ARJANTİN NEDEN İFLAS SÜRÜKLENDİ?

Arjantin Devlet Başkanı Cristina Kirchner, New York Mahkemesi’nin kararının Arjantin’in borçsuz bir döneme girmesiyle örtüşmesinin çok dikkat çekici olduğunu vurgulayarak, “Hükümet, uyguladığı sıkı bir programla, 2001 krizinden kalan 240 milyar dolarlık borcu yeni bir kredi almadan ödemiş olmasına rağmen, bir kaşık suda boğulmak isteniyor. Yaratılan durum bir borç krizi değil, uygulanan kamu ekonomik programları nedeniyle, iç tekeller ve onların uluslararası bağlantıları ile solcu Kirchner Hükümeti arasındaki bir çatışmanın yansımasıdır. New York Mahkemesi Arjantin’in diğer alacaklılarına yaptığı ödemeleri bloke etme kararı almasıyla, ki istenen buydu, Arjantin temerrüde düşürüldü. Yani, ödediği halde borcunu ödememiş gibi akıl mantık dışı bir durum doğmuş oldu” demişti.

Arjantin’i hedef alan bu “borç kumpası”nın inanılması güç bir hikayesi var.

Saldırı, önce IMF Başkanı Christine Lagarde’nin doğrudan Kircher hükümetini hedef alan kasıtlı açıklamalarıyla başlamış, ABD yöneticilerinin Arjantin’in G-20’lerde dışlanabileceği yolundaki söylemleriyle sürdürülmüştü. Arjantin, geleceğine yönelik bu saldırılardan kaygı duymaya başlayınca, yeni ittifak arayışlarına başlamıştı. Bu bağlamda Buenos Aires’i peşpeşe ziyaret eden Çin ve Rus devlet başkanları ile stratejik ortaklığa uzanan anlaşmalar imzalamıştı. Bu anlaşmalar çerçevesinde Çin, Arjantin hazinesini güçlendirmek amacıyla 11 milyar dolarlık borcuna kefil olmuştu. Bütün bu gelişmeler, Güney Amerika’yı arka bahçesi olarak görmeye alışmış ABD yöneticilerini rahatsız etmişti. Hedge fonlar üzerinden Arjantin’i itibarsızlaştırma operasyonları devreye sokuluverdi. Kredi derecelendirme kuruluşu Standart & Poor’s, Arjantin’in kredi notunu temerrüt seviyesine indirdi.

 ARJANTİN GERÇEKTEN İFLAS ETTİ Mİ?

Ünlü ekonomistler New York Mahkemesi’nin Arjantin aleyhindeki kararını çok haksız ve yanlış buluyorlar, “ABD mahkemesi kuyuya öyle bir taş attı ki, düzeltmezse, ileride kimsenin bu taşı çıkarması mümkün olamayacak” deniyor.

Ekonomist Ali Ağaoğlu Arjantin’in iflas etmediğini ve bu konuda yayınlanan haberlerin gerçekleri yansıtmadığını savunarak, “Arjantin vadesi gelen tahvil kuponlarının ödemesini yaptığını fakat, ABD’deki mahkemenin eski borçlar nedeniyle ülkenin aleyhine karar vermesi yüzünden temerrüde düşmüş göründüğünü” söylüyor, “Arjantin henüz iflas etmiş değil, normalde vadesi gelen borçlarını ödeyebiliyor” diyor.

Akbaba fonlar, ellerinde bulunan çok ucuz maliyetli 1.5 milyar dolarlık tahvili şimdi pahalıya satmak istiyorlar. ABD’li mahkemenin de eski borçlar nedeniyle ülkenin aleyhine verdiği karar nedeniyle Arjantin’in hiç hesapta olmayan sıkıntılı günler yaşıyor.

ARJANTİN’İN İFLASI TÜRKİYE’Yİ DE ETKİLEYEBİLİR

ABD’li mahkemeden Arjantin aleyhine çıkan karar nedeniyle borçlarını ödemekte zorlanan ülkeler de sıkıntı yaşayabilirler. Bu karar diğer gelişmekte olan ülkeler gibi Türkiye’yi de olumsuz etkileyebilir.

Hatırlayalım; 2001 krizi sonrasında ekonomik yönden aynı durumda olan Arjantin iflasa sürüklenirken  Türkiye’ye borçlarını ödeme konusunda kolaylıklar sağlanmış, IMF’deki kotasının 8 katı kredi sağlanmış ve borçları 10 yıla yayılmıştı.

2006’da yine IMF’ye olan borç taksidimizi ödeyemez durumdaydık. IMF’yle yapılan anlaşmayla Türkiye’nin borçları yeniden yapılandırıldı ve 2010 yılına uzanan bir zaman dilimine yayıldı.

New York Mahkemesi’nin Arjantin’in borçlarının yeniden yapılandırılmasına ilişkin kararı, gelişmekte olan ülkeler olarak tanımlanan yüksek borçlu ekonomilerin borçlarını yeniden yapılandırarak yürümelerinin önünü kesmiş oldu. Borçların yeniden yapılandırılması kapısı bütünüyle kapatılmış değildir, fakat, bu karar emsal kabul edilebileceğinden, bizim gibi gelişmekte olan ülkeler, borçlarının yeniden yapılandırılması sürecinde, siyasi ödünler de içeren “çok boyutlu” sürprizlerle karşılaşabilecektir.

Bundan böyle, “finanse edilebildiği sürece cari açık sorun değil” diyemeyeceğiz. Çünkü yeniden yapılandırmaların “maliyeti” artacak, uluslararası çapta iş bitiren kreditörler daha çok kar etmek için daha yüksek faiz, dolaylı olarak siyasi içerikli ödünler de isteyebileceklerdir.

Mahkeme kararının küçük bir azınlığın çıkarına yönelik olduğunu, Arjantin’in 2005 ve 2010 borç yenileme anlaşmalarının görmezden gelindiğini savunan Nobel ödüllü Robert Solow, Branko Milnoviç,   Dani Rodrick, Prof. Dr. Korkut Boratav, Prof. Dr. Erinç Yeldan gibi dünya çapında saygınlığı olan yüz kadar ekonomist, ABD mahkemesinin bir üst mercii olarak, ABD Temsilciler Meclisi ve Senatosu’na “Arjantin’e yapılan haksızlıktır. Arjantin için çıkan mahkeme kararına karşı yasal düzenleme yapın” çağrısında bulundu. Etkili olabileceklerini pek sanmıyoruz.

Prof. Dr. Erinç Yeldan, ABD mahkemesinin Arjantin hakkında verdiği haksız kararın düzeltilmemesi durumunda, içlerinde Türkiye’nin de bulunduğu yüksek borçlu ülkelerin beklenmedik sıkıntılar yaşayabileceğine işaret ederken şöyle diyor: “Bu karar yalnızca ‘borcumu ödemiyorum, iflas ettim’ diyen ülkeler için geçerli değil. Türkiye gibi yüksek borçlu ülkelerde  bazen, konjonktürel olarak cari açık finansmanı güçleşebilir, bir borçlanma ihtiyacı doğabilir ve bu yüzden var olan borçların zamana yayılması gerekebilir. Böyle bir durumda borç yapılandırması yapamayacağız, çünkü, ABD mahkemesinin kararını emsal gösteren biri çıkıp, ‘hepsini öde’ diyebilecektir.”

Okyanus ötesinde ABD’nin, mahkeme kararları üzerinden küresel hegemonyasını sürdürebilmek adına giriştiği ve Arjantin’in iflasını açıklamasına neden olan operasyonun bir de hiç sözü edilmeyen küresel ekonomik krizle ilişkili arka planı var. “Küresel Akbaba” olarak anılan Paul Elliot Singer’ın kurucu başkanı olduğu Elliot Manegement Corporation (EMC) gibi hedge fonlar, ülkelerin borçlarını ehven fiyatlarla satın alabilecek milyar dolarları nereden buluyorlar acaba? “Akbaba Fonları”nın, 2003-2008 arasında ABD yatırım bankalarının özel olarak yetiştirilmiş CEO’ları eliyle kağıt üzerinde üretilmiş trilyonlarca dolarlık toksik varlıklarla, Mortgage kriziyle ve de küresel krizle ne gibi bağlantıları vardır?

Bütün bunlar araştırılması gereken konulardır. Bu konuda, “Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları” yazılmadı henüz. ABD yatırım banaklarının özel olarak yetiştirilmiş CEO’larının kağıt üzerinde kaç trilyon dolarlık toksik varlık/sanal değer ürettikleri ve bunları akbaba fonlar üzerinden nasıl dolaşıma sokup gerçek değerlere dönüştürdükleri konusu henüz ayrıntılarıyla bilinmiyor.

ARJANTİN DENEYİMİNDEN ALINACAK DERSLER

Arjantin’in 1999-2014 yıları arasında yaşadığı ekonomi deneyimlerinden, 2001 ve 2014 yıllarında iflasa sürüklenmesi sürecinde yaşadıklarından çıkaracağı çok önemli dersler vardır. 24 Aralık 2001’de moratoryum ilan eden Arjantin’de, iflas sonrasında alınan canlandırıcı önlemlerin yeterli olmaması nedeniyle Şubat 2002’de ekonomik kriz çok ciddi bir boyut kazanmış ve yaşanan toplumsal patlamalar nedeniyle ülke mevcut potansiyelini kullanamaz hale gelmişti. 

Ülkelerin ekonomik büyüme performanslarını sürdürebilmelerinde toplumsal istikrar çok önemlidir. Ekonomisi raydan çıkan ülkelerde başgösteren kargaşa, ülkenin sahip olduğu canlandırıcı potansiyelini kullanmasına da engel olur ve ülke, Arjantin örneğinde olduğu gibi, hak etmediği şekilde iflasa sürüklenebilir.

Çevresi Cehennem ateşi çemberiyle sarılmış olan ve ateşin yer yer sınırlarını zorladığı bir ülke olarak Türkiye’nin Arjantin deneyimlerinden çıkaracağı çok önemli dersler vardır. Yalnızca gelişmekte olan ülkelerin değil, Avrupa ekonomisinin bile bir jeopolitik riske karşı çok kırılganlaştığı bir dönemde güneydoğu coğrafyamızda giderek büyüyen/büyütülen kargaşa ortamından yararlanmak isteyecek PKK terör örgütünün bölgesel bir kaos yaratma girişimi ya da ABD Adalet Bakanlığı tarafından soruşturulmakta olan kamu bankalarımıza ciddi cezaların kesilmesi, ekonomimizin hiç de arzulanmayan çok sıkıntılı bir döneme girmesine neden olabilir.  çok ciddi sıkıntılar yaşamasına neden olabilir.

2001 ve 2014 yıllarında moratoryum ilan etmek zorunda kalan Arjantin’in iflas etmediğini, iflasa sürüklendiğini hiç unutmayalım.

Arjantin konusuna zaman zaman değineceğiz. 2001’de çok ciddi ekonomik kriz yaşayan iki ülkenin aynı ekonomik tablolar içinde olmalarına rağmen, Arjantin’in iflasa sürüklenmesine karşılık Türkiye’ye IMF kotasının 8 katı kredi sağlanmasının hikayesi bile “Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları” kadar heyecanla okunan bir kitap konusu olabilir.