Yok yok, enflasyon yok… Olsa verilerde görülür. 

Bu hafta tarım ürünleri fiyat endeksi açıklandı. Aylık ÜFE %1,88, yıllıkta ise %11,48 oldu. Öncesinde de yurtiçi üretici endeksi aylık %0,24, yıllık %16,24 açıklanmıştı.

Anlaşılacağı üzere ülkemizinde enflasyon hissedildiği yada abartıldığı kadar yok… Velhâsıl böyle naif bir ortamda MTV’ye, ÖTV’ye, dolaylı vergilere ısrarla ve abartılıca zam ihtiyacı şaşırtıcı… 

Günümüzde maliyet hesabı, fiyat belirlenmesi ve kârlılık herşey… Aklınıza gelebilecek herşey maliyet hesabı ile başlar. Eğitim sistemi bile… Mesela hepimiz üniversiteyi bitirmek için uğraşırız. Hatta sonrasında da yetinmeyiz. Yüksek lisans isteriz. Çünkü böyle olması gerekliliği algılara yerleşmiştir. 

Bir makalede şöyle bir ifade vardı. İlginç bir veri… Son 30 yılda üniversite ve dengi okullardan mezun olanların sayısı, dünyanın varoluşundan 30 yıl öncesine kadar ki mezunlardan fazlaymış…  

İnsanlar artık marangoz olmak istemiyor. Çiftçilik yapmak mı? Hayır!.. Odun kesmek mi? Olmaz… Hepimiz akademik kariyer peşindeyiz. Biz olmasak bile çocuğumuz olmalı… Bilim insanı olmalıyız. En kötü bir şirkette yönetici olmalıyız. Ama yönetici! Çalışan ise küçük bir ihtimal olabiliriz…  

Ne güzel, hatta süper… Tertemiz işlerimiz olacak.

Peki kim pirinç ekecek?.. Ya buğday… 

Tabii ki dördüncü evre sanayi teknolojisi, insana gerek duymayan makinalar… Ve hatta duygusal zekada bitmek üzere… Robotlar artık buğdayın ruhundan da anlayacak…

Lâkin işsizler ordumuz devamlı çoğalmakta. Ve bu işsizlerin akademik kariyerleri harika... Albert Einstein, Steve Jobs, Bill Gates, Walt Disney, Thomas Edison, Benjamin Franklin ve daha nicelerinden çok daha akademikler… Etiketler son derece yüksek… Ama işleri güçleri yok. Bu dünyada kendilerine iş bulamıyorlar. Boş duruyorlar. “Dünyaya fazlalık” hissiyatı ile yaşıyorlar… Ebeveynleri sayesinde geçiniyorlar. Ve zor koşullarda yaşıyorlar. Okumuş ama ayakta durabilecek yetkinlik kazandırılmamış… Belki de köreltilmiş…

İşte bu da akademik enflasyonumuz… Ne kadar da yüksek yüzdeli… 

Akademik eğitim alan çok ama fayda sağlayan az…

Fiyat enflasyonuna takılmışız, görmemiz gereken fiyat artışının gerçek nedeni… Artışların neye sebep olduğu? Kime hizmet ettiği? Hayatlarımızın gün ve gün nasıl değiştiği?..  

Şöyle yakın geçmişi hatırlayalım… Bu maliyet hesapları kumpas enflasyonunu arttırmadı mı?.. 

Peki ya ithalat enflasyonunu, ya dolar enflasyonunu, dış borç enflasyonunu, yanılma enflasyonunu, iş yok laf çok enflasyonunu, iftira enflasyonunu, terör enflasyonunu, tutuklu sayısı enflasyonunu, kumar enflasyonunu, rant enflasyonunu, özel hastaneler sayesinde hastalanma ve ameliyat sayısı enflasyonunu, uyutan dizi enflasyonunu, körlük enflasyonunu... 

Evet bunlar oldu ve birileri zengin oldu… Halkın da alım gücü soldu.   

Bunca enflasyonun tavan yaptığı bir yerde, ülke enflasyonu düşük olamaz. Saklamak için yapılanlar; toplumun hak ve özgürlükleri için mücadelesini engeller...

Şeffaf kalın ki bilelim halimiz nicedir. Sakladığın örtü tehlikeli ve incedir… 

Hasretiz şeffafa…

Hasret ayrılığı fark etmektir. Alev alev yanmak, ıstırab duymaktır. Ayrı kaldıklarını değil, ayrılığın kendisini fark etmektir.

Günümüz ekonomisinde de hasret kalmamak, alev alev yanmamak için enflasyonun biberini, domatesini değil tam da kendisini anlayabilmeliyiz…