‘’Bir zamanlar ‘’Rumlardan bir adım önde olmanın’’ adı; bu süreçte  ‘’Yakınlaş, kazan mıdır?’’

 Kıbrıs konusunun çözümü için yıllar yılları kovaladı, 1968 yılından beri her defasında ‘çözüme yakınız’ denildi ama sonu hep olumsuz bitti!

 Aslında bu konu 20 Temmuz 1974’te çoktan halledilmişti. 

  Rum-Yunan ikilisinin 15 Temmuz 1974’te yaratmak istediği oldu-bittiye, adayı Yunanistan’a bağlamak adına Kıbrıs’ta gerçekleştirdiği askeri darbe; Türkiye’nin adaya yasal müdahalesiyle önlenmişti. 

Ama bu önemli dönemde kazanılan haklar-haklılıklar; ne yazık ki, bugüne değin masa başında zafere dönüşemedi /dönüştürülemedi…

Her defasında Rum-Yunan ikilisinin türlü Bizans oyunları devreye girdi,

Her defasında dünya devleri bu şımarık ikilinin arkasında, yanında durdu,

Her platformda Türkiye suçlu bulundu!

Sanki 1960 Kıbrıs Cumhuriyetine son veren Yunan cuntası;

Sanki bu cumhuriyetin iki kurucu ortağından birisi olan Türk tarafını topyekûn ortadan kaldırmak isteyen Rum-Yunan ikilisi değilmiş gibi…

50 yıldan beri çözüm adına kurulan masalarda tavizi hep Türk tarafı verdi, Rumlar yetmez biraz daha dedi!

Çözüm adına adada bir sürü planlar üretildi!

 En sonuncusu, ‘’Annan’’ isimli tuzak plan idi!

Tuzak iyi kurgulandı…

Kıbrıs Türk’ü kendi kurduğu devletinden dahi vazgeçti!

Bu plana bile ‘’evet’’ dedi…

Plan öylesine iyi kurgulanmıştı ki!

Rumların ‘’hayır’’ demesine, bir tarafın hayır demesiyle, plan yürürlüğe girmez maddesine rağmen plan amacına ulaştı, Rumlar istediğini aldı, AB’ye üye yapıldı..!

 Aslında Rumlar; AB’ye üye olmasıyla amaçladıkları Enosis’e o tarihte ulaşmıştı!

Bugün bir kez daha kurulan bir müzakere masası var! 

Görüşmeler, görüşmeler…

Açıklamalar, açıklamalar…

Kıbrıs müzakereleri 28 Haziran’dan bu yana devam ediyor; tarafları temsil eden tüm liderler Cenevre’de bir araya gelmiş, son kozlarını masaya bırakıyor... 

Amaç aynı; adada kalıcı bir çözüme ulaşmak!

Ama sadece Türk tarafının ‘’evet’i’’ ile çözüm olur mu?

Olmaz…

Neden olmaz?

Çünkü Rum-Yunan ikilisinin ‘evet’ diyeceği, vereceği bir taviz yok ki! 

Bu şımarık ikili zaten alacağını almış, her ikisinin de forması AB’li…

O halde?

3 Temmuz’da tarafların ortaya koyacakları paket önerilerinden ne çıkacak ki?

Çıksa, çıksa Türkiye’den, K.K.T.C’den yeni bir açılım, yeni bir taviz daha çıkar ancak…

Neden mi?

Bugüne değin Rum-Yunan ikilisi ne dediyse o oldu da ondan!

Bugüne kadar Rum-Yunan ikilisi her ne dediyse, arkasındaki emperyalist güçler onu onayladı da ondan!

1963 yılından bugüne BM’i de, dünya devleri de, adanın yasal hükümeti olarak GKRY’ni tanıyor da ondan!

Bu süreçte masada oturan, adada hak sahibi İngiltere’nin durumu, tutumu nedir diye soracak olursak?

Bunun yanıtı şudur:

Kıbrıs adasını müstemlekesi yaptığı dönemden bugüne; İngiltere’nin Kıbrıs adası üzerindeki menfaatleri hiç değişmemiştir. 

 Adada ki dokunulmaz deniz ve kara üssü nedeniyle de değişmeyecek, Kıbrıs’taki-Ortadoğu’daki ebedi menfaatleri devam edecektir. 

 O nedenle; İngiltere’nin adada çözüm olmuş, Birleşik Kıbrıs kurulmuş umurunda bile değildir…

 Ne zaman ki, adada kurulu üsleri söz konusu olur da, adadaki ebedi menfaatlerine dokunulursa eğer; işte o zaman sesini yükseltecektir..!

 Ama ada tarihinde yaşananlar, bilinenler o dur ki;

Kıbrıs adasında yaşanan her siyasi çalkantıda, askeri hareketlerde…

Hatırlayınız; 20 Temmuz 1974 öncesinde, savaşın içinde, sonrasında; İngiltere’nin tüm tercihleri; Rum-Yunan ikilisinden yana olmuştur, bundan sonrada böyle olacaktır..!

 Adada 1950-1974 arasında yaşanan acılı yılları anlatan tarih sayfaları; İngiltere’nin bu dönemde Rum’un yanında nasıl yer aldığını anlatan yüzlerce olayın tanıklığını yapar… 

BM barış gücünün o dönemde yaptıklarını da unutmamak gerek…

 Geçtiğimiz hafta sonunda Cenevre’de ki görüşme masasından bir ses yükseldi!

BM yetkileri; bundan böyle müzakerelerde; ‘’yakınlaş, kazan’’ süreci başladı dedi!

Bu nasıl bir açıklamadır?

Hangi taraf neye yaklaşırsa, ne kazanacaktır?

Türkiye’nin, Kıbrıs Türk Halkının çözüm adına ortaya koyduğu olumlu tavır, sırf çözüm olsun diyerek verilen onca taviz yetmemiştir de! 3 Temmuz 2017’den itibaren çözüm adına neye yaklaşılacaktır? Ne kazanılacaktır?

Geçtiğimiz yıl Kasım ayından beri müzakere masasında oturan ama çözüm adına hiç de istifini bozmayan Rum tarafının tutumunda bir değişiklik mi olmuştur?

Yoksa o taraftan Kıbrıs Türk’üne bir kazanç/taviz dalı mı uzatılmıştır?

Rum tarafının istediği şu hususlarda değişen nedir? 

.  Türkiye’nin adada ki Garantör’lüğünün olamayacağı, ya da birkaç yıl sonra da kalkacağı, 

. Türk askerinin adada belki birkaç yıl daha kalıp, sonrasında bir alay düzeyine ineceği, belki de hiç kalmayacağı,

. Kapalı Maraş’ın, Gazimağosa derin limanının başlangıçta BM’in kontrolüne, sonrasında Rumlara terk edileceği,

. Güzelyurt’un, Girne’nin, Karpaz’ın; güneyden gelecek Rumlara teslim edileceği,

. On binlerce Kıbrıs Türk’ünün göç yollarına düşeceği,

. Yönetimde güç paylaşımının Rumlarca kabul görmediği,

. 1974 sonrasında Türkiye’den gelip de adaya yerleşenlerin geri gönderileceği,

. ¼ nüfus oranının Rum tarafı lehine dayatıldığı,

. Çözüm gerçekleşse dahi; AB birincil hukukunun Kıbrıs Türk’ü için uygulanamayacağı,

. Hala Kıbrıs Türk’üne azınlık haklarından bir fazlasının kabul görmediği bir masada;

Tarafların, garantör ülke temsilcilerinin Kıbrıs’ta çözüm adına bir araya geldiği, AB temsilcisinin de izlemiş olduğu bu süreçte; söylenen:

 ‘’Yakınlaş, Kazan’’ söylemi nedir?

Yukarıda sıralamış olduğum konularda büyük görüş ayrılıkları varken; 

 Kim kime yakınlaşacak? 

 Kim ne kazanacaktır?

 Bu sürecin sonu neye varacaktır?

Bir zamanlar ‘’Rumlardan bir adım önde olmanın’’ adı,

Bu süreçte  ‘’Yakınlaş, kazan mıdır?’’