Öncelikle şunu baştan belirtmekte fayda var. Herkesin çevresi, şartları, kişiliği, yani heybesinde her ne varsa yaşadığı olaylara ve kişilere karşı algısı da farklı oluyor. Bir duygu durumu içindeyken etrafımızdaki kişilerin hakkımızda ne düşündüğünü, ne söylediğini kafamıza takıyor ve bizim üzerimizde baskı ile birlikte duygu durum bozukluğu yaratıyorsa işte tam orada durun. Sorunun asıl nedeni sizin dışarıya yansıttıklarınızın size geri dönmesi ve fakat sizin bu duruma şiddetle kızmanız, alınganlık göstermenizle sonuçlanabilir. Bunun sonucunda ne olur; kendimizi, değersiz, yanlış kararlar alan, bir kişi olarak görür ve moralimiz bozulur, enerjimiz düşer.

Belki de karşı tarafın bize söylemek istediği şey bizim içimizde kendimize bile itiraf edemeyeceğimiz bir duygumuz, düşüncemiz olabilir mi?

Bu her neyse yüzümüze vurulunca mı tepki gösteririz. Ya da karşımızdaki kişiler eksikliklerini, yapamadıklarını bizi yersiz eleştirerek egolarını mı tatmin ediyorlar, cevabını yine içinize dönüp sorunca öğrenebilirsiniz.

Her şeye alınganlık göstermek, sadece kendi sesimizi duyurmak, sadece bizim faydamıza dünyanın dönmesini istemek ve tabi bunları bulamayınca yitip giden zaman, enerji, para, öfke patlamaları, en sevdiğimiz insanları incitmek, içimize kapanmak ve içimizden kendimizi dışımızdan insanları suçlamak.

Peki ne oldu? Hem karşı tarafı kırdık, hem kendimiz üzüldük. O da yetmedi çevremize de yansıttık. Kendi konuların olunca çok önemli, hayati bir mesele oluyor. Kimseye çıt çıkartmıyorsun, rahat davranmıyorsun? Başkalarının da kendilerine göre bazı yaşadığı şeyler önemli olabilir. Bunun önem sırasını kendi penceremizden belirleyerek dominant kişilikleri hemen ortaya koyarız.

Kendimizi bir kendi penceremizden görürüz, bir de kişiler bizi kendi pencerelerinden görürler. Bizim kendimize yansıyan “benimizle” dışarıya yansıyan bazen farklı olabilir. Diyelim ki; kuş tutsan patronuna yaranamadın. Eşin sana “ ne kadar beceriksizsin” dedi. Bunu benliğine yapışan bir etiket olarak algılaman aslında içten içe belki de kendini “beceriksiz” olarak görmen olabilir mi?

Veya eşiniz aslında beceriksizdir bunu size ayna yoluyla yansıtıyor olabilir mi?

Ya da bir işi yapmamakla/yapmakla beceri sahibi mi oluyorsunuz?

Buna nasıl karar verdi?

Beceriksizliğin ona göre tanımı, tarifi nedir?

Uzman dahi olsa sizinle ilgili değerlendirme yapan kişilerin veya dostlarınızın da yanılabileceğini unutmayın!

Yapılan eleştiriyi bütün benliğinize, kişiliğinize yönelik algılamayın, o anki duruma ve koşullara bağlayın.

Size birisi “deli, aptal” derse deli veya aptal olmazsınız.

Kişiyi tam olarak anlamadan kendinizce çıkarımlarda bulunup akıl okumayın. Yanıldığınızı görünce, ön yargılarınızdan dolayı üzülebilirsiniz.

Kendinizi yeniden keşfetmek için bütün bu değişimler mümkün mü? Mümkün.