1 Nisan günü oynanan K.Karabükspor- Fenerbahçe maçında kale arkasındaki Karabüklü taraftarlar Türkmen bayrağı açmış, üç gün sonra da Cumhurbaşkanı Recep Tayyıp Erdoğan Zonguldaklılara seslenmişti. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasında Türkiye’nin Kerkük konusundaki resmi tavrını şöyle açıklamıştı. “ İkinci bir bayrağın asılmasını kesinlikle yanlış buluyorum. Irak Bölgesel Kürt Yönetimi’ne sesleniyorum. Bu yanlıştan bir an önce dönün. Münasebetlerimiz iyi gidiyor, bozmayın, hemen o bayrakları indirin, sadece Irak milli bayrağıyla orada yola devam edin. Yoksa şu anda geldiğimiz noktadan geri adım atmaya mecbur kalırız. Suriye’de bizi sıkıştıracaklardı. Fırat Kalkanı ile bu oyunu bozduk. Cerablus ve Elbab’ta Daeş’i çökerttik. Irak’ta Sincar’ı ile, Telafer’i ile, Kerkük’ü ile yeni tezgahlar kuruyorlar. Emin olun onları da başlarına geçireceğiz.”

Soruna ilişkin bir açıklamayı da Irak Başbakanı Haydar El İbadi yapmış ve KBY bayrağının indirilmesini istemişti. Devlet televizyonundan yayınlanan haftalık basın toplantısında Kerkük Valisi Necmettin Kerim’e bayrağı indirmesi çağrısı yapan İbadi, vali olarak bir gruptan yana taraf tutamaz ve diğer gruplara sırt çeviremezsiniz demişti.

Bu açıklamalara tepki çabuk geldi. Barzani’nin temsilcisi Adnan Mufti, Kerkük’te Kürdistan bayrağı kesinlikle indirilmeyecek, bu yönde bir karar alma yetkisi sadece Kerkük İl Meclisi’ne aittir dedi. 

Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Ümit Yalçın da Neçirvan Barzani'yle Pazartesi günü yaptığı görüşmede Ankara'nın rahatsızlığını ikinci kez yineledi.

Başbakan Binali Yıldırım ise, geçen hafta bir televizyon kanalında Kerkük’teki bayrak krizinin ardından Irak Başbakanı  İbadi ile 45 dakikalık bir telefon görüşmesi yaptığını açıkladı. Ama o görüşmeye ilişkin başka bir bilgi paylaşılmadı. Sızan haberlere göre Başbakan’ın Irak’ın  egemenliği  ile  toprak bütünlüğüne dikkat çektiği ve Irak Anayasasının 140’ıncı maddesine vurgu yaptığı konuşuluyor. Bu

maddeye göre şehrin statüsünü belirlemek amacıyla 2007 yılına kadar referandum yapılacaktı, ama yapılamadı.

PARA BALDAN TATLIDIR

“Sıfır sorun” sloganlarının neredeyse bütün komşularımızla gerginliklere dönüştüğü bir süreç  yaşanırken, görünüşte ve özellikle PKK ile mücadelede müttefikimiz olduğunu sandığımız Barzani ile ilişkilerin her şeye rağmen sürdürülmeye çalışılmasını enerjinin hatırına olduğunu düşünmekteyiz. Zira Ankara – Erbil arasında 49 yıllık enerji anlaşmaları olduğu biliniyor. İrak petrolünün yüzde kırkının bu bölgede olduğu gerçeği gözlerimizi ve dilimizi bağlıyor, bu yüzden yetkililer bayrak krizi nedeniyle bu ilişkilerin bozulmasını istemiyorlar  herhalde.

Bir zamanlar “Türklere kedimi bile vermem” diyen, RÜDAW TV adlı kanalda Ankara’nın doğusundaki 22 ilimizi kendi sınırları içinde gösteren, daha bir ay önce Ankara ve İstanbul’a bayrağını çektiren Barzani’nin bununla yetinmeyeceğini öngöremeyen yetkililerimiz şimdi Kerkük’teki Kürdistan bayrakları karşısında çaresizlik içindeler.

2012 yılında Arena Spor Salonunda yapılan AKP Kongresinde Barzani konuşmasını yapmak üzere kürsüye çıkarken partililer “Türkiye seninle gurur duyuyor” diye tezahürat yapıyorlardı. (01 Ekim 2012 Hürriyet Gazetesi, Zeynep Gürcanlı)  Kerkük’te Kürt bayrakları dalgalanırken şimdi de gurur duyuyor muyuz ?

Kerkük’ün nüfusu tahminen yaklaşık 1.5 milyon. Tarihte Türkmen şehri olarak bilinen Kerkük için 1 Mayıs 1920’de Meclis’te yaptığı bir konuşmada Atatürk şunları söylemişti: “Hep kabul ettiğimiz esaslardan birisi ve belki birincisi olan hudut meselesi tayin ve tespit edilirken, hudud-u millimiz, İskenderun’un cenubundan geçer, şarka doğru uzanarak Musul’u, Süleymaniye’yi, Kerkük’ü ihtiva eder. İşte huhud-u millimiz budur.” Büyük Önderimiz Türkmenler konusunda çok duyarlıydı. Ama 24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Anlaşması’nda İngiliz altınlarıyla beslenen Şeyh Sait’in çıkardığı isyanlar Kerkük ve Musul’un “hudud-u milli” dışında kalmasına neden olmuştu.

Yıllardır her türlü zorluğa karşı direnen, uğradıkları katliamlara karşın varlıklarını imanla ve inatla sürdüren Türkmenlere biz gerekli ilgiyi göstermedik, sahip çıkmadık. Soyumuz olan bu insanları kaderleriyle baş başa bıraktık. İŞİD saldırılarının yoğunlaştığı, günlerde, milyonlarca Suriyeli kaçkına kucak açarken çıplak ayaklarıyla katliamlardan kaçarak sınırımızda toplanan Türkmenleri pasaportunuz yok diyerek içeri almadık. O günlerde İŞİD’le savaşan oğullarını ve damatlarını orada bırakarak zar-zor Ankara’ya ulaşabilen tanıdığım Türkmen aileler vardı. Çoluk çocuk sığındıkları evde ziyaret ettiğim bu ailelere vize almak için gittiğimiz Ankara Emniyeti Yabancılar Şubesi Suriyelilere her türlü kolaylığı gösterirken onlara gidin Bağdat’tan kağıt getirin diyordu.

O günlerde Türkiye Cumhurbaşkanlığı seçimlerine kilitlenmişti. İki dönem milletvekili aday adayı olduğum partimin bu insanlara sahip çıkabileceğini düşünmüş, 22 Temmuz 2014 günü yapılacak grup toplantısına onları götürmek ve Sayın Kılıçdaroğlu ile tanıştırmak ve konuşmasında bu konuya değinmesini sağlamak istemiştim. Bu amaçla partinin ikinci adamlarını ve bazı etkili vekilleri aramış, düşüncemi anlatmış yardımlarını rica etmiştim. Geri dönen olmadı. Aynı gün Ankara’da Türkmen Cephesi Başkanı yakın dostum Sadun Köprülü vefat etti. Ertesi gün Kocatepe Camiindeki cenaze törenine siyasi liderlerden sadece Devlet Bahçeli ve Mustafa Destici gelmişlerdi. Cumhurbaşkanlığı seçimi yoğunluğunda Türkmenlerin dramı adeta unutulmuş, yalnız MHP’li Sinan Oğan’ın TBMM’de yaptğı konuşma biraz olsun kamuoyunun dikkatini bu konu üzerine çekebilmişti. Daha sonra Veli Ağbaba öncülüğünde CHP’nin gıda ve ilaç konvoyu Dışişleri’nden güçlükle alınan izin sonrası Kerkük’e ulaştırılabilmişti.

ABD TÜRKİYE’YE TRENİ KAÇIRDINIZ DEDİ

12 Eylül 2014’te ise ABD’li diplomatlar Türk yetkililere “siz treni kaçırdınız” dedi. (Dünya, Haber Hergün, türkmensadi.net)  Galler’de yapılan  Erdoğan ile Obama’nın 40 dakika baş başa görüştüklari NATO zirvesinde ABD’li ve Türk diplomatlar İŞİD’e karşı yapılması düşünülen operasyonu tartışıyorlardı. Türk tarafı bu operasyonda Türkiye’nin aktif olarak yer alamayacağını, ancak Türkmenler için kamp kurmayı, istihbarat ve lojistik destek sağlamayı önerdiler. ABD’li diplomatlar İŞİD’in Musul ve Telafer’e saldırısı sırasında kaçan yüz binlerce Türkmen için Duhok ve Zaho’da kamplar kurulmasını Ankara’dan istediklerini ama bu taleplerinin olumlu  karşılanmadığını hatırlatıp, şimdi kamp kursanız bile kalacak Türkmen bulamazsınız dediler. İŞİD’in Musul ve Telafer’i ele geçirdiği dönemde yüz binlerce Türkmen’in bir kısmı Sincar’a sığınmış, diğerleri Necef, Kerbela ve Bağdat gibi güneydeki kentlere kaçmak zorunda kalmıştı.

Yaklaşık dört milyon Suriyeli için 25 milyar dolardan fazlasını harcayan Türkiye ne acıdır Türkmenler için bir sığınma bile sağlayamamıştı. Irak Türkleri 1920’li yıllardan bu yana çok acı günler yaşadı, çok katliam ve soykırımlara maruz kaldı  İnsanlık dışı, akla sığmayan işkence, zulüm ve canavarlıklara uğradı. Irak’ta iktidar sahibi olan her hükümet Türkmenlere düşman muamelesi yaptı. 14 Temmuz 1959’da Molla Mustafa Barzani’nin katliamından başka, 29 Mart 1991 Altınköprü, 31 Ağustos 1996 Erbil katliamları bu insanlık dışı eylemlerin başlıcalarıdır. Daha sonra bizim ve dünyanın gözleri önünde Saddam’ın, Peşmerge’nin ve İŞİD’in yaptıkları  unutulmayacaktır. Devletimiz Filistin’e, Myanmar’a yardım etmeye çalışırken, liderlerimiz Rabia’ya, Gazze’ye ağlarken, göz ardı ettiğimiz Irak Türkleri göz yaşlarını içlerine akıttılar, acılarını yüreklerine gömdüler.