24 Temmuz 1923’te Lozan Anlaşmasını imzaladıktan sonra İsmet Paşa “100 yıl kazandık” diyordu. 1683 Viyana kuşatmasından beri süren Batı karşısındaki gerilememiz durdurulmuş, Türk’ün makus talihi değişmişti. Fakat yüzyıl dolmak üzereyken sorunlar tekrar gelip kapımıza dayanmıştır. Zamanın ABD Başkanı BİLL CLONTON, “20.yüzyılın ilk 50 yılını türkiye belirledi. 21.yüzyıl, ilk 50 yılında Türkiyenin alacağı doğrultuda şekillenecek...” demişti. Bu doğrultu neydi acaba???
Yüzyıl önce Balkanlarda yaşananlar şimdi Ortadoğuda yaşanıyor. 20.nci yüzyılın başında Batılılar tarafından çizilen Ortadoğu haritası 100.ncü yılında anlamını yitirdi. 22 Ülkenin sınırlarının değişeceğini söylemişti zamanın ABD Dışişleri Bakanı Condoliza Rice. Daha sonra Dış İşleri Bakanı olan Hilary Clinton ise Türkiye’ye , Fener Rum Patriği ekümenlik olsun, Kürt devletine hamilik yapın, Ermanistan’la bir bütün olun diyordu. AB komiserleri de sömürge valisi tavrıyla bugün yaşananları içeren talimatlar veriyordu bir zamanlar.
Bölgeyi, din, mezhep ve etnik temeller üzerinde yeniden şekillendirmeye çalışan küresel güç, sözde demokrasi getirmek adına bölgeyi kan denizine döndürürken, esas hedefin Türkiye olduğu kuşkusu birçok kişi tarafından sıkça dile getirilmekte. Ülkemizin güneydoğusunda devlet otoritesinin varlığı tartışmalı hale geldi. Asker, Polis ve diğer devlet birimleri şeklen varlıklarını sürdürüyor fakat işlevleri kalmamış durumda.
Sözde PKK silah bırakacak, yurt dışına çıkacak, terör bitecekti. Ama tam tersi oldu, PKK silah bırakıyor yalanıyla Türk Ordusu’na silah bıraktırıldı. Güneydoğu bölgemiz PKK’ya teslim edildi. Bölücü hainler kaymakam atadılar, Türk Bayrağını indirip, terör örgütünün paçavralarını çektiler, “asayiş” adıyla güvenlik birimlerini kurdular, vergi topluyorlar, yargılama yapıyorlar, korucu ve güvenlik görevlilerini öldürüyorlar (sözde şehit gelmeyecek, analar ağlamayacaktı), şantiyeleri, okulları yakıyorlar, yolları kesip kimlik kontrolu yapıyorlar. İnen olmadığı gibi binlercesi dağa çıkarak örgüte katıldı. PKK kendi asayiş ve güvenlik güçlerini oluşturdu. Olası bir iç savaşa hazırlanıyor. Askerlerin boşalttığı karakollara yerleşti. PKK paçavraları asıldı. Ülke her an patlamaya hazır bir hale getirildi.(1) Şimdi de kürtçe eğitim veren kürt okulları açtılar, polis mühürlemeye kalkışınca devletin okullarını ve ATATÜRK’ün heykellerini yaktılar.
Devlet mekanizmasında paralel-yamuk, vs. kavgaları sürerken, sınırlarımız kevgire dönmüş durumda. İsteyen sınıra aldırmadan her yerden Suriye’ye gidip-gelmekte. Yabancı gazeteler İslamcı örgütlerin Suriye’de günübirlik eylem yapıp Türkiye’ye döndüğünü, ikmal ve tedavilerinin yapıldığını, İslamcı IŞİD örgütü militanlarının Türkiye’de eğitim gördüğünü yazıyor. Şehirlerimizde IŞİD’e destek mitingleri yapılmakta, IŞİD’cilerin İstanbul’da toplu Bayram namazı görüntüleri medyada yer almakta.
Bölücü örgüt yandaşlarıyla beraber “nankörlüğe devam edeceğiz” diyen BDP’li Van milletvekili Aysel TUĞLUK sınırdan geçişlere engel olmaya çalışan askere taş, sopa, molotof, havai fişek atarak saldırmakta. Siyaset kurumu duyarsız, yandaş medya suskun, vatandaş ilgisiz. Sınırlarla birlikte ruhumuzda kevgire döndü herhalde...
Suriye iç savaşının yarattığı vahşi koşullar nedeniyle ölümden kaçan 2 milyon kişi ülkemize sığınmışken, şimdi de IŞİD İslami Terör Örgütünden kaçan 200 bin Suriye’li Kürt sel gibi Türkiye’ye akmıştır. Bunların arasında çok sayıda PKK.lı teröristin de yer aldığı belirtilmektedir. Suriye’de Esad’ı devirmek adına muhalefeti desteklemek isterken islami terör örgütlerini güçlendirerek “kaş yaparken göz çıkarttık.” Tavuk gibi insan kesen IŞİD örgütü, 1000 yıldır bölgede yaşayan Türkmenleri de katlederek Türkmen şehri Kerkük’ün Barzani kontroluna geçmesine sebep oldu.
Daha 1978 UNESCO toplantısında, “ulus devletleri etnik ve dinsel minik kent devletçiklerine bölmesine” yol açacak kararlar alınmıştı. Teröristbaşı Öcalan, sorgusunda; “Şeh Sayitin devamıydım ! kullanıldım!!! demişti. İngilizler Lozanda Musul meselesini görüşürken Şeh Sayiti kullanmışlardı. Fransızlarla Hatay için boğuşulurken Dersim isyanı patlamıştı, GAP projesiyle Türkiye suyun kontrolünü sağlayacak ve bölgesel güç olabilecekken pkk ortaya çıkmıştı?
Şimdi de IŞİD, Suriye ve Irak’ta benzer görevi yapıyor. IŞİD, Müslümanlara ait simge mekanları yerle bir etti. Müslümanların namus - şeref ve onurlarını iki paralık etti. Bütün dünyanın Müslümanlardan nefret etmesini sağladı. Dünyaya Ortadoğu Müslüman halkları “Kürtler hariç” acımasız katiller olarak tanıtıldı. O zaman yok edilmelerinde de bir mahzur olmayacaktır(!).. Çünkü bütün insanlık için tehlike arz ediyorlar denecektir.(2)
Bölge “Büyük Kürdistan’ı” kurmak amacıyla  yeniden dizayn edilirken IŞİD’in yarattığı terör bahane edilecektir ki zaten bombardımanla başladı. Şimdi de Türkiye’yi bu işe alet ederek Türk Ordusu pkk ile birlikte IŞİD’e karşı savaşmaya zorlanıyor.  Batı Dünyası, kendi verdiği askeri desteğin yanında utanmadan Türkiye’den de pkk’ya silah ve mühimmat verilmesini talep etmekte!!!
Büyük Önder M.Kemal ATATÜRK’ün, “Asıl önemli olan ve memleketi temelinden yıkan, halkını esir eden, içerdeki cephenin suskunluğudur” sözü günümüzde daha bir anlam kazanıyor.
K A  Y  N  A  K.......................:
(1) Zahide UÇAR
(2)     “            “