Her şey soğuk bir kış günü başlamıştı.
Genç adam çalışmak için gittiği şehirde; hayatının geri kalan bölümünü birlikte yaşacağı hayat arkadaşını bulacağını nerden bilecekti.
Soğuk kış günü işten eve döndüğü zaman artık telefon konuşmalarının ve hafta sonları kaçamak buluşmalarla yapılan görüşmelerinin yetersiz kaldığını fark etmişti. 
Bir an durup sevdiği kızı ne kadar özlediğini düşünmüştü.
‘Bir şey yapmalı’ diyerek odasında bir sağa bir sola telaşlı adımlarla ilerliyordu. Aniden durup ‘evet evet buldum’ demeye başlamıştı. 
Az evvel asık olan yüzünde hınzır bir gülümseme belirmiş telaşlı adımlarla hemen hazırlanarak evden çıkmıştı.
Hava çoktan kararmaya başlamış, havanın soğukluğu giderek artıyordu. Yolda hızlı adımlarla ilerlerken açık bir çiçekçi dükkânı arıyordu. Epeyce dolaştıktan sonra bulduğu çiçekçi dükkânından elinde çok güzel, kocaman bir buketle ayrılmıştı.
Genç adam, buluştukları zaman geç saatlere kaldıklarında evine kadar eşlik ettiği için evlerinin adresini biliyordu. Evlerine yaklaştıkça giderek artan heyecanına engel olamıyordu. 
Nihayet apartman girişine gelmişti. Soğuktan üşüyen elleri zile uzandığında bir an tereddüt etmiş ‘acaba geri mi dönsem’ düşüncesi ile uzandığı zili çalmıştı. 
Artık çok geçti, geri dönemezdi.
Megafondan gelen ses ‘kim o’ diye soruyordu. Aklında dolaşan birkaç düşünceden sonra ‘çiçekçi, ben çiçekçi’ diyerek cevap vermişti. Kalbinin ritmi her geçen saniye artarak katlanıyordu.
Açılan kapıdan üst katlara çıkarken heyecanının doruğundaydı.
Kapıyı açan, aşık olduğu kızın annesi karşısında duruyordu. 
Telaşlı ve heyecandan titreyen sesi bir anda ‘merhaba ben çiçekçi, ece hanımın evi mi kendisine çiçek var’ deyivermişti. 
Elleri öylesine titriyordu ki bir an annesinin anlayacağını düşünerek paniğe kapılmıştı. İçeriye doğru ilerleyerek seslenen annesi ‘ece kızım çiçekçi geldi sana çiçek var gelir misin’ derken diğer taraftan da söyleniyordu. 
Kapıya koşarak gelen genç kız, aniden karşısında sevdiği adamı görünce ‘aaa senn’ diyerek çığlık atmıştı. Çığlık sesine tekrar kapıya gelen annesi neler olduğunu anlamaya çalışıyor, gördüğü manzara karşısında şaşkınlığını gizleyemiyordu. 
Kısa süren şaşkınlıktan sonra‘Buyur oğlum içeri gel üşümüşsündür, biz de zaten yemek yiyecektik gel buyur’ diyen sesi takip ederek içeriye girmişlerdi. 
Masaya oturduklarında beş kişi olarak yemeğe başlamışlardı. Sevdiği kızın iki abisi de o gün tesadüfen evlerine giderken uğramış, misafirin olduğunu görünce yemeğe kalmışlardı.
Sessiz sedasız geçen yemeğin ardından müsaade isteyerek evde ayrılmıştı.
Birkaç ay sonra, o evin damadı olarak adım atacağını tahmin edemezdi.
Sonbahara yaklaştığımız bu günlerde, hemen hepimizin çevresinde bir düğün telaşıdır gidiyor. Her birimizin tek amacı var o da, yeni kurulacak olan mutlu bir yuva için elimizden geleni yapabilmek. 
Bu haftaki yazımda sizlerle paylaştığım kısa hikâyenin sonunu merak edenler için küçük bir tiyo vermek istiyorum. 
Allah nasip ederse, önümüzdeki birkaç gün içinde yukarıda bahsi geçen kişilerin düğün törenlerine katılarak bu mutlu günlerinde yanlarında olacağım.
Unutmayalım ki sevgi ve saygının olduğu her yerde dirlik de olur, birlik de. 
Kısacası eskilerin dediği gibi ‘onlar erdi muradına, biz çıkalım kerevetine’.
Bu vesile ile yeni evlenen ve evlenmek üzere olan bütün çiftlere ömür boyu mutluluklar dilerim. 
Sevgi ile kalın