Kan şekeri düşmesi yani hipoglisemi yaşayan hastalar ve Tip 2 Diyabetli hastalaraçısından en büyük sorun kilolu olmak. Çünkü bildiğimiz gibi tip 2 diyabetli hastaların %85’I obez. Hatta obez olup da Tip 2 diyabet teşhisi konmamış bir hastada da, ya insülin direnci, ya hipoglisemi ya da bozulmuş açlık glikozu gibi bir şeker metabolizma kusuru oluyor. Bu durumda kilo kontrolü gerçekten bu hastalığın tedavisinde ve gidişatında ki en önemli parametrelerden biri oluyor. 

 Kilo kontrolünü en çok etkileyen durumlardan biri de kan şekeri dalgalanmaları. Yani şeker düşmesi yaşayan bir hasta bir şeyler yediğinde, kan şekeri hemen normale gelmiyor, önce kan şekerinde hızlı bir yükselme oluyor daha sonra kan şekeri normale dönüyor. Bu duruma glisemik dalgalanma yani kan şekeri dalgalanmaları diyoruz. Günümüzde yapılan bir çok araştırma, bu dalgalanmaların insan vücuduna ve özellikle damarlara zarar verdiğini ve kilo almanın da en önemli nedenlerinden de birinin bu durum olabileceğini gösteriyor.

Özellikle obez tip 2 diyabetli hastaların karşılaştığı güçlüklerden bir tanesi de kullandıkları ilaçlar oluyor.  Bu hastalara ilaç olarak da ilk seçenek insülin sekrotoğu yani insülin salgıllatıran ilaçlar veriliyorsa, bu ilaçlar bu hastalarda kan şekerini çok düşürüyor ve hastada ilaca bağlı hipoglisemi ataklarını tetikliyor. Bu durumda hasta yaşadığı hipoglisemiden çıkabilmek için ve kendini iyi hissedebilmek için yemeye başlıyor. Yani hastanın yemesini ilaç tetikliyor bir noktada diyebiliriz. 

 Hastaların hipoglisemiden çıkabilmek için ve kendini iyi hissedebilmek için ilk tercih ettikleri yiyecekler de glisemik indeksi yani şeker yükü yüksek yiyecekler oluyor. Hastalar  tatlı, şekerleme, çikolata, hamurişi, börek, meyve suyu gibi yiyecekleri birden ve büyük porsiyonlarda yiyorlar. Hasta bu yiyecekleri tercih ettikçe kilo alması artıyor, kilo aldıkça şeker kontrolü zorlaşıyor. 

Öncelikle bu hastalarda ilaç tedavisi, sadece kan şekerini düşürmeye yönelik olarak değil hastanın metabolik durumunu iyileştirmeye yönelik olmalıdır. Hasta çok iyi analiz edilerek ilaç tedavisi planlaması yapılmalıdır. Ama hastanın illa da  insülin sekrotoğu kullanması gerekiyorsa ve hasta çok sık hipoglisemi yaşıyorsa, hastaya öncelikle glisemik indeks ve beslenme ile ilgili önerilerde bulunulup hastanın yaşam tarzı değiştirilmelidir.

 Hastaya özellikle hipoglisemiye yakınlaştığını hissettiği anda, glisemik indeksi düşük yiyecekleri tercih etmesi glisemik indeksi yüksek yiyeceklerden kaçınması önerilmelidir.

 Glisemik indeksi yüksek yiyecekler olarak; sofra şekeri giren bütün tatlılar, çikolatalar, doğal bal, pekmez, reçel, beyaz un, pirinç, beyaz makarna sayılabilir.

 Bunların yerine hastaya daha ekşi yiyecekler ve daha posalı yiyecekler yani glisemik indeksi daha düşük yiyecekler tüketmesi tavsiye edilebilir. Örneğin 1 ekşi meyve, 1 kase yoğurt ve 5-6 badem gibi veya 1 yağsız tost, 1 bardak ayran tüketimi 1 paket çikolataya göre daha kontrollü kan şekeri dengelemesi sağlar ve hastanın bir sonraki öğüne daha tok girmesini sağlar.

Şimdi biz burada biliyoruz ki, hipoglisemiye giren hasta bir şeyler yediğinde direkt normoglisemiye geçmiyor. Çoğunlukla hipoglisemiyi hiperglisemi takip ediyor ve bu durum glisemik dalgalanmalara yol açıyor.

Tip 2 diyabette ilaç tedavisi ne kadar gerekli ise de tedavinin en önemli bileşenlerinden biri de hastanın yaşam tarzı değişikliğini sağlayabilmesi. Hastanın etkili kilo kontrolünü yapabilmesi. O nedenle tip 2 diyabetli obez her hastaya kilo vermesinin ne kadar önemli olduğunun hekimi tarafından vurgulanması gerekir. Yani VKİ’si 25 ve üzeri olan her hasta ilaç tedavisinin tek başına yeterli olmayacağının, mutlaka kilo vermesinin gerektiği yönünde  bilgilendirilmesi gerekir.

Işte size kilo problemi yaşayan Tip 2 Diyabetli veya Hipoglisemili hastalarda yaşam tarzı önerileri;

Etkili kan şekeri kontrolü için, karbonhidrat değeri yüksek yiyeceklerin bir arada ve büyük porsiyonlar halinde tüketilmemesi gerekir. Yani ekemek, pilav, makarna, börek, çorba, patates gibi yiyecekler bir arada ve büyük porsiyonlar halinde olmasın.

Bununla birlikte lif içeriği yüksek ve glisemik indeksi yüksek yiyeceklerin de daha etkili kan şekeri sağladığı ve kişiyi daha uzun süre tok tutup, hipoglisemiye yatkınlığı azalttığı biliniyor.

Şekeri lütfen ZEHİR olarak görün. Içinde şeker olan her tür yiyecekden (bal, pekmez, reçel, çikolata, dondurma, bisküvi, tatlılar, kurabiyeler, lokumlar, şekerli meyve suları…) bu hastalar uzak durmalıdır. 

Bu hastalar da genel en büyük problem de fazla kilodur. Hep ne diyoruz, BİR İNSAN YAĞ YİYEREK YAĞLARINDAN KURTULAMAZ. O nedenle yağ alımı konusunda da çok dikkatli olmak gerekir. Kızartmalardan, pastane ürünlerinden, hazır bisküvi ve paketli ürünlerden kaçınması gerekir.

Egzersizin sadece zayıflamak için değil aynı zamanda şeker hastalığının en iyi tedavilerinden biri olduğunu da ayrıca hastalara söylebiliriz. Yani yediğiniz şekeri ya kullanacaksınız ya da yağ hücrelerinizde depo edip şişmanlayacaksınız. O nedenle her gün en az yarım saatlik orta tempolu yürüyüşler yapmanız gerekir. Yürüyüşün bu hastalarda ilaç yerine geçtiğini de unutmamak gerekir.

Diyabetli hastalara beslenme günlüğü tutturmak , hastanın yediklerini yazmasını sağlamak yiyecek içeriğinin farkındalığının oluşması açısından çok önemli.

 Günlük  beslenmede tabağı dörde bölmek çok efektif oluyor. Siz de tabağınızı elinize aldığınızda 4’e bölün. Bir bölümünde sebze, bir bölümünde et, bir bölümünde yoğurt ve ya ayran bir bölümünde de ya ekmek, ya pilav, ya makarna ya da çorba olsun.