Dünyadaki teknolojik gelişmeler ışığında, “insansızlaşma çağına” girerken en hızlı adapte olan sanırım biziz…

İnsan, doğası gereği çalışmalıdır. Çalışmadığı zamanlarda hırgür, kavga, çatışma ile uğraşır. 

Bu sebeple tarihte imparatorluklar kısıtlı üretir ama bolca savaşır. Ganimetlere el koyar.

Boşta kalmak, dertsiz kalmak zordur. Bunun için insan dert arar. Bulamazsa çatışır. 

Bazen de dertsizliği vurdum duymazlığa, umursamazlığa vurur. Gafletin kucağına düşer. Bu da kadere teslim olmaktır ki dinimize, kültürümüze uymaz.

2016 sonu işsizlik oranımız %12,7 oldu. Maalesef bu oran son 15 yılda %67 arttı.

Ayrıca bu kayıtlı olanların oranı, kayıt altında bulunmayan, istatistiklere girmeyen işsizler de var…

Bir işe yaramayan toplumlara dönüşüyoruz ufak ufak.

2015 sonu işsizlik oranı %10,8 idi. Geçen yıldan bu yıla, işgücüne 880 bin kişi katıldı. Bunların 222 binine iş bulundu. Kalan 660 bin kişi işsizlere katıldı.

Ülkemizde her yıl ortalama 900 bin kişi okulunu bitiriyor, yetişkin oluyor, işgücüne katılıyor. 

Demek ki ekonomimiz de her yıl en az 900 bin kişilik büyümek zorunda. 

Bu yönde Ar-Ge çalışması, yenilikçi fikir, dünyada olmayan teknolojik bir ürün, rekabet avantajı sağlayacak ürün geliştirmek zorunda. 

Ama yapamıyoruz…

Nüfusumuz büyümeye devam ediyor.

Ekonomimiz büyümüyor.

Dış borç düzenli olarak artıyor.

Bu da ürettiğimizden daha fazla tükettiğimizi gösteriyor.

İşte bu noktada milli gelirdeki artış, kişibaşı milli gelir büyümesi vs. hepsi anlamını yitiriyor.

Çünkü “kişibaşı milli gider” çok daha büyük ki dış borcu büyütmüş… 

Tüketicilerimiz fazla, üreticilerimiz az…

Yeterince makine parkurumuz çalışmıyor. İşverenler tarafından, iş beğenmeyen bir topluma dönüştüğümüz de söylenmekte.

Herkes müdür koltuğunda oturmak istiyor. Emekleme dönemi istemiyor.

Halbuki doğan, önce emekler, sonra yürür, hatta zıplar, koşar. Zamanla bel bükülür, bastonla kalır.

Doğar, olgunlaşır, çürür… Doğanın temel kuramı…

Evet, ekonomimiz “olgunlaşmış insanımızı” tadına varmadan çürümeye bırakmış. İş imkânı yaratamıyor.

Sanayi istihdamında bir yıl önceye göre %8,6 azalış var.

Gençlerimizde işsizlik oranı %24. 

Bu gençler eğitimini tamamlamış ama eğitimine uygun çalışma imkânı bulamıyor. Hatta uygun olmayan iş bile bulamıyor.

Çalışamamak demek; geleceğe dair hiçbir iz bırakamamak, kaybolmak demek. Gençlerimizi, geleceğimizi kaybediyoruz.

Çalışma imkânı hizmet sektöründe daha fazla. İstihdamın %55’i hizmet… Tarım ve sanayi sektörü küçülmekte… 

21’inci yüzyılda çok değerli, pırıl pırıl gençlerimiz var. Yenilikçi fikirlerle dolular. Onları faydalı bireyler haline getirmeliyiz. Geleceğimizi dizayn etsinler. Ekonomimizi güçlendirsinler. 

Onlara, çocuklarına, onların çocuklarına devrettiğimiz bu dış borcu temizleme imkânı vermeliyiz… 

Üreten, çalışan, mutlu olur, verimli olur. Özellikle de anlamsız olmadığını anlar.

İşsizlerimiz, anlaşılamayan sözcükler gibi…

Anlamsız sözcük mü olur? Tabii ki olmaz… Çünkü anlamanın sınırı yok. 

Ama yetersiz kalmış sözcükler vardır.

Düzenli olarak anlamın, mânânın peşinde koşuyoruz. Anlamaya çalışıyoruz. 

Anlamlar artıyor, anlatacak sözcükler yetersiz kalıyor. Hatta bazı sözcüklere sırf bu yüzden birkaç anlam yükleniyor. Ve şaka konusu olabiliyor...

Birisi ile konuşmamızda; “boş konuştuğunu” düşündüğümüz zamanlar aslında bizim kavrayamadığımız zamanlardır. 

Çünkü boş cümle yoktur. Cümlenin içini dolduramamış kişi vardır.

Boş sözcük olmadığı gibi, boş insan da yoktur. 

Her insan doğuştan farklı yeti ve beceriler ile donatılmıştır. Devletlere, yönetenlere düşen onun yeteneğini kavramaya, anlamaya çalışmaktır.

Anlayamamak, onu çalıştıramamak, boş bırakmak, hayatı, mânâyı, canı, canânı anlayamamaktır. 

Bu anlamsızlıklar içinde 2023’te en büyük 10 ekonominin içinde olunacağı taahhüt ediliyor.

Şu anda onuncu büyük ekonomi Kanada… Yani Kanada’nın önüne geçeceğiz.

Kanada’nın Gayrisafi Yurtiçi Hasılası 1,6 trilyon dolar… Türkiye’nin ise 721 milyar dolar… Yani bizden 2,2 kat büyük… 

Bu durumda kalan 7 yılda Kanada’nın rutin büyümelerini de hesaba katarsak, her yıl %14 büyüyeceğiz. 

Son 7 yılda toplam büyüme oranımız %16… Yani sonrasındaki 7 yılda her yıl %14, toplamda ise 2,2 kat büyümek pek mümkün değil…

Daha, artmakta olan işsizliğe, dış borca değinmedik bile… Bu koşullar altında mevcutta bulunduğumuz 18’inci sıradan düşmemek bile başarı sayılabilir.

****************************** 

Referandum sürecinde,

Anadolu’da, Trakya’da partiler köyleri ziyaret ediyorlar. Köy kahvelerinde köylüler ile buluşuyorlar. Neden”evet”, neden “hayır” anlatılıyor.

Halk bilgileniyor. Kendi vicdanı ile kalınca da karar veriyor.

Lâkin gelen haberler hoş değil…

Köy kahvesinde “Hayır” bilgilendirmesi yapılırsa, bu toplantıya izin verdiği için kahveciye bir bahane ile ceza kesiliyor. 

Köy meydanlarında bulunan kahveler en çok canı yananlar. “Hayır” anlatıldıysa ceza minimum 3.500 TL… Esnaf zor durumda, müşterisi bilgilenmek istiyor. Ama “Hayır” bilgilendirilirse sigara içme yasağı vs. bahanelerle ceza kesiliyor.

Yönetenler milleti ayrıştırmasın… Biz de birbirimize saygımızı kaybetmeyelim… Biz bir milletiz… Unutmayalım ki! Yarın başın sıkıştığında, bugün kötülediğin komşun ilk yardımına koşacak olandır!..