Katar Emiri’den istenen ödünler, ana hatlarıyla biliniyor. Şeyh Temim’in İranla ilişkilerini kesmesi, Müslüman Kardeşler ve Hamas’a destek vermekten kesinlikle vazgeçmesi, El Cezire Televizyonu’nun yayın politikasının Pentagon tarafından düzenlenmesine izin vermesi ve de çeşitli ülkelere yaptığı 1.5 trilyon dolara ulaşan yatırımlarını ABD’ye yönlendirmesi isteniyor. 

Güney Pars bölgesinde İran’la ortak yaptığı üretimle “dünyanın en büyük sıvılaştırılmış doğalgaz üreticisi” olarak anılan Katar’ın, stratejik ortağından vazgeçebileceğini ve Avrupa’dan güney Amerika’ya çeşitli ülkelerde çok değişik alanlarda yaptığı yatırımlarını ABD’ye kaydırma teklifine olumlu yanıt vereceğini hiç sanmıyoruz. Katar krizi, bir süre çözülmüş gibi gösterilip uykuya yatırılsa da, Yemen bağlantılı olarak mutlaka yeniden gündeme gelecektir. 

Katar-Körfez krizinin hangi yönde gelişeceğini, ne gibi sonuçlar üretebileceğini kestirmeye çalışan uzmanlar, bu taraflar arasında daha önce de benzer krizler yaşandığını ve bir şekilde tatlıya bağlandığını belirtiyorlar. Fakat, Katar’ın ilk kez kara, hava ve denizden ablukaya alındığına da dikkat çekerek, “Suudi Arabistan’la Katar arasında yaşanan bu kriz öncekilerden farklı” notunu ekliyorlar ve Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamad ElSani’nin bu kez önemli ödünler vermesi gerektiğini savunuyorlar. 

Katar Emiri’den istenen ödünler, ana hatlarıyla biliniyor. Şeyh Temim’in İranla ilişkilerini kesmesi, Müslüman Kardeşler ve Hamas’a destek vermekten kesinlikle vazgeçmesi, El Cezire Televizyonu’nun yayın politikasının Pentagon tarafından düzenlenmesine izin vermesi ve de çeşitli ülkelere yaptığı 1.5 trilyon dolara ulaşan yatırımlarını ABD’ye yönlendirmesi isteniyor. 

Güney Pars bölgesinde İran’la ortak yaptığı üretimle “dünyanın en büyük sıvılaştırılmış doğalgaz üreticisi” olarak anılan Katar’ın, stratejik ortağından vazgeçebileceğini ve Avrupa’dan güney Amerika’ya çeşitli ülkelerde çok değişik alanlarda yaptığı yatırımlarını ABD’ye kaydırma teklifine olumlu yanıt vereceğini hiç sanmıyoruz. Katar krizi bir süre çözülmüş gibi gösterilip uykuya yatırılsa da, Yemen bağlantılı olarak mutlaka yeniden gündeme gelecektir. 

Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamad ElSani’nin Trump’ın davetine uyarak, bu konuları konuları konuşmak üzere Washinton’a gideceğini de düşünmüyoruz. Çünkü, son zamanlarda Suudi Arabistan’ın İkiz Kulelerin vurulmasından sorumlu tutularak yüklü tazminat davalarıyla nasıl tehdit edildiğini, Saddam ve Kaddafi’nin petrol gelirlerinin Batılı devletler tarafından nasıl yağmalandığını, Suudi Arabistan petrol servetine eşdeğer miktarda el değmemiş bir servete sahip olan Yemen’in eski Başkanı Ali Abdullah Salih’in bir kimyasal darbeyle nasıl safdışı bırakıldığını ve vücudunda oluşan yanıkları tedavi için gittiği ABD’de neler yaşadığı çokiyi bilen Katar Emiri’nin, Trump’ın, “Gel bu konuları Washington’da konuşalım” davetine evet demesi de mümkün değildir. 

Katar krizini konu alan yazılarımızda hep bu krizin Yemen’le bağlantılı olduğunu savunduk. Trump’ın Riyad’ı ziyaretinin hemen sonrasında gündeme gelen Katar krizinin öncesinde yazdığımız yazılarda da Körfez’de zaman zaman baş gösteren krizlerin Yemen’le ilişkili olduğunu belirtmiştik. 

Katar krizinin bölge ve dünya barışı açısından ne gibi sonuçlar üretebileceğini görmek için yıllardır Yemen’de yaşananları bilmemiz gerekir. “Yemen Gerçekleri 1 ve 2”  başlıklı yazılarımızda (3 ve 5 Nisan 2015) Yemen’de yaşananların perde arkasını anlatmıştık. Katar krizini daha doğru anlayabilmek açısından bir hatırlayalım mı? 

İŞTE YEMEN GERÇEKLERİ -1

(Önce VATAN: 03 Nisan 2015) 

Dikkat, Yemen’de yaşananlar basit bir iktidar kavgası ya da basit bir mezhep çatışması değildir. Yemen’deki çatışmalar, bütün Ortadoğu ülkelerini ve küresel aktörleri içine çekerek çok boyutlu, çok aktörlü savaş tehlikesi üretebilecek bir Cehennem girdabı oluşturmaktadır.  Yemen’deki gelişmeler, bir yönüyle  mezhep çatışması görünümlü bir Haçlı Seferi’dir, diğer yönüyle Kuzey Afrika’dan İran’a uzanan coğrafyada yer alan 22 İslam ülkesinin sınırlarını değiştirmeyi, enerji kaynaklarını ve dağıtım yollarını kontrol altına almayı hedefleyen Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP)  güney kanadıdır.  

YEMEN DÜNYANIN EN ZENGİN PETROL REZERVİNE SAHİP ÜLKESİ 

Yemen’in, petrol üreticisi ülkeler listesini altüst edecek miktarda, el değmemiş petrol rezervlerine sahip olduğunun anlaşılmasıyla dünya barışı ciddi olarak tehlikeye girmiştir.  Saba Melikesi’nin ülkesi, 1001 gece Masalları’nın dekor ülkesi Yemen, yalnızca stratejik konumuyla değil, aynı zamanda, sahip olduğu Suudi Arabistan’dan daha zengin petrol zenginliği ile küresel güçlerin gizli açık güç gösterisi yaptıkları bir çatışma alanına dönüşmüştür.  

Yemen’deki gelişmeler, dış görünüşüyle, Şiilerle Sünniler arasında sürdürülmekte olan bir mezhep çatışması ve  “Aden Körfezi kavgası”dır. Fakat gerçek çok farklıdır; gerçek, dünyanın en zengin petrol rezervine sahip olan bir İslam ülkesinin çağdaş Haçlılar tarafından yağmalanmasıdır. 

Yemen’de olup bitenin özeti,  benzer örneklerini Irak’ta ve Libya’da yaşadığımız post-modern bir Haçlı Seferleri olmasıdır. Yağmalanmak istenen zenginlik İslam coğrafyasının enerji kaynakları, yağmacılar da Haçlılardır. İslam coğrafyası akıl tutulmasına uğramış/ uğratılmış olduğundan, gerçekleri görmekte zorlanmaktadır.. 

Yemen’deki çatışmalar, hem komşularımız ve İslam Alemi’yle olan ilişkilerimiz açısından hem de ekonomimiz açısından çok ciddiye almamız gereken gelişmelerdir. Çünkü, Soğuk Savaş döneminde güney ve kuzey olarak ikiye bölünen Yemen’de, meşru başkan Mansur Hadi, Husilerin kontrolü ele geçirmelerinden dolayı Suudi Arabistan’a sığındığından, bugün ülkede bir devlet otoritesi kalmamıştır. 

Yemen, bugün içine düştüğü yönetim boşluğu nedeniyle kapanın elinde kalabilecek bir ülke konumundadır. Yemen hem stratejik konumu hem de sürpriz petrol zenginliği nedeniyle küresel aktörlerin hiçbir şekilde ilgisiz kalamayacakları bir coğrafyadır. O nedenle Yemen’de hangi küresel aktörlerin katılacağı ve ne kadar süreceği belli olmayan uzun soluklu bir paylaşım savaşı başlamıştır.  

YEMEN’DEKİ SAVAŞIN GERÇEK NEDENİ 

Saba Melikesi Belkıs’ın ülkesinde dört yıldır iktidar çekişmesi, mezhep kavgası şeklinde sürüp gelen çatışmaların gerçek rengi netleşmiş, Huntington’un 1993’te Foreing Affairs dergisinde sözünü ettiği uygarlıklar arası çatışmaya dönüşmüştür. Fakat, “uygarlıklar çatışması”nın arka planındaki savaşın gerçek nedeni, ABD’nin küresel liderliğini sürdürebilmek için kontrol altına almaya çalıştığı Yemen’in sürpriz petrol rezervleridir. 

Düne kadar pek dillendirilmeyen bu gerçek, geçen gün Amerikan televizyon kanallarından Sky News’te açıklandı. Sky News’in El Sicil haber sitesinden alıp yayınladığı bilgiler, Yemen’de yıllardır süren savaşın gerçek yüzünü aydınlattığı gibi, Saba Melikesi Belkıs’ın ülkesinin çok aktörlü, uzun soluklu bir küresel çatışmaya neden olabileceği gerçeğini de ortaya koyuyor.  

Yemen’de, sahip olduğu çok zengin petrol rezervleri nedeniyle, dünya barışını ciddi olarak tehlikeye sokan gelişmeler yaşanmaktadır. Yemen’deki çatışmalar, Suudi Arabistan’ın başını çektiği Sünni cephe ile İran’ın başını çektiği Şii cephe arasında gibi görünse de, gerçek cephe yapılanmaları çok farklı. Bir tarafta ABD’nin bütün gücüyle desteklediği Suudiler başkanlığındaki Körfez ülkeleri(BAE, Kuveyt, Katar ve Bahreyn) ile Ürdün, Mısır, Fas, Sudan, Pakistan ve Türkiye gibi Sünni ülkeler, diğer tarafta  Rusya’nın ve Çin’in destek verdiği İran ve Suriye gibi Şii ülkeler.. Ayrıca tabloya Yemen El Kaidesi ile IŞİD’i katmak gerekir.

“Yemen’deki çatışmanın nedeni, İran’ın ülke nüfusunun yüzde 40 kadarını oluşturan Şii Hussilere destek vererek Suudi Arabistan’ın kırmızı çizgilerine basması” deniyor, ama gerçek neden Yemen’in Suudi Arabistan’dan daha zengin petrol rezervlerine sahip olduğunun ortaya çıkması. Son belirlemelere göre Yemen, dünyanın en zengin petrol rezervine sahip ülkesi. Ve petrol rezervlerinin büyük bir kısmı İran’ın bütün gücüyle desteklediği Şii Hussiler bölgesinde. Yemen’deki kavga hala bir mezhep kavgası gibi gösterilmek isteniyor, ama ülkenin petrol rezervlerini hedef alan savaş yıllardır sürmektedir. 

ABD BAŞKAN SALİH’İ NEDENHEDEF ALDI? 

Arap Baharı rüzgarlarının Ortadoğu coğrafyasını altüst ettiği yıllardan birinde (2012) Başkan Ali Abdullah Salih’i bir kimyasal darbe ile deviren ve başkanlık koltuğunu ele geçiren Mansur Hadi, İran’ın destek verdiği Hussiler tarafından ülkeden kovuldu, Suudi Arabistan’a sığınmak zorunda kaldı. 

İlginçtir, 2010 yılında Suudilerin yardımı ile Hussileri bombalayan eski Başkan Abdullah Salih, bugün Hussiler safında, ülkesini Suudilere ve ABD’ye karşı savunmaya çalışıyor.  Ali Abdullah Salih’in 2012’de Mansur Hadi tarafından bir kimyasal darbeyle nasıl safdışı bırakıldığının ve vücudunda oluşan yanıkları tedavi için gittiği ABD’de yaşadığı petrol pazarlıklarının hikayesini bilmeden, bugün Yemen’de yaşananları anlamak ve yarınlarda yaşanacakları kestirebilmek mümkün değildir.  

Yarın: Yemen Devlet Başkanı Ali Abdullah Salihi yanık tedavisi için gittiği ABD’de neler yaşadı?