Hayatımızın her alanında her şey daha güzel ve daha iyi olsun isteriz. Hayatla ilgili tüm mücadelemiz bunun için değil midir?

Bazen tüm bu mücadeleye rağmen hayatında hiçbir şeyin değişmediğini ve asla değişmeyeceğini düşünürsün. Bütün çabalarına rağmen bir ilerleme kaydedemeyip tıkanıp kaldığını hissedersin. Bu durum kişinin kendinde yetersizlik ve eksiklik hissetmesine sebep olur. Bu eksikliği farklı insanlarla ve farklı yollarla kapatmaya çalışırsın. Asıl eksiklik çareyi başkalarında aramaktır.

Hayatın matematiği farklı, iki yarımı toplayınca bir etmiyor. İnsan kendisiyle mutsuzsa başka biriyle de mutlu olamıyor. Bu eksiklik duygumuzu da, sahip olamadığımız şeyleri elde edersek giderebileceğimizi var sayıp sürekli mücadele içinde oluyoruz.

Çocukken yaşımız küçük diye düşündük, her istediğimizi yapamıyoruz kurallar var, yasaklar var, aile baskısı var, büyüyünce her şey yoluna girecekmiş gibi düşünüyorduk. Büyüdük... Büyüdükçe hiçbir şey değişmediğini gördük. Okulu bitirip meslek sahibi olmakla, evlenmekle, çocuk yapmakla, para kazanmakla, tatile gitmekle daha mutlu olucağımızı düşünsekte içimizden bir ses hep aynı sözcükleri fısıldadı:  "Bir eksik var... Bir eksik var..." Okulu bitirdik, diplomayı aldık, işe girdik, para kazandık, kariyer sahibi olduk, başka bir eve taşındık, araba sahibi olduk. Hep çalıştık, yine çalıştık...

Bu hissettiğimiz duygu kafamızı karıştırdı. Nasıl bu duygudan kurtuluruz diye kendimize sormaya başladık ve arayış isteği hiç bitmek bilmedi. Her yolu denedik. Herşeye baktıktığımızı düşündük. Gerçekten her şeye bakmış mıydık?!

KENDİMİZE BAKMAYI UNUTTUK

Bakmadığımız tek şey kalmıştı. İçimize bakmadık. Eksik parçayı hep dışarıda aradık ve kendimize bakmayı unuttuk.

Tüm bu sahip olmak istediğin şeyler için çabalayıp didinirken kendini fazla ihmal etmiş, unutmuş olabilir misin? Birilerini sevdik. Birileri bizi sevsin diye uğraştık ama kendimizi sevmedik. Şaşıracak bir şey yok tabiki sevmedik...

Kendini gerçekten seviyor musun?

Ben öncelikle kendi değişen algımdan, farkındalığımdan bahsetmek istiyorum. Önceden okuduğum kitaplarda kendini sevmekle, kendine değer vermekle ilgili konular için'' Ben kendimi seviyorum ve değer veriyorum." Diye düşünürdüm. Kendini sevmek başka nasıl olabilir ki?

O zamanlar canımın istediği şeyler arasında sigarada vardı. Koah hastası olduğum halde! Ben sigara içmekten keyif alıyordum ve keyifle yaptığım hiç birşeyin bana zarar vermeyeceğini düşünüyordum. Spor yapmayı sevmiyordum. Spor yapmak şöyle dursun yürüyüş bile yapmazdım. Hatta çok kısa mesafelere bile yürümektense taksiyle gitmeyi tercih ederdim. Sonradan farkettim ki severek aldığım bir eşyaya bile kendimden daha çok özen gösteriyordum.

EŞYALAR KADAR DEĞERİN YOK MU?

Kendini sevmenin de aslında herhangi bir eşyayı sevmekten farkı olmadığını anladım.  Mesala çok pahalı vesizin için şahane olan bir ayakkabı aldınız diyelim. Ne yaparsınız?  Topuğu çizilmesin, kırılmasın diye dikkat edersin, kirlenmesin  diye  yolda  yürürken  özen gösterirsin, bir yere çarpmamaya çalışırsın, eve gelince kalıba koyarsın şekli bozulsun istemezsin, ne kadar özen gösterirsin...

Peki aynı özeni kendimize de göstermemiz gerekmiyor mu?

Kendime sevdiğim eşyalara gösterdiğim özenden daha fazlasını göstermeye karar verdim.

Kendimize neden iyi bakmıyoruz?

Şeker tüketiyoruz. Hatta birbirimizi şekerli gıdalarla ödüllendiriyoruz. Kutlamalarda pasta alıyoruz. Kutlamaların baş tacı yapıyoruz. Doğum günü kutluyoruz ''iyi ki doğdum'' diyoruz ve kendimizi şekere boğuyoruz... Herkesin bildiği gibi şeker, kanser denen canavarın  baş tacı oysa...

Kendimizi sevmek ve değer vermekle ilgili aslında ne büyük bir çelişki yaşıyoruz.Kendini sevmek demek; kendine iyi gelen ve keyif aldığın şeyleri yapmak demek olmadığının farkında değiliz. Aslında çizilmesin, bozulmasın diye özen gösterdiğimiz bir eşya gibi, hergün kendimizi de içerden ve dışardan temizleyip aynı özeni göstermememiz gerekiyor.

Sadece fiziksel algılamayın. Buna zihniniz de, düşünceleriniz de dahil. Evinizi nasıl derleyip topluyorsanız, düşüncelerinizi de her gün şöyle bir derleyip toplayın.

Değişmek için ilk adım farkındalıktır.Öncelikle kendimize nasıl davrandığımızla ilgili dürüst olmalıyız. Şimdi bu soruları dürüstçe cevaplayın...

Kendinizle ne kadar konuşuyorsunuz?

Kendinizden emin misiniz?

Kendinize karşı ne kadar kibarsınız?

Kendinizle barışık mısınız?

KENDİNE EN DEĞERLİ HEDİYEYİ VER... SEVGİNİ...

Kendimize nasıl davrandığımızı farkedince, bunu değiştirme gücünüde kazanmış oluyoruz. En değerli hedef kendini sevmek ve kabul etmektir. Görüceksiniz ki kendiniz olduğunuz gibi kabul etmek için bir çaba harcadığınızda hayatınız da değişmeye başlayacaktır.

Önce kendini sevmeden başkasını sevemezsin. Kendini eksi ve artılarınla kabul ettiğin zaman karşındakini de yargısız şartsız sevebilirsin.

Ünlü Filozof Ayn Rand; dünyadaki savaşların kişilerin içsel çatışmaların bir yansıması olduğu görüşünde. Haberlerde seyrettiğimiz kanlı sahneleri değiştirmek için önce kendi içimize dönelim. Hayata daha barışçıl bakıp, görüş farklılıkların da savunma duvarlarını kırmaya uğraşalım.  Sevginin müdafaaya ihtiyacı yok ki... Sevgi, birlik ve beraberlik getirir zaten.

Aslında tüm problemlerin temelinin altında sevgisizlik yatıyor. Problemler içinde boğulduğunuzu hissediyorsanız, bu durumun yeterince kendinizi sevmemekle alakalı olduğunu unutmayın!

Her şey kendimizi sevmekle başlar...