Şey ben feminist olacağım, nerede kayıt olacaktım acaba?

Hanımefendi burası Doğayı koruma Derneği.

Peki nerden feminist kaydı yaptırabilirim?

Bayan burası değil işte. 

Hımm peki burası neresiydi?

Doğayı Koruma Derneği.

Peki o zaman bende buraya kayıt olayım. Bir şey soracağım, siz miting falan yapıyor musunuz? 

Evet neden sordunuz?

Hiççç.

( Kadınları stres topu gibi gören beyler. Görürsünüz sizi milletin içinde nasıl rezil edeceğim, umarım televizyona da çıkarım mitingdeyken. İşte o zaman bittiniz beyler bittiniz) 

Bu kadar fazla şaşırmayın! Hanımlar, beyler. Gösterdiğim tepki gayet doğal ve yerinde bir tepkidir. 

Bugün 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü. Yani benim günüm. Yani yıl da bir kez özgürce konuşa bildiğim, kendimi ifade edebildiğim tek gün. 

Neyse!

"8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, kutlu olsun." Diyerek başlayayım söze. 

Erkek egemen toplumda, erkek egemen bir dinle kadın olmak, ya da olmamak arasında sürgit garip bir dünyadayız. 

Kadına şiddet, kadına taciz, kadına berdel, kadını silahla, bıçakla öldürme, kadın sokağa çıkamaz, kadın kahkaha atamaz gülemez, kadının soframızdaki yeri, öküzümüzden sonra gelir, kadına ayıp, kadına günah, kadına müstahak.

İşte kadının toplumda ki, yeri tam da bu kadar. 

Peki gerçekte kimdir kadın?

Kadın anadır, bacıdır, eştir, evlattır. 

Kadın dediğin bildiğin dört duvarlık evi yuvaya çevirendir; çiçekli mutfak perdeleri, bir domates, bir soğan ve bir parçadan maruldan oluşan salatanın sofrada yer alışı; bir parça etten koca bir tencere yemek yapandır.

Akşam pazarlarını dolaşır üşenmeden, çürüklüde olsa ucuza alır, gerekirse yıkar, eder yine de yemek masasını donatır, gülümsemesini eksik etmeden.

Hazırlanan sofraya gelen eş "Yine mi bu yemek" dediğinde, kocasını utandırmamak adına, daha iyisini alacak paramız mı var? demeyecek kadar asil, düşüncelidir kadın. 

Tek istediği huzur ve mutluluktur.

Bir de sevgi!. Onu da zaten kaşıkla verip, kepçeyle geri alıyorlar.

Gel de kadın ol. Gel de insan gibi yaşa bu ülkede, bu dünyada.

Kadınlara "sabırlı olun" demekten  başka ne yapıldı  bugüne kadar?

Ama bakın görün bu gün  erkekler ne nutuklar çekecekler kadınlar üstüne.

Utanmadan, sıkılmadan bir de!.

Vıcık vıcık iltifatlar, gerçekle bağdaşmayan övgüler, kutlamalar, nutuklar, çelenkler ve tüm bunlara harcanan paralar.  

Haa bir de bugüne özel hanımlara, büyük bir nezaketle armağan edilen  kırmızı  karanfiller  var.

Sahi neden gül değil de, karanfil?  daha ucuz olduğu için mi acaba? 

Neyse! Çok da art niyetli olmamak gerek. Biz kadınlar aza kanaat etmeyi de biliriz, yeter ki içten olsun.

Kan kırmızısı karanfiller!

Kadına en çok yakıştırılan tek renk. Kırmızı.

"Kadın'ın kırmızı ojelisi,  kırmızı rujlusu, kırmızı giysilisi makbuldür" diyor, bir çok beyefendi.

Gerçekten kadına yakıştırdıkları için mi dersiniz? Cıksss. Sadece ve sadece cinselliği çağrıştıran bir renk olduğu için. 

Biliyor musunuz? aslında biz kadınlar, özümüzde kırmızı rengini hiç sevmeyiz. 

Neden mi?

Çünkü.

Kız çocuklar kan ile ergen olur, şanslı olanların aileleri hazırlamışlardır, hem pedlerini, hem de kızların kendilerini. Bazı kızlar regl olduğunda ölüyor olduğunu sanırlar! Korkarlar! İlk kime söylerlerse, anne'mi olur, abla mı, "Şişttttt. Sus duymasın kimse, al şu çaputu, kirlenmişsin sen!"

Kirlenmek!.

Bazı toplumlarda adı budur.

Ne kötü bir terim. 

Bazı toplumlarda regl denir, baba da bunu bilir, üstelik ayıp da değildir.

Öbür toplumun babası da biliyordur elbette kirlenmek ne demektir, gelin görün ki o baba bunu bilmek istemez. 

Kirlenemez bir babayiğit babanın kızı. 

Göğüsleride çıkamaz, çıkarsalar inatla tülbentle sarar sarmalar görünmez hale getirir kız anası. 

Kızlar kan ile kadın olur, bazı bölgelerde pembe renkli bu kan kıpkızıl kana bulanır, cansız bedenlerin bedelidir, namus denir adına!

Doğum kanlıdır, sancısının yanında.

Bir erkek tarafından dövüldüğünde, öldürüldüğünde ağzından, burnundan, karnından fışkıran kandır.

Velhasıl kan kırmızıdır ve kan acıdır. Bu nedenle biz kadınlar kırmızı rengini hiç sevmeyiz!. 

Son olarak Tüm Kadınlarımızın Kadınlar gününü kutluyor, ve beylere vermek istediğim kısacık bir mesajla yazımı noktalıyorum.

Kadınlarınızı çok sevin. Yüce kitabımız Kuran'da kadınları yüce Rabbimiz TARLA

(Bakara Suresi 223. Ayet) diye bahsediyor. Tarlaya bakacaksın, özen göstereceksin, ekeceksin ki meyve mahsül versin. Ve sonra hep onda yatacaksın. Çünkü son durak yine o dur. Ne de olsa toprağınız yine onlar olacak. Yani kadınlar bu dünyada sevilmeyi hak eden yegane varlıklardır.