Babamın görevi nedeniyle, ben İzmir, Karşıyaka Lisesi’nde okudum, mezun oldum. Daha sonra, lisemden aldığım feyz ile, MÜLKİYE Sınavlarını kazanarak Mülkiye’ye girdim. 
Bizim Lisemiz özellikli bir okuldu. Hocalarımızın herbiri değerliydi. Dersler zordu, bizi iyi yetiştirdiler. Mülkiyede hocam, DPT’de Daire Başkanım, Bakan olan Prof. Dr. Atilla Karaosmanoğlu da, Karşıyaka Lisesi mezunuydu. Karşıyaka Lisemiz, çağdaş,medeni, Atatürk ilke ve inkılaplarına sımsıkı bağlı, bizler gibi talebeler yetiştiren, ilim, irfan ocağı idi. 
Kız arkadaşlarımızla, yanyana, aynı sıralarda otururduk. Onlar bizim, kız kardeşlerimiz idiler… 
Karşıyaka Lisesi’nden mezun olduktan sonra, Mülkiye, İngiltere, ABD’de geçen eğitim yılları, DPT, Özel Sektörde geçen çalışma hayatı, TBMM’deki Milletvekilliği görevim, yoğun çalışma tempom nedeniyle, Karşıyaka Liseli arkadaşlarımla görüşemedim. 
Karşıyaka Liseliler, her hafta Pazartesi günleri Bostanlı’da, Yasemin Cafe’de toplanıyorlar. Eksik olmasınlar, Aşkın ve Necdet bana da haber verdiler… Ben İstanbul’da yaşadığımdan, fırsat buldukça, hatta fırsat yaratarak, toplantılara katılmaya çalıştım.
Yaz gelince de, Çeşme’de Sülo’nun yerinde toplanıyorlar. Bizim Çeşme’de, Yıldız Burnu’nda, Atamer Sitesi’nde çok güzel bir yazlığımız vardı. Siyasete girince, o yazlığı ve Ankara Mesa’da bulunan dairemi, satmak mecburiyetinde kaldım. Belki ilginç gelecek ama, memuriyetten geldiğim, hiç kimseden birşey kabul etmediğim için, evlerimi sattım. 
Eşim ve ben Çeşme’yi çok sevdiğimiz için, evimizde olmadığından, her yıl 10 gün Altınyunus Otel’ine geliyoruz… 
Bu yıl bir Pazartesi günü, Sülo’nun yerinde toplandık. Oldukça kalabalıktık. Ben gelince, Karşıyaka Liseli arkadaşlarım ‘İşte, Atatürk’ün İzmir’e girişinde, ona kahve sunan Muallim Mektebi talebesi, efsane öğretmenimiz, Neriman Hocanın oğlu, Selçuk geldi dediler. 
Ne mutlu ki, bizler Atatürk’ün nesilleriyiz. Annem, Atatürk devrinin öğretmeni, babam da o dönemin Devlet Memuru idiler. Beni ve kardeşim Sancar Maruflu’yu, engin bir Atatürk sevgisi ile yetiştirdiler. 
Bizler, hiçbir başka inanç, ilke, ülkü içinde olmadık. Yolumuz Büyük önder Atatürk’ün açtığı ışıklı yoldu. Kabul etseler de etmeseler de, Atatürk Türkiye’yi aydınlatıyor. Aydınlatmaya da, sonsuza dek devam edecek. Ne ilahi bir takdirdir ki, annem ve babam, her ikisi de birer 10 Kasım’da, ATA’yla aynı gün, bu fani dünyaya veda ettiler… 
Bizlerin feyiz aldığı Karşıyaka Lisesi, her zaman Atatürkçü gençler yetiştirmiştir. 
Toplantıda, yanımda getirdiğim, benim sınıfım, 6/B Edebiyat kolunun fotoğraflarını, arkadaşlara gösterdim. Hocalarimiz da vardı. Herkes resimlerdekileri tanımaya çalışıyordu. Maalesef hocalarımızın çoğu ve bazı arkadaşlarımız, aramızdan ayrılmışlardı… Onları anıp, eski anıları yadederken, bir de ne görelim. Sevgili matematik hocamız, Hasan Tahsin Bey, torunlarının kolunda bize doğru geliyor... 100 yaşına yakın olan hocamızın ellerine sarıldık. Baş köşeye oturttuk. Hafızası müthişti. Resimleri gösterdim. Kendisini, diğer hocalarımızı biz talebelerini buldu, isimlerini söyledi… Allah bu yaşları bizlere de nasip etsin... Değerli hocamız, bizlerle oturdu, sohbet etti. Bu arada, gözlemesini, İzmir lokmasını afiyetle yedi, çayını içti. 
Sevgili Hocamızla birlikte Çeşme’de müstesna, duygulu bir gün yaşadım. Karşıyaka Liseliler, okulu bitirdikten sonra, herbiri çeşitli mesleklerde, bu vatana ve millete yararlı hizmetlerde bulunmuşlar, şimdi de emekliliğin tadını çıkarıyorlar. İzmir bir başka, İzmir Atatürk ilke ve inkilaplarının, doyasıya yaşandığı, çağdaş, medeni, Avrupa şehri. Mümkün mertebe Karşıyaka Liseli arkadaşlarımın buluşmalarına katılacağım.