FANATİK ERMENİLERİN YALANLARINI ARAŞTIRAN 

KENAN MUTLU GÜRSES 

SÖZDE ERMENİ SOYKIRIMINI TANIMAYA SOYUNAN YENİ ZELANDA’YI ANLATTI.

(İKİNCİ VE SON BÖLÜM)

Oğuz Çetinoğlu: Delil veya belge gösterebiliyor mu?

Kenan Mutlu Gürses: Kesinlikle hayır! Çünkü yoktur. ‘Hodri meydan’ Diyor, ben soruyorum: Acaba, Ashburton Guardian,  Auckland Star,  Bay of Plenty Times,  Colonist,  Dominion, Evening Post, Grey River Argus, Hasting Standard, Hawera & Normanby Star, Manawatu Standard, Marlborough Express,  Mataura Ensign, Nelson Evening Mail, New Zealand Herald, Northern Advıcate, Northern Advocate, Oamaru Mail, Ohinemuri Gazette, Otago Daily Times, Otago Witness, Poverty Bay Herald, Press, Sun, Taranaki Herald, Thames Star, Tuapeka Times, Wairarapa Age ve Wairarapa Daily Times gibi Yeni Zelanda gazetelerinden hangisin de, hangi târihler de bunlar yayınlanmıştır? Bir örneği, bir kupürünü görebilir miyiz? O târihlerde ‘holokost’ tâbiri var mıydı?

Gazeteci soruyor; … (sözde) Ermeni Soykırımı, Yeni Zelanda ve Avustralya’da henüz tanınmış değil. Bunun sebebi nedir?

Sözde târihçi ve gazeteci cevap veriyor (özetle); ‘Yeni Zelanda’daki Ermeni topluluğu, hükümeti soykırımı tanımaya çağıran bir imza kampanyası başlattı. Yeşiller Partisi soykırımın tanınmasını destekleyeceğini açıkladı. Şimdilik küçük bir kampanya olsa da işin başında kendini buna adamış kişiler var.’ 

Gazeteci soruyor; … ‘Yeni Zelandalı devlet görevlileri, Türkiyeli görevlilerle birlikte, onların Ermenilere ne olduğunu bilfiil reddettiklerini bile bile, Gelibolu’da bir arada bulunabilir mi? Hele de artık Yeni Zelandalıların soykırımdan kurtulanlar için hayatlarını tehlikeye attığını biliyorken… Sizin bu soruya cevabınız nedir?’

Sözde târihçi ve gazeteci cevap veriyor (özetle); “Bence cevap ‘hayır’ olmalı. Artık Yeni Zelandalılar hakkında bu detayları ve onların [sözde] Ermeni Soykırımı’yla ilgilerini bildiğimize göre, Türk hükümetinin inkârcı tutumuyla yüzleşmeliyiz. Çünkü eğer Türk hükümeti [sözde] Ermeni Soykırımı’nı inkâr ediyorsa, aynı zamanda Yeni Zelandalıların Ermenileri ve onların kültür eserlerini koruduğunu ve Ermeni çocukları korkunç bir kaderden kurtardığını da inkâr ediyor demektir.’

‘Bu sıradan veya önemsiz bir mesele değil. Yeni Zelandalıların târihleriyle ilgili anlayışlarını ve dünyada ki yerlerini derinden etkileyen bir meseledir. Dahası, Türk hükümetinin Anzak Günü kutlamaları başladığından beri, Yeni Zelanda hükümetine [sözde]soykırımı tanımalarına engel olmak için şantaj yaptığını da herkesin önünde savundum. Bu şantaj ve suiistimalden başka bir şey değil ve Yeni Zelanda, Avustralya ve Türkiye arasındaki ilişkiler Türkiye’nin inkârcılığı yüzünden zehirli hale geldi.’ 

Bu sözde târihçi ve gazeteci ile çanak açan ve de kaşımaya âlet olan gazeteci, ‘Yeni Zelanda Ermeni Topluluğu’ derken, O ülkede yaşayan Ermenilerin büyük çoğunluğunun nereden ve nasıl geldiği gerçeğini unutarak, Avustralya ve Yeni Zelanda’nın 20. Yüzyıl boyunca kaydettiği ekonomik gelişmeyle bütün dünyadan göçmenleri bu ülkeye çektiğini, bunların arasına Orta Doğu ve Hindistan’dan göç eden Ermenilerin çoğunluğu teşkil ettiklerini de unutmaktadırlar..! 

Ermenileri temsil ettikleri iddiasında ki Diaspora’nın, târihî süreç içerisinde Ermeni isyanlarını, yakın târihe kadar devam eden Ermeni terörünü, kısacası kendi yaptıklarıyla yüzleşmekten, dâima kaçındıkları da göz ardı edilmektedir. 

Çetinoğlu: Söylenenleri siz nasıl değerlendiriyorsunuz, itirazlarınızı nasıl temellendiriyorsunuz?

Gürses: Târihin bize aktardıkları ile günümüzde yaşadıklarımız örtüşmemektedir. 103 yıl önce başlayan dostluk ilişkileri dinamitlenmeye çalışılmaktadır. Şimdi, Emperyalist güçlerin maşa olarak kullandığı Diaspora Ermenileri, burada da melânetlerini göstermeye başlamışlardır. ‘Hacı hacıyı Mekke de, it iti dakikada bulur’ misâli, maşalarda kendilerine yeni maşalar bulmaktadırlar.

Halbuki Ermeni Diasporasının yalanlarını ortaya dökmek yerine, güzel şeyler, mutluluk saçan konular üzerinde yazmayı tercih ederdim. Auckland Şehir Hastanesinde kızını dünyaya getiren Başbakan Jacinda Ardern’i, yine yeni doğum yapan Kadından Sorumlu Bakan Julie Genteri, gönül dolusu kutlamak isterdim. Neylersiniz ki yalan, duyguların yönünü değiştirerek, tüm güzelliklere karşı sizi âdeta körleştirerek, mecrânızı değiştiriyor!

Çetinoğlu: Teşekkür ederim Kenan Mutlu Gürses Beyefendi! Meseleyi çok geniş çaplı ve derinlemesine incelemişsiniz. Bu çalışmalarınızın neticesi olan bilgileri Agos Gazetesine, Avustralya, Yeni Zelanda basınına ve Türkiye’de alakalı kuruluşlara gönderme imkânınız oldu mu? Alınan sonuçlar nelerdir? 

Gürses: Bu güne kadar yazdığım hiçbir yazımı, ilgililere, konunun muhataplarına göndermedim. Sosyal medyada, Web de isimlerinin geçtiğinden haberdar olamayacaklarını düşünemiyorum. Mutlaka haberleri olmuştur. 

Sayın Çetinoğlu! İlginize, konuyu gündeme taşıma çabanıza, gösterdiğiniz bu hassasiyet için teşekkür ederim.

*AÇIKLAMALAR:

ANZAK: Birinci Dünya Savaşı'nda, İngiltere’nin, sömürgesi olan Avustralya ve Yeni Zelanda’dan getirip Osmanlı Devleti’ne karşı savaştırdığı kolorduya verilen isimdir. ANZAC kısaltması,  ‘Avustralya ve Yeni Zelanda Askerî Birliği’ isimlendirmesini oluşturan ‘Australia and New Zeland Army Corps’ kelimelerinin baş harflerinden meydana gelmektedir.  

Agos Gazetesi: Türkiye’de yaşayan Ermeniler için, İstanbul’da Türkçe ve Ermenice dillerinde yayınlanan gazete. Hırant Dink ve arkadaşları tarafından 1986 yılında haftalık olarak yayınlanmaya başlayan gazete, 5.000 adet basılmaktadır. 

Morgenthau: ABD’nin, Kasım 1913’ten Ocak 1916’ya kadar 26 ay süre ile Osmanlı Devleti nezdinde vazife yapan büyükelçisidir. Asıl vazifesi, Türkiye’deki Amerikan vatandaşlarının misyonerlik teşkilatı ile alakalı kuruluşların ve Türkiye’deki Yahudilerin menfaatlerini korumak idi. Henry Morgenthau Bavyeralı Yahudi bir ailenin ferdidir. 1915 yılındaki Ermeni olaylarının ‘soykırım’ olduğunu iddia eden kaynakların hemen tamamı, Morgenthau’nun makalelerinden alınan yalan-yanlış bilgilere dayanmaktadır. Makalelerinde Osmanlı Devleti’nin yöneticilerini ağır hakaretler ederek suçlamıştır. Dostu Woodrow Wilson’a yazdığı 27 Kasım 1917 târihli mektubunda; yazdıklarının Türk ve Alman aleyhtarlığı temeline oturtulmuş bir propaganda kitabı olduğunu belirtmiştir. Araştırmacılar; 1918’de yayınlanan kitabın, Morgenthau tarafından tek başına yazılmış olamayacağını, O’nun uzmanlık alanı dışında; sosyolojik, psikolojik ve felsefî tahliller bulunduğunu, kitabın çok sayıda uzmanın bulunduğu bir ekip tarafından hazırlanabileceğini belirtmişler ve ekipte bulunan çok sayıda Ermeni’nin  isimlerini açıklamışlardır.  

Holokost: Nazi Almanya’sının İkinci Dünya Savaşı öncesinde gerçekleştirildiği iddia edilen Yahudi katliamına verilen isimdir. İddiaya göre Hitler’in emriyle 7.000.000 Yahudi, toplama kamplarına alınmış ve ölülerin yakılmasında kullanılan fırınlarda yakılarak yok edilmiştir. 

Jön Türkler: Sultan İkinci Abdülhâmid Han döneminde, özellikle yurt dışında siyâsî muhalefet hareketlerine katılan Osmanlı vatandaşlarına verilen isimdir. Fransızcada ‘Genç Türkler’ mânâsına gelmektedir.  Sultan Abdülaziz Han döneminde ‘Yeni Osmanlılar’ adı ile anılıyorlardı. İttihat ve Terakki Cemiyeti kurulduktan sonra 1902’de Jön Türkler dağıldılar. Cemiyetin çekirdeği Jön Türkler tarafından oluşturulmakla birlikte,  İttihatçılar Jön Türk kavramını hiç kullanmadılar. Jön Türklerin temel siyâsî maksadı; Sultan’ı devirip meşrutî bir rejim kurmaktı. Detaylarda ise çok farklı görüşlere ayrılmışlardı. Aşırı merkeziyetçiler, adem-i merkeziyetçiler, Osmanlıcılar, Türkçüler, liberalizm taraftarları, askerî diktatörlük sempatizanları… bu gurupların belli başlıları idi. 

KENAN MUTLU GÜRSES:

 Kenan Mutlu Gürses, Erzincan İli Kemah İlçesi Aşağı Gedik Mahallesi nüfusuna kayıtlı olup, babasının memuriyeti nedeniyle 1950 yılında Bayburt’ta doğmuştur. Yine bu sebeple ilköğrenimini değişik il ve ilçelerde, orta-lise öğrenimini ise, Erzincan’da görmüştür. 

Çalışma hayatına Erzincan Bayındırlık Müdürlüğü’nde memur olarak başlamış, Askerlik görevini tamamladıktan sonra özel sektörde çalışmıştır. Çalıştığı süre içerisinde (1976) Çulpan unvanlı firmasını kurmuş, 1980 yılında ise özel sektörden ayrılarak aynı unvanla değişik sektörlerde ticarî faaliyetine devam etmiştir. 

1965 yılından günümüze kadar mahallî gazete ve dergilerde; şiir, makale ve muhtelif konularda yazılar yazmaktadır. On beş yıldır, üzerinde çalıştığı “BELGELERLE KRONOLOJİK ERZİNCAN TARİHİ” isimli eserini hazırlayarak baskı aşamasına getirmiştir.

Kenan Mutlu Gürses, Erzincan Kültür ve Eğitim Vakfı kurucularından ve eski Başkanlarındandır. Otuz sekiz yıldır Beşiktaş Jimnastik Kulübü Kongre ve ayrıca Divan Kurulu üyesidir. 

Hâlen sahibi ve kurucusu olduğu Çulpan Emlak Danışmanlığı Ticaret ve Limited Şirketi’nde, İstanbul Mecidiyeköy’de ticarî hayatına devam etmektedir. Evli ve üç çocuk babasıdır.

DERKENAR:

10 SORUDA ERMENİ MESELESİ…

1-Ermeniler bizi ne ile suçluyorlar?

-Vatan topraklarını ellerinden aldığımızı iddia ediyorlar. Bu iddia asılsızdır. Türkler geldiklerinde Anadolu’da bir Ermeni devleti yoktu. Bizans İmparatorluğu vardı. Zâten bu iddialarını da Türkler Anadolu’ya geldikten hemen sonra değil de 1960’lı yılların ortalarında ileri sürdüler. 

2-‘Soykırım’ iddialarının aslı nedir?

-Aslı yoktur. Milletlerarası kuruluşlar tarafından ‘soykırım’ kavramının târifi yapılmıştır. 1915 olayları bu târifin kapsamı dışında kalmaktadır. 

3-‘Ermeni problemi ’  denilen mesele nereden çıktı?

Ermeniler, tâbi oldukları Osmanlı Devleti’ne ihânet edip, savaş hâlinde bulunduğumuz Ruslarla işbirliği yaptılar. Bu hareketin cezâsı her ülkede mutlaka idamdır. Osmanlı bu cezâyı uygulamadı, Ermenileri savaş alanının dışındaki bölgelere nakledip orada yerleşmelerini sağladı. 

Nakil sırasında, yeterli ilaç ve gıda maddesi bulunmadığından yolda ölen Ermeniler oldu. Bunda, bırakınız ‘kasıt’ unsurunu ‘tedbir noksanlığı’ olarak bile düşünülebilecek ve ‘suç’ olarak isnat edilebilecek bir durum yoktur. 

4-Osmanlı topraklarındaki Ermeni nüfusu ne idi, nakil sırasında kaç Ermeni öldü? 

-Gerek Osmanlı Devleti’nde yaşayan, gerekse nakil sırasında ölen Ermenilerle ilgili olarak kayıtlara intikal eden rakamlar çelişkilidir. Osmanlı târihi ve Ermeni iddiaları alanında yaptığı çalışmalarla tanınan, 1930-2006 yılları arasında yaşamış ABD’li târihçi Stanford J. Shaw’a göre 1.229.007, 1926-2014 yılları arasında yaşayan Amerikalı târihçi William H. Lynch’e göre; 1.326.246, İngiliz salnâmelerine göre 1.056.018, Fransızlara göre 1.450.018, Patrik Nerses Varjabedyan’a göre 1.150.000 kişidir. Nerede, katledildiği iddia edilen 1.500.000 Ermeni? 

Nakil sırasında ölen Ermenilerin sayısı da çelişkilidir: Halil Berktay’a göre: 300.000, Taner Akçam’a göre 800.000, Ermenilere göre 1.500.000, Orhan Pamuk’a göre 1,5-2 milyon, İngiliz Yabancı İşler Dairesi yetkilisi Arnold J. Toynbee’ye göre 600.000, Yusuf Halaçoğlu’na göre 8.500 kişidir.  

Ermeniler, Türkleri katletme operasyonlarında kullanılmak üzere Everek’teki evinde bomba yaparken çıkan yangında ölen Kivork’u da Türklerin öldürdüğünü belirten zabıtlar düzenlemişlerdi. Olayı bilen Ermeni Karabet ve yangını gören fırıncı çırağı Yusuf Bakırbilek ihbarda bulununca olay yeniden inceleniyor ve gerçek ortaya çıkıyor. 

Ermeniler, yalan uydurmakta çok başarılılar. Ne var ki başarıları yatsı olmadan buhar gibi uçuyor.   

5- Ölen Ermenilerle ilgili rakamların en azı 8.500…  Az bir rakam mı bu? Ölen insanlardan söz ediyoruz…

-Haklısınız. Elbette büyük bir rakamdır. Fakat aynı sebeplerle savaş alanı dışında Ermeniler tarafından öldürülen ve gıda-ilaç yetersizliğinden ölen Türklerin sayısı 200.000 civarındadır.  

6-Ermeniler, mâsum ve mağdur olduklarını iddia ediyorlar…

-Bu iddiaları, Birinci Dünya Savaşı sonrasında Doğu Anadolu, Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcüstan’ı gezip dikkatle inceleyen Amerikalı General Harbord, tanzim etmiş olduğu raporda cevaplandırıyor: ‘Erzurum’da, Hasankale’de Türk evlerinin, içindeki insanlarla birlikte yakıldığını gördüm.’ 

Harbord Raporu’ olarak anılan belgeye dayanarak İngiltere’nin tanınmış devlet adamı Lord Curzon, Avam Kamarası’nda yaptığı konuşmada şunları söylüyor: ‘Ermeniler, 7-8 yaşında pek mâsum ve temiz bir kız çocuğu değildir. Zira Ermeniler, özellikle son hareketlerindeki vahşetle, ne ölçüde kan dökücü, vahşi bir millet olduklarını, bizzat kendileri ispat etmişlerdir.’

Ermenilerin geçici iskân için götürüldükleri yer, çöl değil, ziraate uygun yerleşim bölgeleridir. 

Rus askerî târih yazarı Boris Mihayloviç, kitaplarında Ermeni cemiyetlerinin Rus ordusuna yardım ettiklerini ve Türklerin buna karşı tedbir almak haklarını kullanmanın çok tabîi olduğunu belirtiyor. 

Milas doğumlu olup 1916’da ABD’ye göç eden Yahudi Albert Amateau, yeminli notere verdiği ifâdede, soykırım iddialarının tamamen yalan ve iftira olduğunu söylemiştir.  

7-Deniliyor ki; yalnızca Ermeniler bulundukları yerden başka yerlere göç etmek mecburiyetinde bırakıldılar…

-Bu da yalan. Ruslara yardım ettikleri belirlenen bölge halkından Kürtler de başka yerlere yerleştirildi. Bu husus, ‘Urfa’da Ermeni Yetimhânesi’ isimli kitabın yazarı Amerikalı Mary Caroline Holmes tarafından belirlenmiştir. 

Diğer taraftan, Rus istilası sırasında Ermeni cinâyetlerinden kurtulmak için; Erzurum ve Erzincan’dan, Diyarbakır üzerinden Halep ve Adana yolu ile Konya ve Sivas’a sığınan Türkler vardır. Bunlar da Araştırmacı Yazar İsmet Bozdağ’ın, ‘Hodri Meydan’ isimli kitabından alınan bilgilerdir. İsmet Bozdağ; ‘Trabzon, Van, Bitlis, Erzurum vilayetlerinin Ruslar tarafından istilası sırasında oralarda yaşayan Türklerden 500.000 kadarının Ermeniler tarafından katledildiğini, 100.000 kadarının da hicret sırasında; soğuktan, açlıktan ve bakımsızlıktan öldüğünü’ belirtiyor. Bunların sorumlusu da Ermenilerdir. 

Bölge işgal hâlindeydi. Devlet otoritesi yoktu. Her türlü etnik ve dinî gruptan eşkıyalar, soygun yapıyor, adam öldürüyordu. Çerkezler Kürtlerle, Kürtler Ermenilerle, Ermeniler Türklerle kıran kırana bir çatışma içerisinde oldular. Bu çatışmalarda Osmanlı Devleti’nin hiçbir dahli yoktu. Olayları önleyecek gücü de yoktu. Tamamı halk hareketiydi.

8-Gerçekte neler oldu?

-Ermenilerin modern silahlarla düzenledikleri saldırılar karşısında Türk köylüler kendilerini taş, sopa ve kazma sapı ile savunmaya çalıştılar. Eli silah tutabilen kadın-erkek herkes savaş meydanında bulunduğundan köylerde ihtiyarlarla, savaşa katılamayan kadınlar ve çocuk yaştaki Türklerden başka kimse yoktu. Toplu mezarlarda, 80 yaşındaki ihtiyarlarla, ana karnı deşilerek çıkartılmış ceninler vardı.  

9-‘Mavi Kitap’ meselesi nedir?

-Bu kitap, Birinci Dünya Savaşı içerisinde çıkarılmış, savaş propagandası maksatlı bir yayındır. Ermeni militanlar, 2000 yılında ikinci baskısını yaptılar. 

İngilizler tarafından hazırlanmış mavi kitaplar da vardır. Bu kitaplardaki bilgi ve belgeler, elçilik ve konsolosluk raporları gibi resmî belgelerden oluşur. İngilizler bu belgeleri incelemeye açmıyorlar.  Ermeniler tarafından hazırlanan Mavi Kitap, resmî belgelere dayanmıyor. Çünkü 1914’te bütün yabancı diplomatlar Türkiye’yi terk etmişlerdi. Dolayısıyla 1915 olayları, misyonerler, gazeteciler ve Ermeni komitacılar gibi resmî sıfatı olmayan Türk aleyhtarı kimselerden alınan bilgilere göre düzenlenmiştir. Kitabın içinde 150 belge vardır. 70’i Ermeni iddialarını benimseyen Amerikalı misyonerler, 50’si Ermeni militanlar, Taşnak komitecileri tarafından kaleme almıştır. Amerikalı târihçi Prof. Justin Mc Carthy eserinde, bu kitaptaki belgelerin tamamen sahte ve düzmece olduğunu belirtiyor. 

Ermeniler ve onlara destek veren yandaş devletler, iddialarında haklı olduklarına inansalar, Türkiye’nin karşılıklı olarak arşivleri açma teklifine destek verirlerdi. 

10-Netice?

-Rusya, ‘Türk Boğazları’ olarak anılan İstanbul ve Çanakkale boğazlarından sıcak denizlere açılamayınca, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’dan Akdeniz’e inebilmek için, bağımsız devlet kurma imkânı sağlayacağı vaadiyle, Ermenileri kandırdı ve kendi ideallerine hizmet eder hâle getirdi. Kandırma işlemine 1800’lü yılların ilk yarısında başlamıştı. Anadolu’nun istilasını kolaylaştırmak için kullandığı oltanın ucuna, ‘Büyük Ermenistan’ vaadini yem olarak taktı. Dünyanın dört bir bucağındaki Ermeniler, oltaya takıldılar ve yüzyıllardan beri rahat-huzur içinde yaşadıkları bölgelerden, ‘Ermenistan’ adı ile anılan topraklara geldiler. Ruslar böylece önce Ermenilerin, sonra da Türklerin rahatlarını ve güvenli düzenlerini bozdular. Açık ve kesindir: Ermeniler, Rusya’nın siyasî çıkarlarına âlet olmakla gülünç ve iğrenç hesaplar uğruna kendi kendilerini perişan ettiler. 

Asılsız iddialarında ısrar ederlerse, perişanlıkları devam edecek. Bölgede çıbanbaşı olarak kalacaklar. Ne kendileri huzur bulacaklar, ne komşularında huzur bırakacaklar. 

OĞUZ ÇETİNOĞLU