Fırtına öncesi sessizliktim.

Sen estin, alabora oldum.

                            *

Tekinsiz bir sokakta titrek yürür yalnızlığım. Bakışlarım tiner kadar keskin.

Ellerim mendilci haspalar kadar hasarlı. 

Kan kokar gökyüzü.

Kirlenen çocukları gördükçe. 

                         *

Bazen bakakalırsın giden gemilerin ardından. Orhan Veli'nin de dediği gibi;

Bakakalırım giden geminin ardından; 

Atamam kendimi denize, dünya güzel; 

Serde erkeklik var, ağlayamam.”

Kalakalırsın öylece. Ne yapacağını bilemezsin. Bilmek istemezsin. İçinde seni kemiren, yiyip bitiren bir kurt vardır. Elma kurdu gibi, kitap kurdu gibi, tahta kurdu gibi birşey. Seni kemirmeye kafasını takmış inatçı, mağrur bir kurttur. Savaşmalı mı sevişmeli mi? Ellerinle kurduğun handikapın içerisinde kobay faresi gibi döner durursun. Kemirgensindir, kemiksiz ve esnek olduğunu bilirsin. Ama hayat yormuştur seni. Kapandaki peyniri kapıp sona ulşamka en kestirme  yoldur. Bilirsin. Ama tıpkı Orhan Veli'nin de dediği gibi atamazsın kendini denizlere. Çünkü hayat güzeldir.Serde de erkeklik vardır. Ağlamak yerine taş kesilmeyi yeğlersin. Oysa bilirsin ağladığında yumuşayacağını ve hayatın için usulca sızacağını. Güller dikenlerini döküp yollarına serilecektir. Ve seni bekleyecektir...

Sevda kaçsın çayınıza.