"…Bir toplum, bir millet erkek ve kadın denilen iki cins insanlardan oluşmaktadır. Olabilir mi ki, bir toplumun bir parçasını ilerletelim. Diğerini göz ardı edelim de tolumun tamamı ilerlemiş olabilsin? Mümkün müdür ki bir toplumun yarısı topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça diğer kısmı göklere yükselebilsin? Şüphe yok, ilerleme adımları, dediğim gibi iki cins tarafından beraber, arkadaşça atılmak ve gelişme sahalarında ve yenilikle birlikte mesafe almak gereklidir. Böyle olunca inkılap başarılı olur. Memnuniyetle görmekteyiz ki, bu günkü gidişatımız gerçekten gerekli olana yaklaşmaktadır. Her halde daha cesur olma gereği çok açıktır. "

“Bir toplum, cinslerden yalnız birinin yüzyılımızın gerektirdiklerini elde etmekle yetinirse, o toplum yarı yarıya zayıflamış olur. Bizim toplumumuzun uğradığı başarısızlıkların sebebi, kadınlarımıza karşı ihmal ve kusurun sonucudur. Bir toplumun bir uzvu faaliyette bulunurken öteki uzvu atalette olursa, o toplum felce uğramış demektir.”

Yukarıdaki sözler, Mustafa Kemal Atatürk’e aittir. Çünkü O, mensubu olmaktan her zaman gurur duyduğu milletinin bin yıllar öncesi hiçbir ayrım gözetmeden kadını baş tacı ettiğini biliyordu. Her fırsatta kadının toplumda erkeğin yanında ve hatta öncü olmasını istiyordu. İşte O’nun kadın erkek eşitliği konusundaki çalışmalarına hız ve ilham verecek bir olay bugün Kahramankazan olarak bildiğimiz yerde gerçekleşecekti! İşte size demokrasi tarihimizde yaşandığı an kısa ama sonucu büyük bir hikaye:

“Yıl 1934… Ankara'da yakıcı bir yaz günü idi. Atatürk beraberinde arkadaşları ve yaverleri olduğu halde Kızılcahamam’a giderken Kazan köyü yakınlarında durmuş ve otomobilinden inmişti. Köyün kadını, genci, yaşlısı, ihtiyarı köylerin içinden geçen, şosede duran bu yabancı konukları görünce hep koşuştular. Kimi su seğirtti, kimi ayran, bunlardan biri, güğümünden aktardığı soğuk ayranı Mustafa Kemal’e uzattı:

“Bir soğuk ayran içer misiniz,” dedi.

Bu çorak iklimin kavurduğu yüzünde bronzlaşmış Türk kadının en bariz ifadelerini taşıyan, bir Türk Anası idi. Böğrüne sıkıştırdığı kundağı biraz daha bastırdıktan sonra, sağ elindeki ayran bardağını uzattı, bekledi. Ata, ayranı kana kana içmiş ve biran durakladıktan sonra ona:

“Senin kocan kim?” diye sormuştu

Köylü kadını, yüzü tunçlaşmış, elleri nasırlı bir Türk Anası Ankara'nın kendine has şivesi ile kocasının Sakarya harbinde boğazından yaralanmış bir cengâver olduğunu söyledi. Mustafa Kemal bir soru daha sordu:

“Ne zaman doğdun?”

“1919'da Atatürk Samsun'a çıktığı zaman doğdum.”

Mustafa Kemal, bir an düşündü. Yıl 1934 idi. Kadının bu ifadesine göre 15 yaşında olması lazım gelirdi. Halbuki karşısındaki kadın 25 yaşlarında görünüyordu tekrar sordu:

“Nasıl olur.”

Evet, nasıl olurdu. Bu Satı Kadın hiç tereddütsüz, o her zamanki nüktedan haliyle ve memleketin işgal altında geçirdiği acı yılları ima ederek:

“Evet Paşam, ondan evvel yaşamıyordum ki! Babam Kara Mehmet’lerden. Kazan’ın muhtarlık mühürü bana ondan miras kaldı. Sizi görmek fırsatını bize bahşettiğiniz için bahtiyarlık duyuyoruz Paşam!”

“Peki kadınların da erkekler gibi çalışıp çeşitli mevkilere yükselmesi konusunda ne düşünüyorsun?”

“Şüphesiz doğrudur. Ve kadınlarımız Cumhuriyet’in mefkuresi altında bunu başarmak azmine sahiptir. Biz kadınlar hedefe yürüyecek ve Cumhuriyet meşalesini her alanda taşıyacağız Paşam!”

Mustafa Kemal bu yanıttan son derece memnun olmuştu. Bu konuşma onu bir hayli düşündürdü. Ayrılırken yaverine kadının ismini ve adresini not ettirdi.

Nihayet; 5 Aralık 1934 Türkiye Cumhuriyeti ilk defa kadınlara milletvekili seçme ve seçilme hakkı verildi. Oysa kadınlara seçme ve seçilme hakkını “Çağdaşlığın Önleri” dediğimiz ülkelerden; Fransa 1944, İtalya 1945, Yunanistan 1952, Belçika 1960 ve İsviçre bile ancak 1971 yılında vermişti. 

Evet Kahramankazan’lı Satı Kadın kadınların ilk kez oy kullandığı 8 Şubat 1935'te yapılan seçimlerde ilk kadın milletvekili olarak meclise girdi.  Satı Kadın; Kurtuluş Savaşı’nda malulen emekli olmuş bir askerin eşiydi. Beş çocuğu vardı. Çiftçilikle uğraşan Satı Kadın özel eğitim gördü. Türkiye’nin ilk kadın muhtarı olan Satı Kadın seçildiğinde de Kazan Köyü muhtarıydı. Bir dönem milletvekilliği yaptı. Çalışkanlığı ve demokrasiye katkısıyla tarihte yerini aldı.

Kısacası; aslında Satı Kadın niçin milletvekili seçildiğini bilmiyordu. Önemli olan Mustafa Kemal onu neden milletvekili seçilmesi gerektiğini gayet iyi biliyordu. Çünkü kurduğu Cumhuriyet’in temelinde bu ülkenin kadınların da olduğunu da biliyordu. Çünkü, seçmek ve seçilmek onların da haklarıydı. Çünkü 1923’te İzmir’de yaptığı konuşmasında sadece Türk kadınını değil dünya kadınlarını baş tacı edilmesi gerektiğini şu sözleriyle özetliyordu: “Şuna inanmak lazımdır ki, dünya yüzünde gördüğünüz her şey kadının eseridir.”