HÜMEYRA TURAN

ÖZEL HABER-İSTANBUL- İstanbul'da vatandaş olmanın dayanılmaz bir ağırlığı vardır. Erken saatlerde başlar işe gitme telaşı. Sabah ayrı akşam ayrı koşturan vatandaşı, çileli bir yolculuk beklemektedir. Toplu taşıma araçları: metrobus, otobüs, İDO; günde dört milyondan fazla yolcu taşıdığını ifade etmektedir. Peki ama nasıl?!

Metrobüslerde yolcu kapasitesi 120'si ayakta olmak üzere 34 oturan yolcu tanımı ile toplam 154'dür. Ancak fotoğraflarda da görüldüğü üzere ayakta alınan yolcu sayısı bu rakamın iki katını aşmaktadır. Şişmanlar için düşünülen tek kişilik koltuklar, ısrarla ikikişitarafından kullanılmaktadır.

'Cehenneme bilet almak'
Bazı metrobüslerin sesli ve yazılı ekran bazlı bilgilendirme mesajları bozuk veya arızalıdır. Bu bilgiler hem normal hem de engelli vatandaşlar için hayati önem taşımaktadır.
Hamile bir kadın; güzergah üzerinde günde dörthat değiştirdiğini, dördünün de klimasının ve bilgi ekranlarının çalışmadığını saatlerce ayakta hareketsiz kaldığını anlatır. 
İyimser bir rakamla, klimaları çalışmayan bir araçta, 120+120+ 35=275 vatandaş sıcak ve nemden nefes alamaz bir halde yolculuk etmektedir. Bunun adı; 'cehenneme bilet almak' olsa gerek.

Metrobüslerin içi sanki gayya kuyusudur; nefes alamaz, kıpırdayacak yer bulamazsınız. Ön kapıdan binilir arka kapıdan inilir bunu herkes bilir, ancak yerinden kıpırdayamaz ki yolcu ilerlesin. 
Bu yüzden kapı önlerinde çakılıp kalırlar, bir adımilerlese geri dönüşü olmayan bir arapsaçının içinde bulurlar kendilerini.


Bu seyahatin ücreti ödenmiştir!
Duraklara tamamen dolu gelen araçların kapıları açılır açılmaz sürü psikolojisi ile vatandaş saldırır. Bu sırada ezilenler, yaralananlar yere düşenler, çiğnenenler  olur. Yolcuların uyarısı ile araç kapısını açmayan şoföre de kızarlar, bir diğerinin üzerine basıp yolculuk edememenin hayıflanmasını yaşarlar. İşe geç kalan ise kapıda bir adımlık yer bulunca 'bir adım ilerleyin' bağırışı, kavgası ile insanları üstüste yığılması için ikna eder. 


İncirli köprü
Ancakmetrobüse binmeden önce o gayya kuyusuna çıkmak ve inmek lazımdır. Can kayıplarının yaşandığı kamyon çarpıp yıkılan köprüler, komedi filimlerini aratmaz. Vatandaşa eziyet olsun diye yapılmış gibidir, hiç bir mimarın, mühendisin imzası olmayanmerdivenler kelimelerle anlatılmaz.  

Hem gidiş hem de geliş için kullanılan eskimiş basamaklarında çöp biriken dar merdivenler bebek arabası veya kilolu veya yaşlı bir vatandaşın geçmesi halinde tıkanır. Özellikle kalabalık saatlerde yaşanan tıkanmada kalp yetmezliği yaşanır.
Dilenen çocuklar, yerde yatan bakımsız gençler ayrı bir sorundur. 


Daha da önemlisi o köprüde yürümek için sınırsız zamanınız sınırsız sabrınız olması gerekir. Çeşitli işportacıların tezgahları, yerde yatan bir çocuk veya dilenen bir yoksul tarafından yolunuz her saniye kesilir. 
Çalışlar Caddesi
İstanbul'un cadde ve sokaklarında her dükkan ya da market veya manavların önleri, ikinci bir işyeri büyüklüğünde işgal altındadır. Bu işyerlerine ait her türlü ürün dışarıda sergilenmektedir. 
Araçların, lokanta masalarının, dükkan malzemelerinin yığıldığı kaldırımlarda yürümek imkansızdır. Bu yüzden vatandaş, kaldırım yerine caddede yürümekzorunda kalmakta, bu da kaza riskini arttırmaktadır.




En fazla sıkıntıyıengelliler yaşar
Dükkânların önlerinekonulan çeşitli ürün tezgâhları, standlar insanların geçişlerini engellediği gibi, engelli vatandaşların da bağımsız hareketlerini engeller. Bu durum vatandaşlar gibi engellilerin de erişimini kısıtlar. Görme engellilerin rahatça kent içinde dolaşmaları için kaldırımlara döşenen kılavuz yollarını da işgal eder. 

Beylikdüzü köprü 
üzeri
Günümüzde kaldırımları insanlardan çok araçlar kullanır. 
Araçlarını otoparklar yerine kaldırıma park eden sürücüler ve sergiledikleri araçları yine kaldırıma çeken oto galerileri yaya geçişine mani olmaktadır.