Ne kadar çok gurur duyuyoruz zatıalimizle! Her güzel sıfatın sahibi olduğumuza inanıp, kendimizi kandırıyoruz. Oysa gurur duymamızı sağlayacak her şeyi bize veren, asıl olan sahibi unutuyoruz. Yediğimiz her lokmanın, oturduğumuz iskemlenin, süslü giysilerin, aldığımız nefesin bir sahibi var.
İnsanoğlu, zamanın getirdiklerinden mi yoksa devrin değişmesinden mi bu şekilde davranır bilinmez ama ne kazanırsak, ne elde edersek doğrudan kendimize pay biçiyoruz. Sahip olduğumuz her kazanımla birlikte vadedeni, yoktan var edeni unutup zalimleşiyoruz. Allah kapısına gelen kulunu -her türlü kötülüğü yapmış olsa dahi- geri çevirmezken; biz düşkünleri, yoksulları, hastaları -gördüğümüz halde- yok sayıyoruz. Kaybedilmiş şeylerin farkına vardığımızda ise riyakar yakarışların sahibi oluyoruz.
Bizi bu derece kuyu körlüğüne iten nefsimizin terbiye edilmesi için rabbimize dua etmeliyiz. Sadece işimiz düştüğünde, çıkarlarımız baş gösterdiğinde kapısına dayanmakla samimi temennilerden uzaklaşmış oluyoruz. Yıllardır yaşadığımız çelişkilerin, iç hesaplaşmaların nihayete ermesi için bu mübarek ay fırsat olabilir. Başarmak ve kazanmak için geç kalmış sayılmayız. Unutmayalım ki bir maraton ilk adım, bir kitap ilk cümle ile başlar. 
Kendimizi yenilediğimiz, sorguladığımız, bereketini yüreğimizde hissettiğimiz, duasını samimiyetle aktardığımız bir ay olması dileğiyle...
Tüm islam aleminin Ramazan Ayı mübarek olsun, hayır olsun.
Sağlıcakla...