KAZAKİSTAN’IN STRATEJİK ÖNEMİ VE BM GÜVENLİK KONSEYİ ÜYELİĞİ

İstanbul'da Avrasya bir Vakfı'nda "Kazakistan'ın Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ne Üyeliği ve Stratejik Önemi" konulu konferans gerçekleştirildi. (Qazaqstannıñ Birikken Ulttar Uyımı Qavipsizdik Keñesine Müşeligi jane Onıñ Strategiyalıq Mañızı" taqırıbında konferentsiya bolip ötti.)

Yazı ve fotoğraflar: M.KEMAL SALLI

AVRASYABİR Vakfı- ASAM’ın geleneksel konferanslar dizisinin geçen haftaki konusu Kazakistan’dı. "KAZAKİSTAN'IN, BM GÜVENLİK KONSEYİ ÜYELİĞİ VE STRATEJİK ÖNEMİ " konusu ele alındı.
 
Oturum Başkanlığını Prof. Dr. Ömer AKSU’nun yaptığı konferansın konuşmacıları Kazakistan'ın İstanbul Başkonsolosu Yerkebulan SAPİYEV, Prof. Dr. Abdülvahap KARA ve Yrd. Doç. Dr. Serdar YILMAZ’dı. Konuşmacılar, Kazakistan’ın bağımsızlığını kazandığı 1991’den bu yana, 25 yıl gibi kısa bir zaman diliminde, Kazakistan’ın efsanevi önderi Nursultan Nazarbayev öncülüğünde siyasi ve ekonomik alanda gerçekleştirdiği başarılar dizisiyle bir küresel aktör konumuna yükseldiğini dile getirdiler. 

BAŞKONSOLOS SAPİYEV: “KAZAKİSTAN ‘NURLU YOL’DA YÜRÜYOR”

Kazakistan'ın İstanbul Başkonsolosu Yerkebulan SAPİYEV, Kazakistan’ın 25 yıl içinde her alanda gerçekleştirdiği başarılar dizisini saydı ve Nursultan Nazarbayev öncülüğünde gerçekleştirilen bu başarıların takdire şayan bir şahlanış olduğunu dile getirdi. Başkonsolos Sapıyev, Kazakistan’ın hedeflerini şöyle özetledi: 

1- Kazakistan’ın BM Güvenlik Konseyi Programı, Kazakistan Cumhuriyeti’nin 31 Mart 2016 tarihindeki “Dünya XXI Yüzyıl” Manifesto’da belirtilen ilkeleri çerçevesinde barış ve güvenliği güçlendirilmesi yaklaşımları üzerine temellenmiştir. Kazakistan’ın düşüncesine göre, nükleer, gıda, enerji ve su güvenliğinin sağlanmasıyla istikrarlı, güvenli dünya ve gelişmeye katkı sağlanacaktır.

2- Kazakistan önleyici diplomasinin uygulanmasını, güven artırıcı önlemlerin güçlendirilmesini, kitle imha silahlarının yayılmasının önlenmesini, çatışmaların çözümüne ve ululararası teröre karşı mücadeleyi amaçlamıştır.   

3- BM çağdaş gerçeklere, küresel istikrar ve güvenliğin mevcut ve potansiyel tehditlerinin bugünkü şekline karşılık vermelidir. XXI yüzyılda örneğin, Kazakistan’ın uluslararası ilişkilerdeki etkinliğinin artması gibi, gelişme oranı yüksek yeni aktörler ortaya çıkmaktadır. 

4- 2016 ilkbaharda BM’de Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev tarafından dile getirilen “Dünya XXI Yüzyıl” Manifestosu, BM’in resmi belgesi olarak kabul edilmiştir.

5- Kazakistan Manifestosunda, uluslararası topluluğu barış yönünde tutarlı hareket etmeye ve kitlesel imha nükleer ve diğer silahlardan tamamen temizlemeyi hedefleyen bir program kabul etmeye çağrıda bulunmaktadır. Belgede BM himayesinde barış ve güvenliğin sağlanması için Küresel koalisyonun oluşturulması, silahsızlanmaya yönelik BM Konferansının faaliyetlerinin yeni bir stratejisinin kabul edilmesi ve Ortadoğu’da nükleersiz alanın oluşturulmasına yönelik bildirimler yer almaktadır.

6- 2016 yılında Nükleer Güvenlik Zirvesi’nde sunulan nükleer güvenlik ilkeleri ve nükleer güvenlik programı birçok katılımcı tarafından desteklenmiştir.

7- Kazakistan’ın girişimiyle 7 Aralık 2015 tarihinde BM Genel Kurulu, nükleer silahlardan arındırılmış dünya inşaatı hakkında Genel Bildirgesi’ni kabul etmiştir. Ayrıca, Kazakistan 25 yıl önce dünyada ilk kez Semey nükeer deneme poligonunu kapatmıştır. Kazakistan geçmişte nükleer silahlardan vazgeçmiş ülke olarak, günümüzde de hem bölgesel hem de küresel düzeyde olası çatışmaları ortadan kaldırmayı amaçlayan politika izlemektedir.

8- Kazakistan sadece teorik olarak önemli programları ortaya koymadan hatta, bu programları diğer uluslararası örgütlerde uzun zamandan beri gerçekleştirmektedir ve diğer ulkeler tarafından desteklenmektedir. Kazakistan uzun zamandır siyasi, iktisadi ve toplumsal sorunların çözümünde tüm halkların çıkarını kapsayıcı bir şekilde çözümler üretmiş ülke olarak diğer ülkelere örnek olmaktadır. 

DOÇ. DR. YILMAZ: “KÜLTÜREL ORTAKLIKLAR ÖNEMLİDİR”

Yrd. Doç. Dr. Serdar YILMAZ, Kazakistan’ın  kısa bir zaman diliminde gerçekleştirdiği başarılar dizisinde Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev’in büyük rolü olduğunu anlattı. 

Yılmaz, Kazakistan-Türkiye ilişkilerini değerlendirirken de şunları söyledi:

“1991 yılında bağımsız bir devlet olarak uluslararası ilişkiler sahnesine çıkan Kazakistan’ın Türkiye politikasını belirleyen iç yapı faktörlerini (siyasal partiler, başkanlık ve rejimin yapısı, bürokratik kurumlar, sivil toplum kurumları, çıkar grupları, kamuoyu, medya ve lider) ele almaktadır. İç yapı kavramı, ortak dil, soy, din ve tarih anlayışının Kazakistan’ın Türkiye politikasının oluşmasında önemli olduğu fakat tek başına belirleyici olmadığı düşüncesine zemin hazırlamak ve bunu kuramsal ve kavramsal olarak temellendirmek önemlidir. 

Kazakistan’ın Türkiye politikasını tüm yönleriyle analiz etmek, bu politikanın başarısını ölçmek ya da bu politikada bir kırılma yaşanıp yaşanmadığını tespit etmek değildir. Amaç, Kazakistan’ın Türkiye politikasını belirleyen iç yapı faktörlerinin bu politikanın belirlenmesinde ne düzeyde etkili oldukları üzerine detaylı bir analiz geliştirmektir. 

Kazakistan’ın Türkiye politikası incelenirken siyasal partilerin, Nazarbayev ve ülkedeki rejimin yapısının, çıkar gruplarının, STK’ların, kamuoyu ve medyanın Kazak iç yapısına olan etkisine vurgu yapılmıştır. Sovyet Bloku yıkılana kadar sistemlerle açıklanan dış politika için artık bireylerin (liderlerin) siyasi tercihlerinin, ulusötesi ilişkilerin, bürokrasinin, uluslararası aktörlerin ve ülkelerin iç yapılarının ne denli önemli olduğu ve dış politikayı nasıl şekillendirdiği tartışılmaya başlanmıştır. 

Devletlerin dış politikalarının, dış ilişkilerini etkileyen ve devlet ile toplumu birbirine bağlayan iç yapıdaki faktörlere göre açıklanmaya başlanması çalışmanın oluşturulması açısından önem kazanmıştır. Uzun yıllar boyunca ulusötesi ilişkilere kapalı olan Kazakistan’dan, dünya ile olan gelişmeleri takip eden, kuşkucu ama meraklı, çekingen fakat girişken olmak isteyen Kazakistan’a evriliş süreci, Kazakistan’ın Türkiye politikasının oluşumunda, ülkedeki iç yapının bu süreci ne ölçüde etkilediği konusunu araştırmayı zaruri kılmıştır.”      

Prof. Dr. KARA: “NAZARBAYEV NOBEL BARIŞ ÖDÜLÜNE ADAY”

Prof. Dr. Abdülvahap KARA da, yaptığı konuşmada, özetle, deneyimli bir devlet adamı olan Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev’in, küresel konjonktürün yönünü, geleceğini kolayca okuyabilen, hatta yönlendirebilen bir bilge kişi olduğunu belirterek şöyle dedi:

“Nursultan Nazarbayev Kazakistan’ın kaderini değiştirip bağımsızlıktan sonraki 25 yıllık dönemde Avrasya’nın yükselen yıldızına dönüştürmekle kalmadı, aynı zamanda dünya barışına da önemli katkılar sağladı. Bu sebeple 2016’da Kazakistan BM Güvenlik Konseyi Geçici Üyeliğine seçildi.

Asya ile Avrupa arasında köprü konumunda bir Avrasya ülkesi olan Kazakistan yeraltı ve yerüstü zenginlikleriyle, özellikle zengin petrol yataklarıyla ABD, Rusya, Çin ve Avrupa Birliği gibi dünyanın önde gelen ülkelerin ilgi odağı konumundadır. Uluslararası alanda “Nükleer Silahlardan Arınmış Bir Dünya” konusundaki barışçıl çalışmalarıyla ön plana çıkan Kazakistan 2010’da AGİT Dönem başkanlığı görevini de başarılı bir şekilde yerine getirdi. Astana Kasım 2012’de Uluslararası Fuar Federasyonu'nun (BIE) organize ettiği en büyük fuar olan EXPO’ya 2017’de ev sahipliği yapma hakkını da kazanarak başarılarına bir yenisini daha ekledi. Türk dünyasında işbirliği çalışmalarında da aktif rol üstlenen Kazakistan ile Türkiye arasındaki ilişkiler de her alanda en üst düzeyde gelişmektedir. 

1995’te Kazakistan nükleer silahlardan kendi isteğiyle vazgeçen ülke olarak tarihe geçti. Bunun için başka devletler Kazakistan’a herhangi bir taarruzda bulunmayacağına dair teminat vermiş, bununla ilgili çeşitli anlaşmalar imzalanmıştır.”

“…SSCB çöktüğünde dört nükleer mirasçısından biri olarak Kazakistan’ın payına 1690 nükleer başlıklı füze düşmüştü. Bu silahlarla Kazakistan ABD, Rusya ve Ukrayna’nın ardından dünyada 4. büyük nükleer silaha sahip ülke haline geliyordu. Buna rağmen Kazakistan bu silahlardan vazgeçmekte tereddüt etmedi. Çünkü, Kazak halkı nükleer silahların yıkıcı zararlı etkisini çok iyi biliyordu. ABD Hiroşima ve Nagazaki’ye atom bombalarını attıktan sonra, SSCB’nin o dönemdeki lideri Stalin bu silahların ne derece önemli olduğunu kavramış ve bu silahların ne pahasına olursa olsun yapılması için ilgililere emir vermişti. 1949 yılında silah başarıyla üretildiği zaman, onun deneme alanı olarak Kazak topraklarındaki Semey (Semipalatinsk) bölgesi seçilmişti.

Semey Poligonu’nda Kazakistan Cumhurbaşkanı Nazarbayev’in 29 Ağustos 1991 tarihinde atom denemelerini yasaklayan kararına değin 456 deneme yapıldı. Uzmanlar bu denemelerin toplam gücünün 1945’te Hiroşima’ya atılan bombanın gücünden 2500 defa daha fazla yıkıcı etkiye sahip olduğunu belirtmektedirler.”

“…Kazakistan atom denemeleri durduran ilk ülke olarak ve bu konuda tüm dünyaya çağrı yapan lider ülke olarak tarihe geçti. “29 Ağustos” Kazakistan’ın 2009 yılında yaptığı teklifle BM tarafından “anti-nükleer gün” yani nükleer denemelere karşı uluslararası eylem günü ilan edildi. Onun tarihi misyonunu tüm dünyada kabul etmektedir. 

2010 senesi baharında Kazakistan’a ziyarette bulunan BM Genel Sekreteri Ban Ki-Moon Semey poligonuna da gitmiş ve Kazakistan Cumhurbaşkanı Nazarbayev’in nükleer güvenlik ve barış hususunda yaptığı çalışmaları takdirle karşıladığını belirtmiştir. (…) Ban Ki-Moon, “Nazarbayev’in atom denemelerin son vermesi ve 1991’de Semey Poligonunu kapatması büyük bir cesaret işiydi” demektedir. Genel Sekreter bu adımı büyük bir ileri görüşlülük, hakiki bağımsızlığın ilanı olduğunu da ifade etti.

1 Nisan 2016’da Washington’da düzenlenen IV. Nükleer Güvenlik Zirvesi’nde dünyada nükleer güvenlik konusundaki çalışmalarından dolayı ilk konuşmayı yapma onuru verilen Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev XXI. yüzyılda savaşsız bir dünya gerçekleştirmeye çağırdı. 

Kazakistan hiçbir şekilde başka ülkelere silah dağıtmayacağı hakkında anlaşma yaptı. Sınır komşuları olan Rusya, Çin, Kırgızistan ve Tacikistan ile birlikte ‘Şangay İşbirliği Teşkilatı’nı kurdu. Başta Türkiye olmak üzere, Hindistan, İran, Pakistan ve diğer ülkelerle dostluk ve işbirliği antlaşmaları yaptı. 

Bununla yetinilmeyip, Batı Avrupa ve Kuzey Amerika’daki ülkelerle de ilişkiler kuruldu, BM, İMF, Dünya Bankası, Avrupa Kalkınma Bankası, Asya Kalkınma Bankası gibi uluslararası teşkilatlarla ilişki içine girildi ki, bu durum Kazakistan’ın herkese açık olduğu ve herkesle çalışmaya hazır olduğunun bir göstergesiydi. 

Türkiye ile Rusya’nın 24 Kasım 2015’teki uçak krizinin ardından gerilen ilişkilerinin iyileştirilmesinde Kazakistan Cumhurbaşkanı Nazarbayev önemli rol oynayarak Türkiye-Kazakistan dostluk ilişkilerinin önemi somut bir şekilde ortaya çıktı. Erdoğan ve Putin’e yakınlığı ile bilinen Nazarbayev tecrübeli devlet adamı ve uzlaştırıcı kişiliğiyle iki ülke liderlerinin yakınlaşmasında etkili oldu. 2016 Haziran sonunda Erdoğan’dan Putin’e giden mektubun yazılması ve kabul edilmesi sürecinde rol oynadı.

Günümüzde Suriye’de çatışan taraflar arasında barış olması yönünde Astana Görüşmeleri uluslararası camiada önemli bir gelişme olarak değerlendirilmektedir. İlk defa çatışan taraflar bu görüşmelerde bir masa etrafında oturmuşlardır.

Tüm bunlar Kazakistan ve onun lideri Nursultan Nazarbayev’in dünya barışına önemli katkılar sunmakta olduğunu göstermektedir. Bu çalışmalarıyla Nazarbayev Nobel Barış Ödülü’nü hak etmiş bulunmaktadır. 2010 yılında Önce Vatan Gazetesi Haber Müdürü M. Kemal Sallı’nın başlattığı ve desteğini istediği dönemin Kırgızistan Cumhurbaşkanı Roza Otunbayeva tarafından uluslararası arenaya taşınan “Nazarbayev’e Nobel Barış Ödülü Verilsin” kampanyası 2017 yılında tekrar gündeme geldi. Şubat ayının sonlarında basında çıkan haberlere göre, İsviçre’nin Bazel kentindeki Barış Bilim ve Araştırma Enstitüsü Müdürü Alyn Ware, sosyal medya aracılığıyla yaptığı açıklamada, Cumhurbaşkanı Nazarbayev’i ve Atom Projesi onursal elçisi Karipbek Kuyukov’u nükleer silahsızlandırma çabaları için Nobel Barış Ödülü'ne aday gösterdiğini belirtti.” 

“…Bu adaylık başvurusu yerindedir. Kazakistan Cumhurbaşkanı Nazarbayev yaklaşık çeyrek asırdır yaptığı çalışmalar ile Nobel Barış ödülünü almayı hak etmiş bulunmaktadır.”