İnsan en çok kendine yalan söyler desem, bana inanır mıydınız?

Meşhur psikolog  Prof. Festinger tarafından 1950 lelerin sonunda Stenford Üniversitesinde, tüm zamanların en ilginç araştırmalarından birini yapmış ve insanın en çok kendi zihnini maniple ettiğini,bizim deyimimizle en çok kendine yalan  söylediğini kanıtlamıştır.

Öncelikle biraz işin soyut kısmından bahsedicim... İnsan zihnin de çalışan fikirleri, hisleri olduğu zaman, başkasının ne düşüneceğiyle ilgili duyduğu bir tedirginlik ve rahatsızlık durumu vardır. Bu çatışma kişinin içsel dünyasın da belirsizlik ve tutarsızlık yaratır. Tüm bunlara rağmen zihin, tutumları ile davranışlarının uyumlu olmasını ister. Bu tutarsızlığı yaratan etmenlerden birisini yok etmek için ise kendi kendini kandırır ve rahatlatır. Bir nevi yalan söyler ve zihni maniple eder.

İnsanın gerçekten akıl etmekte zorlandığı bir nokta, insanlar inançlarıyla,temel tabularıyla kendi değerleriyle ve yürekten bağlı oldukları kişilerle ilgili, inancının dışında tam tersi bir durumla karşı karşıya kaldığı zaman çok kuvvetli zihinsel bir çelişki yaşar ve kendini yoğun stres, baskı altında hisseder.

Psikologlar buna '' Bilişsel Çelişki '' diyorlar, daha anlaşılır hali '' Zihinsel Çelişki '' de diyebiliriz.

İnançları, temel tabuları çok kuvvetli bir aile düşünelim, diğer taraftan inançları az olan manevi inanç değerleri az olan bir aile düşünelim ve bu aile, İnançları olan ailenin karşı dairesine taşınmış olsun...

İnançları olan aile önce mesafe koyar, yakın davranmaz. Çünkü; kendi düşüncesine göre taşınan ailenin ahlaki değerleri yoktur, tabuları yoktur, açık saçık giyindikleri için cinsellikte rahattırlar gibi düşünce içine girerler. Gün geçtikçe gözlemlemeye başlar ve tanıdıkça ailenin mazbut bir yaşam içinde, çoluk çoğuyla bütünlük içinde olduğunu, aile kavramı içinde, iyilik sever, yardımsever bir aile olduğuna tanık olur.

Bu durumdan büyük bir rahatsızlık hisseder, tedirginlik duyar, çünkü bir karar vermek durumunda kalır. ''Ya...  Ben yanılmışım, dini inancı olmayan insanlar da kötü insanlar değİlmiş, onlar da iyi insanlarmış '' demesi gerekirken,  bunu demek istemez. Kendi inançlarıyla çatışmak istemez. Bunun yerine '' Ya... numara yapıyordur''  veya '' Bu insan inançsız insan değil, şeytan tarafından kandırılmış kendini öyle sanıyor '' der... 

İnsanlar temel inançlarıyla ilgili karşı bir durumla karşılaşınca buna başka anlamlar yüklerler, ya kaçarlar yada ret ederler. Ama asla inançlarını değiştirmezler. Burada sadece dini inançlardan bahsetmiyorum, her türlü inançtan bahsediyorum. Mesela, ikili ilişkilerde en çok karşılaştığımız durumdur. Diyelim sevdiğimiz insan  bize büyük bir yanlış yaptı ve yalan söyledi... Bunu asla kabullenmek istemeyiz. Aşıksak yada o ilişkide imkansızlıklardan dolayı birlikte olmaya mecbursak yaptığı yanlışı kabullenmek istemeyiz, ondan kopma  düşüncesinin acısıyla başa çıkamayacağımızı, bu büyük yükün altından kalkamayacağımızı hissederiz.Temel inancımızla çelişkiye gireriz. Bu gerçeği asla kabullenmek istemeyiz.  Gerçeğin öyle olduğunu  düşünmek acaip rahatsızlık hissi uyandırır.  Hemen otomatik olarak realiteden kaçmak için zihnimiz de bizi rahatlatıcak düşünceler oluşturmaya başlarız... ''Aslında o yapmaz mutlaka kandırılmıştır ''  yada '' O bunu yapacak insan değil, ben ona inanıyorum'' gibi karşıt düşüncelerle realiteyi değiştirmiş oluruz.

Çıkan sonuç aslında çok basit  değil mi? İnsanlar doğaları gereği zihinlerinde ki her şeyi bir dengeye oturtmaya çalışırlar.Ortada bir dengesizlik varsa bazı yöntemlerle bundan kurtulmaya çalışırlar. Gerekirse kendine yalan söyler, kendi yalanına kendisi de inanır...

Kendi yalanına kendi inanmazsa, yaşadığı içsel çatışma mutlaka bir ruhsal probleme dönüşür.İnsan doğası gereği, belirsizlikten uzak mental sisteme ihtiyaç duyduğu için net olan gerçeği tamamen ret eden bir fikri bile sukünet adına tek gerçek olarak kabul edebilir.

Aslında insanların geneli böyledir demek yanlış olur ancak çoğunlukla insanlar kendilerine bir doğru seçtiklerinden bunlar dışında ki tüm doğrulara ve doğru söyleyenlere karşıdırlar...

Ne gariptir ki... Sevdiğimiz insanın her yalanında bir doğru, Sevmediğimiz insanın her doğrusunda bir yalan ararız. Bir Kenya atasözü derki..

'' Bir yalan ne kadar hızlı olursa olsun, hakikat onu yetişip geçer...''

Kısacası; bizler düşündüğümüz gibi davranışlar sergilemiyoruz. Davranışlar bir süre sonra düşüncelerimizi belirlemeye başlıyor...