Anne, kız kardeş, arkadaş, yar, eş olan kadının yeri neresi? Kadın nerede durmalı ya da hayatınızda kadını nereye koymalısınız?
Son dönemde kadınlarımızın adı tecavüzle, dayakla, kürtaj meseleleri ile anılmaya başladı. Yazık! Bizler için kadın, baş tacı olarak görülen kutsalımız, cennetin ayaklarının altına serildiği bir özneydi. Bugün ise gelinen noktaya baktığımızda kadınlar üzerinde siyaset yapılıyor, kadın eziliyor, sömürülüyor ve hiçe saylıyor. Oysa bir toplumu yetiştiren kadın değil midir? Bizi biz yapan, emek veren, yücelten kadın değil midir? Peki, bazıları ne yaptı? Kadınlarımızın haklarını korumak için, bırakın haklarını korumayı daha da ezdiler. Küçücük bebek- lere tecavüz edilen, küçücük kız çocuklarının beş paraya satıldığı, hayvanca bir içgüdü ile kız çocuklarını kullanan bir toplum yarattılar. Kimse oturup kendine sorabiliyor mu acaba: “Biz nereye gidiyoruz? Biz ne yapıyoruz?” diye.
Kadın dayak yiyor, kadın tecavüze uğruyor, kadın sokakta yürüyemez hale geliyor. Hatta bırakın bunun için kadın olmaya bile gerek yok, daha ergenliğine ulaşamamış kız çocukları bile bu iğrençlikten nasibini alıyor. Peki bu konuda alınan bir önlem, uygulanan bir kanun var mı? Maalesef kocaman bir hayır! Tecavüzcülere, kadın, kız, çocuk istismarcılarına bırakın ceza vermeyi tam tersine ödüllendiriliyorlar bile. Daha 13 yaşında, bir sürü hayvanın ki ‘’hayvan demeye utanıyorum’’ tecavüzüne uğrayan bir kız çocuğu mahkeme kararı ile ilişkiye rızası olduğu gerekçesi ile suçlu bulunuyor! Bu çocuğa tecavüz edenlerin bazıları devlet kurumunda çalışan insanlar. Hiçbir ceza almadan serbest bırakılabiliyor. Bizlere de hukuk, devlet, adalet nerede diye sorarak kafayı yemek kalıyor. İşin en can alıcı tarafı da bir bakan tarafından yapılan ve akıllara durgunluk veren bir açıklama: “Tecavüze uğrayan kadın, doğur- sun, devlet bakar.” Sanki tecavüz gayet normal, olağan bir durummuş gibi ortaya konuluyor. Bu nasıl bir beyanattır. Söyleyecek sözün bittiği noktaya geliyorsunuz. Bu kadın tecavüze uğradığına mı yansın, hamile kaldığına mı, yoksa çocuğu doğurması gerektiğine mi? Akıllar duruyor. Yutkunamıyorsunuz bile. Kadın olmaktan utanç duyuyorsunuz. Kadın- lığınız yerlere seriliyor, ayaklar altına alınıyor. Oy vererek vekilimiz yaptığımız insanlar neden kadınların vekilliğini yapa- mıyor. Neden bir kadın milletvekili ya da kadın bakan çıkıp bir şey söyleyemiyor. Neden bir sivil toplum örgütü, bilim ada- mı, aydın, gazeteci savunamıyor kadınlarımızın hakkını neden? Savunmaya kalkanlarda eleştiriliyor. Peki ne yapalım bizler kadınlar olarak seyirci mi kalalım? Asla kadına şiddete seyirci kalamayız kalmamalıyız.
Kadına değer veren, önemseyen “Cumhuriyet”in çocuklarının yaşadığı toplum işte bu halde. Herkesin elini vicdanına koyup bir düşünmesi gerekiyor. Eğer bu kadar yozlaştıysak, değerlerimizi bu ka-dar ayaklar altına aldıysak oturup bir düşünmemiz gerekiyor. Atatürk’ün cumhu- riyeti kurduğu ilk yıllarda kadınlarımıza verdiği önemi, kadınlarımızın haklarını korumak adına yaptığı yenilikleri bir bir hatırlamamız gerekiyor. Hatırlamamız gere- ken bir şey daha var ki, o da toplumu oluş- turan insanları büyüten, yetiştiren bir nesil yaratan ANA’dır. KADIN’dır. Kadın kutsaldır. Kutsalın yeri de baştadır, ayakta değil!
Bizler Cumhuriyet Kadınlarıyız! Hem varlığa hem yokluğa göğüs geren değil midir kadın? Bence dünya’nın en güçlü varlıkları kadınlardır. Pam Brown’nın söylediği gibi; Kadınlar Bütün dünyada ikinci sınıf yaratık olarak görülürler ama dünyayı bir arada tutanda onlardır..
Tüm Kadınlarımızın 8 Mart DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ KUTLU OLSUN..  
KADIN
Kimi der ki kadın 
Uzun kış gecelerinde 
yatmak içindir. 
Kimi der ki kadın yeşil bir 
harman yerinde dokuz zilli 
köçek gibi oynatmak içindir. 
Kimi der ki hayalimdir, 
Boynumda taşıdığım vebalimdir. 
Kimi der ki hamur yoğuran, 
Ne o,ne bu,ne döşek,ne köçek, 
Ne ayal, ne vebal 
O benim kollarım, bacaklarım 
Yavrum, annem, kız kardeşim, 
Hayat arkadaşımdır.
Nazım Hikmet RAN