İŞTE ÇÖZÜM REÇETESİ

Rusya, 7 Eylül’de, Astana Mutabakatı garantörleri arasında yapılacak Tahran zirvesi öncesinde, “sınırlı” kaydıyla gerçekleştirdiği İdlib saldırısıyla, masaya eli daha güçlü olarak oturmak istemiş olabilir. Fakat, bu konjonktürde, ABD’nin Suriye politikalarına karşı duran Astana garantörleri arasındaki güven ve dayanışmanın canlı tutulmasının ne kadar önemli olduğu da unutulmamalıdır. 

Türkiye, İdlib sorunun diyologla ya da “ayrıştırma operasyonuyla” çözülmesinden yana. Türk askeri, Fırat Kalkanı operasyonunda El Bap’ta, Zeytin Dalı operasyonuyla da Afrin’de, hem destan yazdı hem de yerleşik alanda sivil halkın arasına karışmış teröristlerin nasıl temizleneceğini bütün dünyaya gösterdi. Bu operasyonlar, askeri okullarda ders olarak okutulacaktır. 

 İblid sorununu çözmek için tek yol, ayırım yapmadan insanları katletmek ya da komşu ülkeler sığınmak zorunda bırakmak değildir. Madem ki, Suriye rejimi, Rusya ve ABD kördüğüm olmuş İdlib sorunun çözülmesini, burada bir insanlık dramı yaşanmamasını istiyorlar, uygulanacak en etkili formül, hepbirlikte bir Fırat Kalkanı ya da Zeytin Dalı operasyonu gerçekleştirmektir. İdlib sorununun çözülmesini isteyen her ülke, kendi adına vekalet savaşı yürüten silahlı grupları alandan çekerse, İdlib sorunu kendiliğinden de çözülebilir. 

M. KEMAL SALLI

Türkiye, kördüğüme dönüşen İdlib sorununun çözümünde Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı operasyonlarında olduğu gibi, Astana Mutabakatı’nın ruhuyla ve lafzıyla çelişmeyen diyalog ya da Fırat Kalkanı’nda uyguladığı bir “ayrıştırma” formülünde ısrar ederken, Rusya’nın hava saldırılarıyla desteklenen bir “süpürme” harekatından yana olduğu anlaşılıyor. 

Rusya’nın, 7 Eylül’de Astana Mutabakatı garantörleri arasında yapılacak Tahran zirvesi öncesinde, İdlib’e yönelik “sınırlı” kaydıyla gerçekleştirdiği hava saldırıları bazı soru işaretlerinin oluşmasına neden olmuştu. Birkaç gün önce Rusya Savunma Bakanlığı, ABD’nin, Astana Süreci’ni dinamitlemek amacıyla bir kimyasal saldırı provokasyonu planladığını deşifre etmişti. Astana Mutabakatı’nın korunmasının hayati önemde olduğu bir süreçte, ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jefrey’nin Ankara’yı ziyaret ettiği bir günde Rusya’nın İdlib’i vurması, Ankara’nın canını sıkan bir gelişme oldu. 

RUSYA’NIN BEKLENMEYEN HAMLESİ NEYİ AMAÇLIYOR?

 7 Eylül’de Astana garantörleri arasında yapılacak zirveye kadar, İdlib’e yönelik bir saldırı beklenmiyordu. Rusya’nın Doğu Akdeniz’e taşıdığı savaş gemileri ve uçaklarıyla yapacağı tatbikata yoğunlaşacağı düşünülüyordu. Fakat, Suriye’de muhaliflerin elindeki İdlib vilayeti ile ilgili sert açıklamalar yapan Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un, “Suriye’nin bu bölgesinde oluşan duruma sonsuza dek seyirci kalınamayacağına” ilişkin konuşmaları Rusya’nın bir sürpriz yapabileceğinin ipuçlarını veriyordu. 

Lavrov Moskova’daki Uluslararası İlişkiler Fakültesi’nde (MGİMO) yaptığı konuşmada, Rusya’nın Şam rejimine İdlib konusunda destek vermeye hazır olduğunu vurgularken, yalnız öğrencilere değil, bütün dünyaya mesajlar vermişti: 

“İdlib konusunda sonsuza dek sabredemeyiz. Orada silahlı muhalefetle silahlı teröristlerin birbirinden ayrıştırılması zamanı gelmiştir. İdlib çatışmasızlık bölgesi, çatışmaların en sık rastlandığı yer olmuştur. Nusra ve benzeri terörist gruplar sistematik olarak Suriye ordu birliklerine ateş açıyor. Bununla yetinmeyerek Rusya’nın Hmeymim hava üssüne de tüm saldırılar buradan organize ediliyor. Bomba yüklü İHA’lar bu bölgeden havalanıyor. Yılbaşından bu yana Hmeymim üssüne saldıran 50 üzerinde insansız hava aracını vurarak imha ettik. elbette bu durum sonsuza dek devam edemez. Sonsuza dek sabredemeyiz.”

TAHRAN ZİRVESİ ÖNCESİNDE VERİLEN MESAJLAR

Rusya, Suriye açıklarına taşıdığı 25 savaş gemisi ve 30 savaş uçağı gerçekleştirdiği tatbikatla, Doğu Akdeniz denklemindeki varlığını ve Suriye’deki kazanımlarını koruma konusunda ne kadar kararlı olduğunu göstermek istemişti. Rusya, Tahran zirvesi öncesinde İdlib’e düzenlediği hava saldırılarıyla, “Karadeniz’de olduğu kadar, Akdeniz’de de söz sahibi olmak kararındayım” mesajı veriyor.

Rusya’nın, Tahran zirvesi öncesinde, “sınırlı” kaydıyla gerçekleştirdiği İdlib saldırısıyla gerilimi gereksiz yere tırmandırdığı konuşuluyor. Olabilir, ama burada önemli olan, Rusya’nın bu saldırıyla kimlere ne gibi mesajlar vermek istediğidir. 

Rusya, Astana garantörleri arasında 7 Eylül’de yapılacak Tahran zirvesi öncesinde attığı bu adımla, masaya eli daha güçlü olarak oturmak istemiş olabilir. Fakat, bu konjonktürde, ABD’nin Suriye politikalarına karşı duran Astana garantörleri arasındaki güven ve dayanışmanın canlı tutulmasının ne kadar önemli olduğu da unutulmamalıdır. 

İdlib, Hatay ilimizin hemen doğusunda yer alan avuç içi kadar bir coğrafya, ama şu günlerde bütün dünyanın gözü de eli de burada.. Rusya burada, ABD burada, İran burada, İsrail, Suudi Arabistan, İngiltere, Fransa, Almanya…. ve Çin burada. 

7 Eylül’de Tahran’da, Astana garantörleri arasında yapılacak zirvede, İblib sorunun çözüme kavuşturulması için, terör örgütlerinin gruplanmasına, ayrıştırılmasına ve temizlenmesine ilişkin bir yol haritasının oluşturulması bekleniyor. 

Rusya, 7 Eylül’de yapılacak Tahran zirvesi öncesinde yaptığı “sınırlı” operasyonla masada elini güçlendirmek istemiş olabilir. Fakat Tahran zirvesi, herşeyden önce, Astana garantörleri arasındaki dayanışmayı güçlendirecek sonuçlar üreten bir buluşma olmalıdır. Tahran zirvesinde, Astana Mutabakatı’nın devamını sağlayacak bir ortak karar alınamadığı takdirde, Esad rejimi ve Rusya İdlib’e hem karadan hem de havadan yoğun saldılar düzenleyebilirler ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın söyleyişi ile bu, ”tam bir felaket olur.” 

İDLİB SORUNUNU ÇÖZÜM REÇETESİ 

İdlib konusunda alandaki aktörlerin ve ülkelerin beklentileri çok farklı. Ay sonunda, 300 bin askerin katılımıyla, tarihlerinde ilk defa ortak bir askeri tatbikat yapacak olan Rusya ile Çin gibi iki küresel aktörün, Suriye’de ortak hareket etmeleri, İdlib sorununun askeri seçenekle çözüleceğine ilişkin iddiaları güçlendirmektedir. Rusya Çeçen ve Dağıstanlı grupların, Çin de, Doğu Türkistan kökenli Uygurların “bir şekilde” tehlikeli olmaktan çıkarılmalarını planlıyorlar. 

Türkiye İdlib sorunun diyologla ya da “Ayıklama operasyonuyla” çözülmesinden yana. Türk askeri, Fırat Kalkanı operasyonunda El Bap’ta, Zeytin Dalı operasyonuyla da Afrin’de, hem destan yazdı hem de yerleşik alanda sivil halkın arasına karışmış teröristlerin nasıl temizleneceğini bütün dünyaya gösterdi. Bu operasyonlar, askeri okullarda ders olarak okutulacaktır. 

Yani, İdlib’te halkın arasına karışmış teröristlerin nasıl “temizleneceğine” ilişkin reçete var TSK’nın elinde; denemiş ve başarılı sonuçlar alınmış bir reçete.. Eskilerin dediği gibi, “mücerrebdir (denenmiştir)”. 

Yani, İblid sorununu çözmek için tek yol, ayırım yapmadan insanları katletmek ya da komşu ülkeler sığınmak zorunda bırakmak değildir. Madem ki, Suriye rejimi, Rusya ve ABD kördüğüm olmuş İdlib sorunun çözülmesini, bir insanlık dramı yaşanmamasını istiyorlar, uygulanacak en etkili formül, hepbirlikte bir Fırat Kalkanı ya da Zeytin Dalı operasyonu gerçekleştirmektir.  

Rusya, Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey’nin Ankara’yı ziyaret ettiği bir günde gerçekleştirdiği “sınırlı” operasyonla ABD’ye mesaj vermek istemiş olabilir, ama Astana garantörü bir ülke olarak, bir “dolar saldırısı” yaşamakta olan komşusu Türkiye’nin yeni bir göç dalgasından büyük zarar göreceğini, açık kapı politikası uygulamasının mümkün olmadığını dikkate alması gerekir. 

Rusya, İran ve Türkiye’nin, ortak çıkarları nedeniyle dayanışma içinde olmaları gereken bir süreçte gerçekleştirilecek Tahran zirvesinden, Astana Mutabakatı’nın ruhuna ve lafzına uygun ortak bir karar çıkmasını diliyoruz.