Geçtiğimiz yıllardaki örneklerinin aksine olaysız, kazasız ve belasız  biten Trabzonspor Fenerbahçe maçı, tüm sporseverleri mutlu etti kuşkusuz. Doğruyu söylemek gerekirse, özellikle geçen yıl yaşananların doğrultusunda ciddi korkularım vardı bu karşılaşma için Neyse ki ne beklentiler, ne de benim korkularım gerçekleşti. Tertemiz sütliman bir maç izledik. Birkaç kez edilen toplu küfürün dışında hiçbir olumsuzluk yoktu mücadelede.
Bu nedenle, başta Trabzon emniyeti olmak üzere tüm herkesi kutluyorum. Bir futbol kenti olan Trabzon’un Bordo Mavili renklere gönül vermiş tüm taraftarlarına da, sağduyulu davranışları için kocaman bir alkış gönderiyorum.
Spor Toto Süper Lig’de oynanan bu önemli maçın dışında U19 ve A2 kategorilerinde de bu iki takım aynı süreçte karşı karşıya geldi. Bu iki mücadelede yaşanan ve ikisi de birbirinden farklı hadise, gündemdeki yerini aldı.
Öylesine iki olay ve iki farklı tablo ki, bir tanesine lanetler yağdırıp ‘yuh kere yuh’ derken, bir diğerine ise, bir insanlık örneği olması nedeniyle çılgınca alkış tuttuk.
İşte o iki olay ve iki farklı ruhsal yapı örneği.
İki kulübün 19 Yaş Altı Elit Ligi takımlarının Fenerbahçe Lefter Küçük Andonyadis Tesisleri’nde oynadığı maçın devre arasında Sarı Lacivertli taraftarlar ile Trabzonsporlu oyuncular arasındaki gerginlik, küfürleşmeye fiziki müdahale girişimlerine kadar ulaştı. Edilen küfürlere karşılık olarak formasını öpen bir futbolcuya saldırmak isteyen akıl yoksunu bazı taraftarları emniyet kuvvetleri engellemese, belki de, son derece tatsız hadiseler yaşanacaktı. Sahaya girmeye çalışan bu sözde futbolseverleri polis engelledi ve Trabzonsporlu oyuncular herhangi bir saldırıya maruz kalmadan maçı tamamlayabildi.
Gelelim ikinci olaya, yine iki kulübün A2 takımlarının Trabzon’daki mücadelesinde, maçın 37.dakikasında kendi yarı alanında rakibinin darbesiyle yere düşen Trabzonsporlu Uğur Öztürk'ün dilinin döndüğünü gören Fenerbahçe takımı masörü Eren Akaya, hakemin olayı fark etmediğni görünce, oyunun devam etmesine karşın yedek kulübesinden fırlayıp, koşarak sahaya girdi ve parmağının genç futbolcunun gırtlağına sokarak dilini dışarı çıkarttı.
Bir anda rahat nefes almaya başlayan genç futbolcu bu müdahaleden sonra bir anlamda yaşama döndü ve oyuna devam edebildi. 
Bir tarafta, gözü dönmüş insani değerlerden yeterince nasibini alamamış insanlar, diğer tarafta ise, rakip bir genç sporcunun yaşamını kurtarmak için sahanın içine dalıp ilk müdahaleyi yapan bir insan evladı.
Daha sonra, görüşleri alınan Eren Akaya, “İnsanlığın rengi, takımı, tarafı ve biçimi olmaz. Yaptığım şeyin büyütülmesi, bir üstünlük, marifet gibi görülmesine gerek yok. Bu son derece doğal bir davranış” diyerek, ayrıca mütevazı bir de yanıt veriyor.
Birbiriyle taban tabana zıt olan bu iki davranıştan da alınacak dersler var. İlk olarak dile getirdiğimiz olaydaki insanlar için ne kadar insan denebilir bilemiyorum. Ancak, gencecik sporculara saldırabilecek kadar gözü dönmüşlükten alınacak ders, herhalde ibret almak ve saldırganlıktan uzak davranıp öfke kontrolü yapmak olmalı. Diğer hadiseden ise, dünyada her şeyden önce şeyin insanlık ve o insanlığın getirisi olarak, hiçbir ayrım gözetmeden yardım etmek olduğu anafikrini özümseyebiliriz.
Bilmem dikkat ediyor musunuz, giderek toplum olarak sabır, hoşgörü ve iyi niyet kavramlarından uzaklaşıyoruz. Oysa, insanı olgunluğa götüren en önemli araçlardan biridir, sabır ve hoşgörü. Bu temel özelliklerden uzaklaştıkça da sporun ne zevki, ne de izleme keyfi kalıyor.