Geçtiğimiz günlerde Yeraltı dünyasının ünlü isimlerinden birine hakaret ettiği öne sürülen bir kişinin, bir aracın arka koltuğunda iki kişi tarafından öldüresiye dövüldüğü görüntülerini sosyal medyada dehşetle izledim.

Uygulanan şiddetten çok beni asıl düşündüren şiddet sevicilerin, "tezahürat" yaparak olayı ve kişileri haklı çıkartma çabalarıydı.

Siz ne dersiniz, ne düşünürsünüz bilemem ama,  bana göre  Şiddet seven bir millet olma yolunda tam gaz  ilerliyoruz. 

Öyle ki elini sallasan sahte bir kabadayıya çarparsın. "Laf ola, beri gele"

Kabadayıcılık oynayan Koca koca adamlar, racondan bahsedip, karısını kızını döven, yoksulun parasını çalan vs. Onlara sorsanız adamlar. Bana sorarsanız pul kadar değersiz, işe yaramayan boş insanlardır. 

Gerçekte kabadayılık nedir, kimdir peki.

Kabadayı!

Her şeyden önce temiz kalplidir.

Hakka, hakkaniyete, doğruluğa barışa, ve hayra yönelik insandır.

Kabadayı aklı esince kızıp, öfkelenmez, kırıp dağıtmaz!

Adam gibi adamdır Kabadayı. 

Bu konuyu ele almışken, her sokağın başını mesken tutmuş özenti  gençler den bahsetmek istiyorum biraz da. 

Ne yazık ki özellikle son zamanlar da,  baba veya dayı gibi sıfatları kendine  yakıştırarak ortalığa korku salmaya çalışan bir çok genç var. 

Öyle düşündüğünüz gibi çorap içlerinde taşıdıkları minicik çakılarla falan değil üstelik.  Boylarından büyük silahlarla. Ve çoğu zaman bu silahları  karşı grup dedikleri gençlerle kavga ederken kullanmakta hiç bir sakınca görmüyorlar. 

Geçtiğimiz gece, işi gücü bırakıp camdan dışarıyı izledim uzun süre. Heryer sakin, sessiz, ne kadar huzurlu bir gece diye düşünüyordum ki, düşünmez olsaydım. Dışardan gelen siren sesleriyle irkildim. 

Ve yine bir yuvanın daha ocağı söndü diye geçirdim içimden. Çok geçmeden tahminlerimde yanılmadığımı öğrendim. Anlamsız bir sokak kavgasında üstelik gecenin kör saatin de, silahla vurularak yaralanmış ve komaya girmişti. 

Benim sade anlatımımla sakın ola onları hafife almayın. İstikrarlıdırlar, birini öldürmeye veya yaralamaya kararlılarsa, sonuna kadar mücadele eder ve sonunda da başarıya ulaşırlar. 

Peki bu gençleri durduracak durduracak bir babayiğit, bir kurum yok mu? Aslında var, fakat bu tip kavgalar insanların gözünde o kadar küçük ve anlamsız ki, kavga eder birazdan dağılırlar nasılsa diye kimse parmağını kıpırdatmaz. Sadece çevrede kavga seslerınden rahatsız olup polise ihbarda bulunan bir kaç vatandaş ve sırf görev diye olay yerine volümü yükseltilmiş siren sesi eşliğinde kalabalığı dağıtmak için gelen iki tane polis memuru hepsi bundan ibaret.

Sonra ne mi olur? 

Arka sokaklara kaçan gençler orada kavganın devamı için başka bir saate randevulaşılır ve kalabalık dağılır. 

Aslında polis onları dağıtarak onlara en büyük iyiliği yapmış olur. Çünkü bir dahaki kavgaya tam teşisatlı gideceklerdir.

Emanetleri, yani silahları, silahı olmayan çakısını alacak, kavgada olmayan arkadaşları davet edilerek olaya dahil edileceklerdir. 

Ne yazık ki durum bu arkadaşlar. 

Dağlarda nasıl terör varsa sokaklardada aynı ölçüde gençler arasında kıyasıya bir savaş var. Ve önüne geçilmediği takdirde gençlerimizdeki kayıplarımız en az verdiğimiz şehitlerimiz kadar fazla sayıda her geçen gün artacak. 

Biran evvel yetkililerin bu konu üzerinde çalışmalar yapması ve önlem alması gençlerimiz ve aileleri adına büyük bir yarar sağlayacaktır.