Kahve, doğudan gelen önce kokusu sonra tadıyla ruhumuzu ele geçiren eşsiz içecek..
Güne başlarken, gün ortasında, en yoğun zamanlarımızda, işimizde, yorgun ve uykusuz geçeceği muhtemel olan uzun final öncesi gecelerde, mükellef bir yemeğin sonrasında, eski bir dostla yapılan sohbet anlarında, bazen efkarlı anlarımızda, bazen ise şımarık bir mola anında hemen yanı başımızda.
Kahve, bir parça çikolata ya da bir dilim pastayla bize yarenlik eden içecek.
Sütlüsüyle, kremalısıyla, sadesi, şekerlisi, espresso’su ya da Türk usulü bolca köpüklüsü ile bambaşka bir kültür bambaşka bir keyif.
Biz Türkler her ne kadar çay sever olsak da aslında kahve bizim için geçmişten bu yana çok önemli. Kız isteme merasimi bile kahve ile başlar bizim kültürümüzde. Konuklarımıza Kahve ikram ederiz. Kahve aynı zamanda  bir gelenektir bizler için.
Yerli veya yabancı markaların bir çok kahve dükkanı açması ile farklı sunum ve hazırlama teknikleri, kokuları ve tatlarıyla şimdilerde dünya kahveleri  gündemimizde. Özellikle gençler ve beyaz yaka çalışan kesim için popüler bir alışkanlık da oldu.
Geçtiğimiz günlerde kahvenin tarihi ile ilgili bir makale okudum ve bu makalede yazılan bilgiler doğrultusunda bir kahve sever olarak bilgi dağarcığımı  genişletmiş oldum.
Denilen o ki Kahve: Etüyopya’lı keçi çobanı Kaldi’nin, tesadüfi keşfi ile bulunur.Keçilerinin bu bitkiyi yediğinde daha canlı ve hareketli bir hal aldıklarını gören Kaldi köyün manastırının rahibine bu bitkiden söz eder.Gece duaların da kendisini uyanık tutan kahveyi içen rahip ve arkadaşları sayesinde kahvenin ünü Kızıldeniz’i aşarak Arabistan’a kadar gider.
Arabistan’da M.S 1000’li yıllar da öğütülüp, kurutulup, pişirilen kahve 14 yy’da Araplar tarafından dini bir içecek olarak kabul görür.
İslam gittiği yerlere kahveyi götürür.
Kuzey Afrika, Hindistan ve Doğu Akdeniz bunların arasındadır.
1600’lü yıllara kadar Arabistan’dan dışarıya hiç bir kahve tohumu çıkmaz.
Ta ki Hint’li bir Hacı birkaç kahve tohumunu ülkesine kaçırana kadar.
Venedik’li bir tüccarın 1615’de Türkiye’de tanıdığı bu hoş kokulu, siyah renkli içeceği Avrupa’ya tanıtması ile Avrupa’da kahve ile tanışır.
Fanatik hıristiyanlar bu müslüman içeceğine başlangıçta şeytan icadı diyerek yasaklanmasını isterler. Papa bu içeceği dener ve yasaklamaz.. 
Almanya, Fransa, Hollanda, Avustarya, İngiltere gibi ülkelerin şehirlerine açılan kahve dükkanları (Cafeler)  ile içimi yaygınlaşır.
Kahve şimdilerde ise “dünyada sudan sonra en çok tüketilen ve petrolden sonra en çok ticareti yapılan bir üründür’’…
Dünya üzerinde bu kadar çok tüketilen kahveyi biz Türkler’in yaptığı usulde pişirebilen herhangi bir ülke Avrupa ‘da yok.
Ülkesinden uzakta bir Restoran yada Café’de Türk kahvesi içmek isteyen pek çok kişi aradığı lezzeti bulamıyor. Türk kahvesi pişirme ve sunum tekniği, ritüeli maalesef bilinmiyor. 
Bu geleneksel lezzetin tanıtımını yapamamış, patentini alamamış olmak hakikatten çok üzücü…
Son yıllarda kaliteli, yoğun aromalı, şık ambalaj tasarımına sahip kahve markaları var ki; Kahve meraklılarına hem özel çeşitleri ile hem de farklı lezzetleriyle oldukça seçkin bir armağan olarak sunulabiliyor… 
Seçkin bir şişe şarap ve kaliteli bir çikolata gibi Elegan bir seçim…
Kahveye eşlik eden başlıca yiyecekler pasta, çikolata ve kek olsa da bilhassa Türk kahvesine lokumu çok yakıştırıyorum ayrıca içtiğiniz kahve çeşidine göre dinlenen müzik çeşitleri bile olabileceğini düşünüyorum. Yine bizden bir örnek; Türk Kahvesi ve Klasik Türk Sanat Müziği.
Sert ve şekersiz bir granül kahve ile Rock Müzik. 
Kremalı, sütlü, buzlu, dondurmalı bir kahve ile daha yumuşak fonda güncel ve neşeli müzikler, Espresso ile klasik ve sözsüz müzikler gibi.
Bunların dışında lezzetini tercih ettiğiniz kahvenin çeşidi kişiliğiniz konusunda ip uçları verebiliyor. Bol kremalı, sütlü, bol şekerli kahve içmeyi tercih edenler dışa dönük, neşeli ve zevke düşkün, lüks sever, iyimser karakter özellikleri taşıyabiliyorlar.
Yeri gelmişken kendi kahve tercihimi de söyleyeyim. 
Şekersiz, bol köpüklü bildiğimiz usulüyle pişirilmiş Türk Kahvesi.
Yaşamınızın her anında bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır sözünden hareketle insanlara yaklaşmanız  dileğiyle.
Sevgiyle kalın…

Nerde, Nasıl? Kim?
Ne Demiş? Ne Olmuş?
*Angelina Jolie ile Brad Pitt’in Afrika’da doğan minik kızları Shilloh Nouvel’ın balmumundan yapılan heykelleri Madame Tussuad Müzesinde sergilenecek(miş)!!!
*Çocuğunu paparazzilerin görüntülemesini engellemek için inanılmaz güvenlik önlemleri aldıran Angelina Jolie’nin kısa bir süre nefes almasını bu heykeller sağlayabilir zira balmumundan yapılan bebeğin heykeli bile canlısı kadar ilgi çekecektir.
*Yolda yürürken oğlunun çok dikkat çektiğini, herkesin onu durdurup sevdiğini söyleyen Amerikalı bir yıllığı 100 bin dolara kiralanıp reklam panosu olarak bebeğinin kullanılmasına karar verdi. Satışlar için bir de internet sitesi kurdu. “Buyjack.com” (Jack’i satın al)
*Biz de bebeğini magazinsel malzeme yapan çok ünlü görmüştük ama böyle bir ticari zekayı henüz dizi filmler ve ünlü şöhretlerimiz dışında keşfedebilmiş bir vatandaşımız duyulmadı. Yakında duyarız eli kulağında…
*Dorian adlı Rock müzik gurubunun “Gel gör beni aşk neyledi ilahisinin sözlerinden yapılan rock şarkının içkili barlarda söylenmesi tartışma yarattı.
MTV’de Türkiyenin en iyi gurubu seçilen Dorian sadece müzik yapıyoruz. Kötü bir niyetimiz asla yok derken Prof. Dr Zekeriya Beyaz İlahilerin içkili barlarda söylenmesi içki içenlere Allah’ı hatırlatması açısından faydalı bişeydir. demiş.
*Hoca yine İstanbul Müftülüğünün ve ona bağlı Alo Fetva hattının açıklamasıyla zıt.
Ne diyelim Her olaya bakmak için sayısız çeşitte açı vardır.