir sonuç, Türkiye ile Azerbaycan’ın elele vererek hayata geçirdikleri ve Avrupa’ya doğalgaz pompalamayı hedefleyen TANAP’a da darbe vuracaktır. 

İsrail’in doğalgaz konusunda Avrupa’yı kendisine bağımlı duruma getirme çabası, Washington’da da derin yankılar oluşturdu. 

Ortadoğu ve Doğu Akdeniz’e ilişkin gelişmeleri irdelerken, nedense, küresel aktörler arasında giderek derinleşen Kıbrıs’a ilişkin çekişmeleri ıskalıyoruz. 

İçinde bulunduğumuz süreçte, Kıbrıs’a, KKTC’ye ilgisiz kalmamız mümkün değildir. Çünkü Ada’da, her koşulda Kıbrıs Türk’ünün hakkını, Kıbrıs Türkü’nün devletini  savunacak bir Rauf Dektaş yok artık (Mekanı Cennet olsun). 

Ada’da, yüzde 30’luk bir katılımla yapılan meşruiyeti tartışmalı bir seçimde, oyların yüzde 30’unu alarak seçilen ve vereceği kararlarla Kıbrıs Türkü’nün kaderini belirlemeye çalışan bir Cumhurbaşkanı var.

4. KKTC Cumhurbaşkanı olarak görev başladığı günden beri yaptığı konuşmalarda, siz hiç Sayın Akıncı’nın, “Devletimi, KKTC’yi yaşatacağım. Türkiye’nin garantörlük hakları hiçbir şekilde görüşme masasına getirilemez” dediğini duydunuz mu? KKTC’nin 4. Cumhurbaşkanı Sayın Mustafa Akıncı’nın gönlünde yatan aslan, Kıbrıs Türkü’nü Rumların insafına terkeden bir federal devlet formülü. Rumlarla bir küskün bir barışık sürdürülen müzakere sürecinde iki bağımsız devletin bir araya gelerek oluşturacakları bir devlet yapısından hiç söz edilmedi.. 

Sayın Akıncı’nın büyük bir muhabbet içinde sürdürdüğü çözüm müzakereleri yine herhangi bir sonuç alınamadan tıkandı kaldı. 

Devamı olursa faklı bir sonuç beklenmesin; Nikos Anastasiades ve Akıncı’nın birbirlerini suçlayan açıklamalarının ardından yine tıkanacaktır. Çünkü, 2004’te, “Kıbrıs, Türkiye’nin olmadığı bir topluluğa katılamaz” diyen BM onaylı Londra ve Zürih anlaşmalarına ve “Sınır sorunu olan bir ülke AB’ye üye yapılamaz” diyen AB Anayasası’na rağmen, Ada’nın tamamını temsilen AB üyesi yapılan Kıbrıs Rum Kesimi’nin Kıbrıs Türklerine verecekleri herhangi bir ödün yoktur. Türkiye, 2004’te Rumların, Ada’nın tamamını temsilen AB üye yapılmasına gerekli tepkiyi gösterememiş olmasının sancılarını yaşıyor..

PAYLAŞILAMAYAN SEVGİLİ: KIBRIS

Türkiye, BOP uygulamaları bağlamında, güney sınırları boyunca kuşatılırken, Kıbrıs’ın Ortadoğu denklemindeki önemi giderek artıyor. Kıbrıs, küresel aktörler açısında artık, “paylaşılmayan bir sevgili”dir. Güneyinde ve Karpaz açıklarında çok zengin doğalgaz ve petrol rezervlerinin bulunmasında sonra Kıbrıs, “Türklere kaptırılmaması gereken bir ada” konumuna gelmiştir.

Türkiye, sınırlarının hemen güneyindeki gelişmeler nedeniyle, zorunlu olarak Suriye’ye yoğunlaştığından, Kıbrıs’taki gelişmelere yeterince odaklanamıyor. Ve Kıbrıs’ta, Kıbrıs Türkü’nün devletini yaşatacağını açıkça söyleyemeyen bir KKTC Cumhurbaşkanı var. 

Gelinen noktada şu konunun bilinmesini isteriz; ne KKTC ne de Türkiye Cumhuriyeti kaderini, yüzde 30 katılımlı bir seçimde, oyların ancak yüzde 30’unu alabilmiş bir Cumhurbaşkanı’nın kararına teslim edemez. Bunu, KKTC’nin 4. Cumhurbaşkanı Sayın Akıncı da bilmelidir. Şu aşamadan sonra, Kıbrıs Türkleri’nin devleti olan KKTC, “çözüm süreci” gibi yaldızlanmış sözler arkasına gizlenmiş federasyon oyunlarına kurban edilemez. Kıbrıs Türkü Rumların insafına asla terkedilemez. 

Biz “çözüm süreci”nin ne tuzaklar barındırdığını, yakın bir geçmişte yaşayarak öğrendik. O nedenle Türkiye, Doğu Akdeniz’deki petrol ve doğalgaz rezervlerinde Kıbrıs Türklerinin haklarını koruyabilmek adına, gerekli girişimlerini sürdürmektedir. İtalyan Eni enerji şirketinin bir sözcüsü, Saipem 12000 adlı sondaj gemisinin Kıbrıs'ın güneybatısından güneydoğusuna doğru giderken, 8 Şubat 2018 günü, Türkiye savaş gemileri tarafından durdurulduğunu söylemişti. 

Türkiye Dışişleri Bakanlığı, konuyla ilgili olarak yaptığı açıklamada, "Kıbrıs Adası'nın ortak sahibi olan Kıbrıs Türklerinin doğal kaynaklar üzerindeki asli haklarını hiçe sayan Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, tüm uyarılarımıza rağmen Doğu Akdeniz'deki tek taraflı hidrokarbon faaliyetlerini yürütmektedir."

"Evvelce de defaatle vurguladığımız üzere, Doğu Akdeniz'de kendi kıta sahanlığımızdaki hak ve menfaatlerimizi korumaya devam edeceğimiz gibi, Kıbrıs Türk tarafına verdiğimiz destek çerçevesinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile birlikte gerekli adımları atmaya da kararlıyız” diyordu.

KIBRIS’A DİKKAT DERKEN..

Kıbrıs’a dikkat derken, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipros’un Kıbrıs Rum Kesimi Lideri Nikos Anastiades’in ev sahipliğinde yapılan toplantıda aldıkları kararlara dikkat çekmek istedik. Üç kafadar, Kıbrıs’ın güneyindeki 12’nci Afrodit Parseli’nde bulunan muazzam doğalgaz rezervlerini, denizaltından döşeyecekleri boru hattıyla, Avrupa’ya taşıma kararı aldılar ve bu boru hattını “Türk Akımı”ndan önce hayata geçirmeyi planlıyorlar. 

Amaçları, doğalgaz konusunda, Avrupa ülkelerini Rusya’ya bağımlı olmaktan kurtarmak. Bunu başarabilirlerse, Ukrayna’da önü kesildiği için, Avrupa ülkelerine Türkiye üzerinden doğalgaz göndermeye hazırlanan Rusya zor durumda kalacaktır. 

Üç kafadar planlarını “Türk Akım”ndan önce hayata geçirebilirlerse, bundan yalnızca Rusya değil,  Türkiye ve Azerbaycan da zarar görecektir. 

Hatırlanacağı gibi, Türkiye ile Azerbaycan, elele vererek hayata geçirdikleri TANAP ile Avrupa’ya doğalgaz pompalamayı hedefliyorlar. TANAP, hem ekonomi hem de siyasi nedenlerle, iki kardeş ülke açısından çok önemlidir. İsrail, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Akdeniz’in derinliklerine döşeyecekleri boru hattını Avrupa’ya uzatabilirlerse Rusya, Türkiye ve Azerbaycan, Avrupa için enerji tedarikçisi olamayacaklar. Böyle bir sonuç, üç ülkenin de ekonomisine zarar verecektir. 

ÜÇ KAFADARIN BORU HATTI

Üç kafadarın planladıkları boru hattı İsrail’in Hayfa Limanı’ndan başlıyor, Akdeniz’in derinliklerinde ilerleyerek, Kıbrıs’ın güneyinden Girit’e, oradan da Yunanistan ve  İtalya’ya ulaştırılıyor. Bu hattın en yakın bir noktasından Kıbrıs Rum Kesimi’ne de bir bağlantı yapılacak. 

1880 km’lik boru hattı tamamlandıktan sonra, Mısır açıklarındaki doğalgaz rezervleri de bu hatta bağlanacak. 

Dikkatinizi çekmiş olmalı, Güney Kıbrıs Rum Lideri Nikos Anastiadis’in ev sahipliğinde yapılan bu önemli toplantıda Avrupa’ya ulaştırılması planlanan bu doğalgaz rezervlerinin can damarının Kıbrıs’ın güneyindeki 12. Afrodit parselinde, petrol rezervlerinin de Karpaz burnu ile Anadolu arasında bulunduğundan, buralarda Kıbrıs Türkü’nün de hak sahibi olduğundan hiç söz edilmiyor. 

İsrail açıklarındaki Tamar ve Levhattan ile Mısır’ın Zuhr bölgesinde var olduğu söylenen doğalgaz rezervleri gerçek midir, yoksa Afrodit parselinden çıkarılacak doğalgazı İsrail doğalgazı olarak pazarlama ve bu yolla Kıbrıs Türkü’nü ve Türkiye’yi devre dışı bırakma çabası mıdır? 

Türkiye, uzun zamandır Güney Kıbrıs'ın 'münhasır ekonomik bölge' olarak ilan ettiği bu alanda Türkiye'nin ve Kıbrıs Türklerinin de hakkı olduğunu savunuyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Doğu Akdeniz'deki gelişmeleri değerlendirirken,  "Sanılmasın ki Kıbrıs açıklarındaki doğal gaz arama ve Ege'deki kayalıklarla ilgili fırsatçı girişimler dikkatimizden kaçıyor. Türkiye'nin, güneyindeki gelişmelere yoğunlaşmasını fırsat bilerek, Kıbrıs'ta ve Ege'de haddini aşanları yanlış hesap yapmamaları konusunda uyarıyoruz" diyordu.

Türkiye KKTC’ye sahip çıktığı sürece,  İsrail, Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi, Avrupa’ya denizaltından doğalgaz taşıma konusundaki ısrarlarını sürdüremeyecekler, Kıbrıs Türkü’nün hakkını vermedikleri sürece de, uluslararası hukuku aşamayacaklardır. 

ABD BU ANLAŞMANIN NERESİNDE?

Bir önemli konu da, ABD derin devletinin temsilcisi Pentagon’un bu gelişme karşısındaki tutumu olacaktır. Washington’da Pentagon ile Yahudi kökenli Rothschild Ailesi arasındaki egemenlik kavgası henüz sonuçlanmadı. İngiltere’yi yanına çekmeyi başaran Pentagon, Doğu Akdeniz petrolünün İsrail öncülüğünde Avrupa’ya taşınmasına sıcak bakacak mıdır? ABD’nin silah devi Lockheed Martin’in finans sektörüne girmeye hazırlandığı, Ortadoğu ve Afrika enerji kaynaklarını yörüngesine aldığı ARAMCO çatısı altında kontrolü altına almaya hazırlandığı bir dönemde Pentagon ile İsrail’in Doğu Akdeniz doğalgaz ve petrol rezervlerinin çıkarılması ve pazarlanması konusunda bir anlaşmaya varmaları mümkün olur mu? 

Bu önemli konunun olası sonuçlarını görebilmek açısından, Ergün Diler’in aktardığı Beyaz Saray sofrasından söz etmek isteriz. 24 Nisan günü, ABD’yi ziyaret etmekte olan Macron’un onuruna Beyaz Saray’da verilen yemek sonrasındaki mini zirveye katılanlar ve bu zirvede konuşulanlar, Pentagon ile Rothschild Ailesi arasındaki egemenlik mücadelesinin bütün şiddetiyle sürmekte olduğunu ortaya koymaktadır. 

Beyaz Saray’daki yemek sonrasında Oval Ofis’te yapılan mini zirveye ABD Başkanı olarak Donald Trump, kendisini Fransa Cumhurbaşkanlığı koltuğuna taşıyan Rothschild Ailesi’ni temsilen Emanuel Macron ve Pentagon’u temsilen de, medya patronu ve enerji devi Rupert Murdoch katılıyor. 

Murdoch, Oval Ofis’te gerçekleştirilen bu çok önemli zirvede Macron’la herhangi bir pazarlık falan yapmıyor, doğrudan Pentagon’un kararını tebliğ ediyor; Rothschild Ailesi’nin Ortadoğu ve Afrika enerji kaynaklarından el çekmediği takdirde, bölgenin çok karışacağını söylüyor. Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan eden ve ABD’nin İsrail Büyükelçiliği’ni Kudüs’e taşıyan Platin saçlı Trump, Macron’u koruyan herhangi bir müdahalede bulunmuyor ya da bulunamıyor. 

Murdoch, Rothschild Ailesi’ni yakından tanıyan, ABD yönetimindeki küresel çaptaki operasyonlarını ayrıntılarıyla bilen bir isim. ABD derin devleti, yani Pentagon silah devi Lockheed Martin ile finans sektörüne, enerji devi Murdoch ile de enerji sektörüne hızlı ve güçlü bir dalış yaptı. 

Bu tabloya baktığımızda, İsrail’in, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile elele vererek Doğu Akdeniz’den Avrupa’ya uzanacak bir boru hattı döşemesi pek mümkün görünmüyor. 

TÜRKİYE VE KKTC OLMADAN…

Ortadoğu denkleminde Kıbrıs’ın önemi giderek artıyor. Kıbrıs’ın güneyindeki doğalgazın çıkarılması ve Avrupa ülkelerine pompalanması için KKTC ve Türkiye ile işbirliği yapılması gerekiyor. Kıbrıs çevresindeki doğalgaz ve petrolün çıkarılması, Avrupa ülkelerine ve dünya pazarlarına ulaştırılabilmesi için KKTC’nin ve Türkiye’nin “olur”unu almak gerekiyor. 

Yakında kapımız çalınacaktır. 

Nasıl çalacaklarını gelişmelerin yönü belirleyecektir. Çünkü ABD, Ortadoğu’daki Arap ortakları, İngiltere ve İsrail’le birlikte Akdeniz’de ortak bir askeri tatbikata hazırlanmaktadır. Bu gösteriyle Kıbrıs Rum Yönetimine, KKTC yöneticilerine, AB ülkelerine, Rusya’ya ve Türkiye’ye mesajlar verilecektir. 

Doğu Akdeniz’in enerji kaynakları konusunda Kıbrıs kilit nokta konumunda. Türkiye  ve KKTC Doğu Akdeniz’deki, Kıbrıs çevresindeki muazzam petrol ve doğalgaz rezervlerinden uzak tutulmaya çalışılmaktadır. 

Yakın bir gelecekte, Doğu Akdeniz’de, Kıbrıs merkezli gelişmeler yaşanacaktır. 

Kıbrıs’a dikkat..