Son zamanlarda yapılan bütün kamuoyu yoklamalarında, mevcut partisinden memnun olmayan seçmenlerin oranı yüzde 30’ları buluyor. Bu, ülkenin siyasi tablosunu rahatça değiştirebilecek bir orandır. 

Bir ülkede yüzde 30 oranında bir kararsız seçmen kitlesi oluşmuşsa ve kalıcı hale gelmişse, seçmen açısından bir sorgulama süreci, bir yenilik arayışı başlamış demektir. 

Mevcut partilerin karasızlığa sürüklenmiş yüzde 30’luk seçmen kitlesini elde tutabilecek, İyi Parti’ye yönelmelerini önleyecek doping etkili bir yenilenme operasyonu yapamamaları durumunda, bir erken seçimin gündeme gelmesi kaçınılmaz olacaktır. Kamuoyu yoklamaları ve gerçekçi değerlendirmeler bir erken seçimin hiç de sürpriz olmayacağını göstermektedir.

25 Ekim’de Ankara’da yapılan açılış töreniyle, İyi Parti siyasi tarihimizin 87. Partisi olarak hayatımıza girmiş oldu. Küresel aktörlerin çatışma alanına dönen Ortadoğu’da, birliğini, bütünlüğünü koruma mücadelesi veren ülkemizde, iyi niyetli her siyasi oluşumun hayırlı olması duamızdır. 

İyi Parti’nin mevcut parti temsilcileri tarafından, “ölü doğdu”ya varan eleştirilerine hedef olması, siyasi nezaket diline yakışmasa da, bir tedirginliği ortaya koyması açısından normal karşılanmalıdır. Sizin sandıktaki oylarınıza göz diken bir siyasi oluşumun ortaya çıkması, başarı şansı ne olursa olsun, bir sorgulama, bir tedirginlik oluşturacaktır. 

İyi Parti’nin şansı konusundaki sorgulamaya bağlı olarak oluşan tedirginliğin nedeni de, beslendiği kaynak da bellidir. Son zamanlarda yapılan bütün kamuoyu yoklamalarında, mevcut partisinden memnun olmayan seçmenlerin oranı yüzde 30’ları buluyor. Bu, hiç de küçümsenecek bir oran değildir; ülkenin siyasi tablosunu rahatça değiştirebilecek bir orandır. 

Karasız seçmen sayısının yüzde 30’ları bulmasının nedenleri ve olası sonuçları yalnız Ak Parti’yi değil, MHP’yi de, CHP’yi de yakından ilgilendirmektedir. Son günlerde CHP tarafından gündeme getirilen erken seçim söylemleri de, kararsız seçmen oranının yüzde 30’ları bulmasıyla yakından ilişkilidir. Ak Parti’nin “metal yorgunluğu” gerekçesiyle giriştiği kadrolarını yenileme ve gençleştirme operasyonu da, bu mevcut partisinden memnuniyetini sorgulayan yüzde 30’un elde tutulmasıyla ilgilidir. 

Ak Parti kurmayları, “Gündemimizde erken seçim yok” diyor, ama erken seçimin koşullarını ve tarihini belirleyen parti yöneticileri değil, ekonomik ve siyasi gelişmelerdir. 

Kamuoyu yoklamaları ve gerçekçi değerlendirmeler bir erken seçimin hiç de sürpriz olmayacağını göstermektedir. Bir ülkede yüzde 30 oranında bir kararsız seçmen bloğu oluşmuşsa ve kalıcı hale gelmişse, seçmen açısından bir sorgulama süreci, bir yenilik arayışı başlamış demektir. 

Mevcut partilerin karasızlığa sürüklenmiş yüzde 30’luk seçmen kitlesini elde tutabilecek, İyi Parti’ye yönelmelerini önleyecek doping etkili bir yenilenme operasyonu yapamamaları durumunda, bir erken seçimin gündeme gelmesi kaçınılmaz olacaktır.

İYİ PARTİ’NİN BAŞARI ŞANSI

Ülkemiz açısından hayırlı olmasını dilediğimiz İyi Parti’nin karşısında üstüste üç dönem iktidar olabilmiş bir Ak Parti var. İyi Parti’nin önünde milliyetçi seçmenin gönül bağıyla bağlı olduğu bir MHP var.. Buna karşılık, siyasi tarihimizde çok önemli roller oynamış bu iki partinin de “metal yorgunluğu” var. Meral Akşener ve arkadaşlarının başarısı, bu metal yorgunluğundan ne ölçüde yararlanabileceklerine bağlıdır. Uzun bir siyasi geçmişi ve deneyimleri olan Ak Parti ile MHP kurmayları, yüzde 30’luk kararsız seçmenin İyi Parti’ye de bir şans verme eğiliminde olduklarını saptadıkları an, bir erken seçimin gündeme gelmesi sürpriz olmayacaktır. 

Meral Akşener’in İyi Parti’si milliyetçi, muhafazakar, liberal ve sosyal demokratlardan oluşan geniş bir seçmen kitlesine kucak açtı. Yakın bir gelecekte yapılacak kamuoyu yoklamalarından, bu geniş yelpazeden ne oranda seçmeni kendi saflarına çekebileceği belli olacaktır. Karasız ve gayri memnun seçmeni İyi Parti çatısı altına çekmek, Akşener ve arkadaşlarının gösterecekleri performansla ilgilidir, ama gayrı karasızlığa sürüklenmiş seçmeni elde tutmak isteyecek partilerin atakları da etkili olacaktır. 

“MERKEZ” VE “VATANSEVERLİK” KAVRAMLARI ETKİLEYİCİ, AMA YETERLİ Mİ?

  Meral Akşener 2019’da cumhurbaşkanlığına aday olacağını açıklayarak, partisinin ülkenin geleceğinde önemli roller oynamak çabası ve kararlılığında olduğunu ortaya koydu. Kafalarda oluşan soru şu: Akşener arkadaşları çok geniş bir yelpazeye yayılmış değişik görüşteki seçmenleri aynı “güneş” altında toplayabilecekler mi? “Merkez” ve “vatanseverlik” kavramları çekici, bütünleştirici, ama yeterli midir? 

İyi Parti’nin tanıtım toplantısında, Merkez Bankası’nın para politikasının belirlenmesinde ve uygulanmasında operasyonel ve araçsal bağımsızlığının, Yolsuzlukla Mücadele Kurulu’nun oluşturulmasının, Sayıştay’ın yeniden çalışabilir duruma getirilmesinin, Adli Kolluk Teşkilatı’nın kurulmasının vurgulanması elbette önemliydi, ama İyi Parti iktidara geldiğinde “Güneş”in tencereleri nasıl ısıtacağı konusu net değildi. Demirel’in “Kim ne verirse, ben beş fazlasını vereceğim” ya da Çiller’in “Herkese iki anahtar” söylemleri kadar abartılı olmasa da, akıllarda kalacak, yürekleri ısıtacak “ekonomik vurgulamalar” yapılmalıydı. 

“GÜNEŞ” KARARSIZLARI PERVANELER GİBİ ÇEKMEYE BAŞLARSA…

Son söz; Ak Parti, İyi Parti’nin performansını  ve kararsız yüzde 30’luk seçmen kitlesini nasıl etkileyebileceğini dikkatle izleyecektir. Kamuoyu yoklamalarında, “güneş”in kararsız seçmenleri pervaneler gibi kendine çekmekte olduğu görülürse, bir erken seçimin gündeme gelmesi sürpriz olmayacaktır.