Birinci Dünya Savaşı’nda Türk Milleti’nin üzerine 7 düvel(devlet) vahşice saldırdılar. Bu emperyalist devletler o gün bağımsız tek Türk Devleti olan Osmanlı Devleti’ni ateşkese zorlayıp sonunda vatanın her köşesini işgal ettiler. İşgal sırasında milletimizin silahsız fertlerine karşı akıl almaz canilikler yaptılar. Ama Türk Milleti yediden yetmişe bu işe sesiz kalmadı. Ve daha işgalin ilk günlerinde Müdafaa-i Hukuk adı altında teşkilatlanıp düşmana karşı Güney Cephesi, Doğu Cephesi ve Batı Cephesi olmak üzere üç cephede İstiklal Savaşı’nı başlattı ve en son olarak Batı Cephesi’nde 9 Eylül 1922’de İzmir’i kurtararak bu 7 düveli dize getirerek, bu defa Türk Milleti onları antlaşma masasına oturttu. Mudanya ve Lozan Antlaşmaları sonrası düşman kuvvetleri işgal altındaki şehirlerimizi kaçarcasına terk ettiler. “Geldikleri gibi gittiler,” hatta geleceklerine pişman oldular.

İşte Türkiye üzerindeki emellerinde vazgeçmeyen Batı maalesef 94 yıl hep kendine bir kukla bir piyon arayarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni güçsüz bırakmak için. Petrole ve “altın hilal” denilen Kafkaslar’dan Basra Körfezi’ne kadar olan bölgelere egemen olmak için her türlü oyunlar denediler. Bu emperyalist emelleri için gün oldu Ermenileri kullandılar, gün oldu içeride; THKP-C, DHKP-C, PKK ve diğer bölücü örgütlüleri kullandılar. Bu bölücü örgütlerin eylemlerini destekleyen bazı Batılı devletler bunlarla da yetinmeyip sinsi bir şekilde devletimizi ele geçirmek isteyen; hain ve kalleş bir örgüt olan FETÖ örgütünü Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin başına bela ettiler.

Bu vahşi FETÖ örgütü Batılı devletlerden aldığı destekle,15 Temmuz 2016 Cuma akşamı Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin halkın oyu ile seçilmiş olan Cumhurbaşkanını ve meşru hükümetini silah zoru ile değiştirmek için vahşi ve alçakça bir kalkışma içine girdi. Ama bu hain örgütün kalkışmasına karşı; şanlı bir direniş gösteren 249 kardeşimiz şehitlik ve 2196 kardeşimiz istiklâli ve istikbali ve demokrasisi uğruna gazilik mertebesine ulaştılar. 15 Temmuz gecesi Türk Milleti başta Başkomutanı olmak üzere, iktidarı ve sağduyulu muhalefetinin kararlı iş birliği ile birlikte; bu şanlı direnişi başlatmış ve bir gece de zafere kavuşmuştur.

Elbette ki zaferin en büyük sahibi ellerinde silah olmadan tankların önüne dikilerek kendilerine tankların tekerlekleri altına atan milletin kendisi olmuştur. 15 Temmuz’da Türk Devletini ele geçirmek isteyen ve de Türk Milleti’ni esaret altına almak isteyen FETÖ örgütü ve onun destekçileri büyük bir hüsrana uğratan; Türk Milleti; demokrasisine ve devletine sahip çıkarak üç bin yıllık devlet geleneği gereği istiklâlinden ve istikbalinden vazgeçilmeyeceğini tüm dünyaya bir daha ilan etmiştir.

***

Peki nedir bu herkesin gıpta ettiği 15 Temmuz şanlı direniş ruhunun zaferi;

15 Temmuz; istiklâl, istikbalimizin ve demokrasimizin zaferidir,

15 Temmuz; birlik ve beraberliğimizin zaferidir,

15 Temmuz; dirayetli ve kararlı Başkomutan’ın sağduyulu komutasının zaferidir,

15 Temmuz; etten ve kemikten olan Türk insanın, büyük bir inançla kurşunlara, roketlere, bombalara çelikten tanklara karşı verilen manevi gücünün zaferidir,

15 Temmuz; 249 şehidin ve 2196 gazinin vatan, bayrak, millet ve namus uğuruna gözlerini kırpmadan mübarek kanları pahasına kazandıkları bir direniş zaferidir,

15 Temmuz; “tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet” ilkesinin zaferidir,

15 Temmuz; Çanakkale’de tıpkı 1915’te Seyyit Onbaşı’nın tek top mermisiyle düşman gemisini denizin dibine indirdiği gibi; tek mermisiyle FETÖ teröristini öldürerek demokrasimizi kurtaran Kahraman Şehit Ömer Halisdemir’in zaferidir,

15 Temmuz; Boğaz Harbi’nden (1915), Boğaziçi Harbi’ne (2016) uzanan istila ve işgal hareketine dur, denildiği günün zaferdir,

15 Temmuz; Türk Milleti’ne, kalleşçe, haince, vahşice ve zalimce saldıran “haşşaşin” benzeri olan FETÖ terör örgütüne karşı kazanılan şanlı direnişin zaferidir.

15 Temmuz; İstiklal Savaşı’nda verdiğimiz zaferlerin zaferidir.

***

Kısacası; bugün silahsız ve savunmasız bir şekilde ağır silahlara karşı savaş veren Türk Milleti geçmişte atalarının da çelik tabyalara karşı; ellerinde sopalılarla ve tahtadan yaptıkları toplarla neler yaptıklarını çok iyi biliyorlardı. İstiklal Savaşı yıllarında bu şanlı direnişin yüzlerce örneği vardır. İşte 11 Temmuz 1920 de yani 97 yıl önce Urfa’nınn Birecik ilçesinin Fransız işgalinde karşı gösterdiği şanlı direnişin kısa hikayesi!

Mondros Mütarekesi sonrası, güzel yurdumuz: Barbar, Haçlı zihniyetiyle hareket eden sözde medeni Avrupalılar tarafından, milyonlarca Türk’ün kanı döküldükten sonra yer yer işgal edilmeye başlanmış. İşgal sırasında diğer il ve ilçelerde olduğu gibi Şanlı Urfa’nın Birecik ilçesi de ilk önce İngilizler ’in, sonra Fransızlar’ın işgaline uğramıştır. Fransızlar Karargâh olarak Birecik Ortaokul binasını kullanmaya başlamıştır. Halk ise düşmanın şehri işgalinden büyük üzüntü duymaya başlıyor. “Şehri Gâvura teslim etmemeli” bunun için diyerek Milis Kuvvetleri kuruyordu.

Milis Kuvvetleri, Fransızları kuşatmaya alıyorlar. Artık Millî Mücadele ruhu şahlanmaya, Türklük gururu kabarmaya başlamıştır… Maraş’ta; “şehirde düşman bayrağı sallandığı müddetçe size namaz kıldırtmam,” diyen Sütçü İmam halkın milli mücadele ruhunu uyandırırken; Antep’te Karayılan, Fransız’a aman verdirtmiyor. Bütün bunların yanında Birecik’te de Millî Mücadele ruhunun alevlendiği bir devre… Birecikliler ne yapıp yapıp, şehirden düşmanı kovmalıyız düşüncesindedir. Ama nasıl olacak, elde silah yok, top yok tüfek yok. Oysa düşmanın topu var tüfeği var… Kurtuluş için çare aranırken bir topçu çıkar:

Ben top yapacağım!” Der.

Herkes merak ve heyecan içinde, hiçbir imkân yokken nasıl top yapılacak? Birinci Dünya Savaşı’ndan kalma bir top namlusu olduğu zannedilen aşınmış bir buçuk metre uzunluğunda 15’lik çapında namlu, ortasından uzunlamasına delinmiş dut ağacına yerleştirilir. İki araba tekerleği bulunur. Hazırlanan namlu bu tekerleklere bindirilir. Büyük taş atan bir top haline getirilir. Kaleden ve evler­den tedarik edilen yuvarlak demir taneleri ve büyük taş ön tarafından yerleştirilip, Fransızlar’ın bulundukları binalar hedef alınarak ateşlenir. Bunun ilk tesiri gö­rülür. Fransız karargahının duvarların delinip büyük hasar yaratır. Düşman şaşırmıştı. Ve bir telaş alemi baş­ladığı fark edildi. Bu durum kasabanın maneviyatını yükseltti. Çünkü kendilerinde top yoktu. Nasıl olsa sakınılacak bir durum meydana gelmişti. Fransızlar karşılıklı ateşi keserler ve yenilgiyi kabul ederler. Türklerle uğraşılmayacağını anlayan düşman kuvvetleri bir müddet sonra teslim olup şehri terk ederler. Ama tahtadan yapılan top ise birinci atışta parçalanmış haldedir.

Peki bu topu yapan kahraman kimdi? İşte “Ben top yapacağım,” diyen kahramanımız askerliğini topçu olarak yapan, Tüfekçi Büyük Ahmet Usta’dır. Ahmet ustanın yaptığı top sayesinde ve de Birecikliler’in vatan sevgisi ile verdikleri mücadele sonunda; yani -97 yıl önce bugün- 11 Temmuz 1920’de düşmanı Birecik’te kovan şehir halkının yüzü gülmüş… Kurtuluşa maniler, türküler yazılmıştır… İşte senelerdir söylenen;

Kaleden indim yayan,

Ceplerim dolu payam,

Tahtadan top yaptırdın,

Dayan Fransız dayan.

Türküsünün sözleri ile düşmana neyler karşı konulduğunun en büyük nişanesidir.”

Son söz; Türk Milleti İstiklal Savaşı’nda 7 düvele karşı zaferi kazandığı gibi 2016 yılında da 70 düvelin desteklediği FETÖ belası ile de baş ederek demokrasi zaferini kazanarak dünyaya gücünü bir kere daha göstermiştir. Tıpkı İstiklal Savaşı sonrası düşman askerleri kaçarken nasıl denize dökülmüşlerse FETÖ teröristleri de arkalarına bakmadan çareyi denizde ve fareler gibi arabaların akıl almaz yerlerine sığınarak kaçmaktan bulmuşlardır. Bu millet ve bu vatan için Birinci İstiklal Savaşı’nda ve İkinci İstiklal Savaşımız olan 15 Temmuz Zaferi’nin 1. yıldönümünde şehitlerimize rahmetler, gazilerimize acil şifalar diliyorum.