Ne mavinin tonlarını sırtlanan martılar vardı bu kentte
Ne de köprü altlarından geçen balıkçı takaların türküleri.

Henüz doğmadım. Anne karnından, cenin olarak sesleniyorum. Cinsiyetim henüz belli olmadı. Benim için pek de önemli değil. Sadece kendimi beklemeye aldım. Dışarıdakiler kadar heyecanlı değilim. Tutunduğum kordondan besleniyorum. Hayat sade ve sıcak burada ve de sessiz. Her şeyden, tüm kötülüklerden uzaktayım. Dışarıda akan hayatın gelgitleri annemi üzdüğünde, tekme sallarım hayata. O da bana tutunur görünmeyen kordonuyla. Teşekkür etme biçimi herhalde. Babam erkek olmamı istiyordu. “Aslan oğlum benim” diye annemin karnını okşadığı vakitlerde ne yalan söyleyeyim, acaba erkek miyim diye kendi kendimi yokluyordum. Erkek olmak nasıl bir şey? Annem giriyordu araya. “Kız da olabilir. İki ihtimal var neticede”. Kız olmak nasıl bir şey? “Olmaz ”diyordu babam. “Erkek olacak erkek. Ne de olsa erkek adamın erkek evladı olur”. Sabırlıydım. Annem de sabırlıydı. Bekliyorduk. Dünyaya açılan mucizevi pencereden çıktığımda hastane odasındaki Noel ağacına takılmıştı gözüm. Işıl ışıl, rengârenk toplarla bezenmiş, alımlı bir çam ağacı göz kırpıyordu. Yanıp sönen ışıklar, hayali konfetiler patlatıyor, gelişimi kutluyor gibiydi. Ucunda da kocaman boynuzları olan bir geyik bana gülümsüyordu. Selam verdim ve başladım ağlamaya. Bebek olmanın raconuydu ağlamak ve kuralına göre oynamak lazımdı. Hemşire popoma şaplak attıkça şiddeti artıyordu sesimin. Sabırlı annemin kollarındaydı sükûnet. Ancak ters giden bir şeyler vardı. Havada asılı duran mutsuzlukla bezenmiş düşünce balonlarını görebiliyordum. Herkes aynı şeyi düşünüyordu. “İyi ama erkek demişlerdi” Demek ki erkek değildim. Babamla göz göze gelmeyi reddederek anneme tutundum. Tekrar cenin olmak ve kara mağarama geri dönmek istedim.

Eve geldiğimde odamdaki mobilyaların hepsi bebek mavisiydi. Kapıda hoş geldin oğlum yazılıydı. Yanlış anlaşılma olmuş ne yapalım diyerek karyolama yatırıldım. “İyi ama sünnet ettirecektik” babamın sesi yankılanarak uzaklaşmıştı odamdan. Camdan seyredebiliyordum lapa lapa yağan karı. Annem ile kuracağımız en masum bağın süt içerken gözlerine bakmak olacağını kara mağaramdayken bilemezdim. İyi ki dünyaya gelmiştim.
Babam beni başlarda reddetse de zaman geçtikçe, beni tanıdıkça sevmeye başlamıştı. Ama daha çok erkek çocuk gibi seviyordu. Erkek adamın delikanlı kızı olurdu. Sabırlıydım. Bisiklet ve motosiklet kullanmayı okula başlamadan öğrenmiştim. Çocukluğunuz ne kadar renkli geçerse hayata artı bir önde başlarsınız. En azından ben öyle başlamıştım. Büyüdükçe hayalleriniz küçülmez. Ve hayata sığmaz, taşarsınız. Hayata sığmayalım, taşalım.

Sevda kaçsın çayınıza.