İSTANBUL- Uzun yıllardan beri ülkemizde yapılan büyü, cin ve musallat filmlerine çözüm sunarak "Daha iyi bir korku filmi ile kolları sıvadık" diyen Hasan Gökalp, filmin senaristliğini, yönetmenliğini ve aynı zamanda yapımcılığını üstlenerek iddialı bir filmle sinemaseverleri büyülemeye geliyor.

Bizlerde gündeme bomba gibi düşen ve 12 Ağustos'ta vizyona girecek olan Lanetli Anahtar filmi için Hasan Gökalp ile bir araya geldik. Beşiktaş'ta röportajımızı gerçekleştirdiğimiz Hasan Gökalp ilk deneyimi olan "Lanetli Anahtar" isimli korku filminin detaylarını Elif Günay'a anlattı.

Hasan Bey hoş geldiniz. Senaristliğini yönetmenliğini aynı zamanda yapımcılığını üstlendiğiniz bir film ile sinemaseverlerin karşısına çıkmaya hazırlanıyorsunuz. Filmin adı neden Lanetli Anahtar?
Merhaba Elif Hanım. Sizler de hoş geldiniz. Öncelikle değişik bir isim olsun istedik. Bununla beraber filmde bir büyücü var. Bu büyücü bir anahtar üzerinde büyü yapıyor ve o anahtarı cinlerin yardımıyla lanetliyor. Anahtar kimlerin eline geçerse o kişilerde lanetlenmiş oluyor. Olay anahtar ile ilgili olduğu için filmin adında anahtara dikkat çekmek istedik.

Filmin senaryosu ile başlayalım istiyorum. Film nasıl ortaya çıktı?
Filmin kaynaklarından başlamak gerekirse, ben Batmanlıyım ve birçok akrabalarım Mardin'de, Batman'da yaşıyorlar. Oralarda cinli vakalara çok şahit olunuyor. Ben de başta ablam olmak üzere eniştemin, halamın, halamın çocuklarının birebir yaşamış olduğu olaylardan ve duyduğumuz birçok gerçeği birleştirerek bir korku film yazmaya karar verdim. Türkiye'de yapılan korku filmlerin dışına çıktık. Garip ölümleri ya da hayvan organlarını kullanmak gibi standartlar haline gelmiş uygulamalardan vazgeçip değişik görüntülere yer verdik. 

Filmin senaryo bölümündeyken sosyal medya üzerinden korku film severlerine "Bir korku filminde ne görmek istersiniz?" gibi anket çalışması yaptık ve seyircinin fikrini aldık. 1.5 - 2 ay boyunca aldığımız bilgilere göre tamimiyle korku barındıran ve vesvese üzerine bir filme adım attık. Biraz Holywoodvari olan bu filmi hazırlamış olduk. Bir grup gencin hayat hikayesini anlatan bir senaryo düzenledik. İnsanların sevmediği şeyleri çıkartarak iyi bir film haline getirdik. 

Yaşanmış hikayelerden dediniz ya filmi de çok anlatalım istemiyorum ama küçük bir hikayesinden bahseder misiniz?
Kısacası filmde de bir grup genç cin çağırma yöntemine başvuruyorlar. Anlamını bilmedikleri kendilerince dua sandıkları bir şeyleri yakarak başlarına iş açıyorlar. Bütün olayda burada başlıyor. Musallat olan bir cin ve onun bu gençlere yaptırdığı süreç yer alıyor. Aslında Elif Hanım bu tarz vakaların en büyük sıkıntısı şurada başlıyor; insanların Allah'tan umudu kesip fala, büyüye yada değişik güçlere yönelmesi ile çıkıyor. Ve film bilip bilmedikleri ayetler ile cin çağıran insanları başta uyarıyor.

"Filmi yapma fikri küçüklüğümden beri etrafımda ve kendimde yaşanılan doğaüstü etkilerle birlikte anıların birikmesi sonucu ortaya çıktı"

Benim anneannemin 22 sene önce evinde bir takım olaylar olurdu. Mesela mutfaktan garip sesler gelirdi. Bir taraftan anlaşılmayan sesler diğer yandan ise birçok mutfak gerecinin yerlere atılması ve kırılması gibi sesler. Mutfağa bir giderlerdi hiçbir şey yok. Ama biz o seslere şahit olurduk. Anneannemi ismiyle hitap ederek çağırırlardı, battaniyesini çekerlerdi. Filmde bu yaşananlara da yer verdik.... Müslüman cinler asla bu tarz çağırmalara girmez. Fakat o tür riskli seanslarla gayrimüslim olanların insanlara musallat olma riski fazladır. Ve bu cinler insanlara huzursuzluk çıkarttırır, vesvese verir.

Film nerede çekildi?
Film üç farklı ilde meydana gelen olaylardan hazırlandı. Amasya'da çekimlere başladık. Ardından İstanbul Şile'de devam etti. Amasya çekimlerinden sonra filme bir ara verildi. 2015'in Kasım ayında kaldığı yerden İstanbul'da devam ettik. Aralık ayında İstanbul çekimlerini de güzel bir çalışma süreci sonlandırmış olduk.

Biraz oyunculara değinelim istiyorum. Kimler var?
Oyuncular kendi kastım diyebilirim. Çoğu kendi çevremdeki insanlardı, insanlara fırsat vermeyi severim değerlendirebilene. Oyuncularımızdan başta Zeynep Buse Kale var. Kendisi korku filminde de deneyimi olan bir oyuncudur. Deniz Özbalcı hanımefendi, Zeynep Ülkü Kam, Ayça Büsküvütçü, Mehmet Sabri Arafatoğlu, Öznur Baykan, Sema Sevinç, Muhammet Oğuz Başar ve Muhammet Durmuş Yılmaz gibi birçok arkadaşımız yer alıyor.

Büyük emeklerle başladığımız set süresi boyunca kaliteli bir çekim ortaya çıktı. Kurguya kaliteli malzemeler hazırlandı buda kurguda bizi rahatlattı. Ayrıca söylemeden geçmeyeyim ses sanatçısı Dilek Arman Hanımefendinin de bir ev sahnesinde çok güzel bir şarkısına yer verdik biz her iki taraf da çok mutlu olduk. Filmimizin müzikleri Ferdi Karameşe gibi müzik üstadının elinden geçerek bir zenginlik kazandı. Filmimiz her şeyiyle hiç bir kaliteden ödün vermeksizin en iyi şekilde ortaya çıktı.

Şile'de dağ başında terk edilmiş ve çokta korkunç bir ev vardı. Bu ev gece saatlerinde kimsenin kalmaya cesaret bile edemeyeceği bir evdi. Bir tarafı deniz bir tarafı orman olan ve aynı zamanda ürpertici hikayelere de şahit olunmuş bir yer olduğunu biliyorduk. Oyuncularımız etkisinde kalmasın diye biz bunu herkesten gizlemek zorunda kaldık çünkü gerçekten de iyi bir geçmişe sahip değildi. Biz buraya plato yaptık. Özellikle film için yapılmış bir ev gibi oldu.Her şeye rağmen çekimlerimizde çok güzel geçti.

Korku filmlerinde esrarengiz olaylar yaşanır, sizde de yaşandı mı?
Evet oldu. Aslında ben bunlara hazırlıklıydım. Bizim film gereği ele aldığımız cinler daktyloscinleri, yani çok tehlikeli ve azgın cinledir. İnsanlara büyük zarar vermişlikleri vardır. Biz filmin konusu gereği onları seçmek istedik. Sete başlarken duaların mutlaka okunması gerekiyordu. Bizlerde bunu sürekli yaptık.

"Belki de bir Holywood filmi ruh değil de cin üzerinden bir film yapsa, 1 milyondan fazla seyirci kitleye ulaşabilir diye düşünüyorum çünkü her türlü imkana sahipler"

Mesela Zeynep Buse Kale bir gün setten sonra dışarı çıktı. Ardından bir sürü eli bıçaklı adamlar set alanını bastılar. Zeynep ne olduğunu anlamamıştı ve içeride bir yere girip saklandı. Bizler olaya müdahale ettik. Doğum günü partisini kutlayan bir grup arasında kavga çıkıyor ve bizim oraya geliyorlar gibi bir olay oldu. Neyse ki sonradan hallettik ve onları yatıştırdık. Polis geldi ama şikayette bulunmadık. İşlerimiz aksamasın istedik. Aslında bunlar bir vesvese. Cinlerin bu film çekimini engellemek için yaptıkları vesveselerdi. Bizleri insanlara verdikleri vesveseler gibi benzer şeylerle engellemeye çalıştılar, bunu biz Amasya'da da yaşadık. Ayrıca oyuncular arasında da birçok gerginlik oldu. Ve çok fazla çatışma yaşandı. Genellikle korku filmlerinde bu tarz olaylar yaşanıyor. Bizlerde bu olağan üstü şeylerin farkında olarak değişik idari hamlelerle bu süreci geçirmeye çalıştık.

Sizce ülkemizde çok fazla korku filmi izleyen var mı?
Türkiye'de korku film severlerin 1 Milyon 200 bin civarları olduğu söyleniyor ama ben 2 Milyon kişiyi geçtiğine inanıyorum. Türkiye'de herkese hitap edecek ciddi anlamda bir korku filmi çıkmadı bu güne kadar, bunun farkında olduğumuz için biraz daha geliştirdik biz. Ama her şeye rağmen bizler yabancılara göre cinleri devreye sokan filmler yaptığımız için daha çok beğeni alıyoruz, çünkü inancımıza göre cinlerin yaşadığına hepimiz inanıyoruz. Yabancılarda ise ruh var ve ruhlar insan ölüp bedenden çıkınca başka bir boyuta geçiyor, böylece ruhlar alemi denilen yere gidiyor. Bu yüzden de musallat olma şansına inanılmıyor. Bu sebeptendir ki cinli filmler Türk ve İslam kültüründe yaygın olduğu için daha fazla ilgi çekiyor.

Sizin yaptığınız bu filmi diğer korku filmlerinden ne ayırıyor? Ne bulacaklar bu filmde?
Şöyle ki çok fazla cinli filmler yapılıyor. Çünkü korku filmlerinde cinlerden daha fazla etki eden bir film yok. İnsanlar esrarengiz bir şeyler arıyor. Bizler alışılmışın dışında ve birçok korku film severin talebi doğrultusunda bir film yaptık. Bolca vesvese var. Cinler genelde karanlık ve gölge olarak görünürler ve %de 80'i vesvese üzerinedir. Şüpheler kendi içinde boğulmalar nefret öfke ve cinnetler geçirilir. Ardından kendine ve etrafına zararlar verirsin...

Herkese musallat olurlar mı?
Özellikle Allah yolunda giden, kötülüklerden uzak duran, bela getirecek ortamlara gitmeyen kişilere kolay kolay musallat olmazlar. Başına bela getiren insanları daha da sürüklerler. Onların bulundukları yerlerde bellidir. Ya sessiz, ıssız, kırsal yerlerde ya da kötülüğe davet edilen yerlerde bulunurlar. Bu tarz yerlerden uzaklaşılmadığı takdirde bence her insan tehdit altındadır. Fakat bir insana büyü yapılmıştır o insan ne kadar iyi olursa olsun büyüden dolayı ona etki ederler ve o kişiyi huzursuz ederler.

Vizyon tarihinden bahsedin istiyorum. Film ne zaman vizyona giriyor?
12 Ağustos'ta vizyonda inşallah. Mars dağıtım ile anlaştık ve cinemaximum salonları dahil olmak üzere tüm gelişmiş sinemalarda yer alacak. Türkiye'nin hemen hemen her yerinde gösterimimiz gerçekleşecek. İstanbul'da vizyondan bir iki gün önce galamızı yapacağız. Bu ayın sonunda yeri ve tarihi kesinleşir diye düşünüyorum. Onun dışında Amasya başta olmak üzere iki üç farklı ilde Galada davetlilerle buluşmayı düşünüyoruz. O zamanki koşullara bakılarak bir rota çizeceğiz.

Ben biraz da sizi tanıyalım istiyorum. Hasan Gökalp kimdir?
12 yıldan beri şarkı sözü yazıp beste yapıyorum. Aynı süreden beri de senaryo yazıyorum. Bununla birlikte 18 yaşımdan beri de vergi mükellefiyim, kendime ait işlettiğim bir yerim var. 8- 10 yıldır da film dizi sektöründeyim. Kanalların at yapılarında faaliyet sürdürdüm ve oyunculuk çalışmaları yaptım. Birçok eğitimim dolayısıyla da bu filmde çok rahat yönetmenlik süreci de geçirdim. Setlerimizdeki plastik makyaja varana kadar birçok bilgi ve yetenek anlamında donanımlı biri olarak iyi bir çekim süreci geçirdim. Post Prodüksiyonda da iyi bir kurgu tekniğine sahibim ayrıca iyi bir ekibim var.

2012 de bir komedi filmi düşündüm. Açıkçası fakat komedi filmlerinin kitlesi belli ve o kadar büyük rekabet içinde komedi filmi yapanlar büyük yapımlar var ki, bunların karşısına daha güçlü çıkmak için zamana bırakmayı tercih ettim. İleriki zamanda daha güçlü girmek şimdilik vazgeçtik. Bu filme de 2014 te başladım. Bu filmimize ciddi bir bütçe harcandı fakat güzel dönüşler alacağımıza inanıyorum.

Film çok tutuldu diyelim. Hemen ardından yeni bir film çalışmasına başlayacak mısınız?
Filmin akıbeti ne olursa olsun her halükarda 2. filme girmeyi düşünüyorum. Korku, dram ve komedinin içinde bulunduğu bir film ile izleyenlerin karşısına çıkacağım. Çok iddialı projelerimde var. Film olayları aslında hevesten öte bir aşktır. Hayal gücü olan bir insan ciddi bir beyin fırtınası ile büyük bir beğeniye dönüştürür.

Bu sizin çocukluk hayaliniz miydi?
Küçükken hiç doktor, mühendis ya da bir öğretmen olmayı istemedim. Hep bir sanatçı ruhu taşımıştım. Kuran-ı Kerim'de şöyle bir ayet vardır, "Biz insanların kaderlerini amellerine göre kıldık" diye. Yani kişiler neye yönelirse o isteğine göre o gerçekleşiyor. Ben de senaryo yazıyorum. Hayal ettim. Direndim ve bu filmimi de çıkardım.

“Musallatlık bir hastalıktır. Filmi izleyenler bu hastalıklarına  karşı şifayı bulacaklar...”
Filmi izleyenler kendinde bir büyü ya da çarpılma varsa bu filmi izleyerek hem bunun farkında olacak- hem de çözümünü bulacaklar. Çünkü bu filmde musallat olunan cinlerden kurtulma formülleri var. O yüzden herkesin kulağında küpe kalması için bu filmi izlemesi gerekir.

Son olarak okuyucularımıza neler söylemek istersiniz?
Filmimiz insanların aradığı bir film. İstenilen bir film. Filmde hiç bir kimseye gitmeden bir büyüden ya da cin musallatlığından nasıl kurtulunur onu görecekler. Şüpheye düşenler,  Kurandan verdiğimiz şifreli ayetlerle şifalarını bulacaklar. Son sözüm takdir seyircilerin. Ben beğeneceklerine inanıyorum. Çok eleştirmenlere filmi izlettik eleştirilecek hiç bir şey bulamadılar. Mantık hatası ve kopukluk gibi seyirciyi rahatsız eden bir şey yok ve sürekli merak uyandıran sürükleyici bir film olduğunu desteklediler. Şimdiden herkese iyi seyirler diyorum...

Hasan Bey çok keyifli bir sohbetti. Ben çok keyif aldım. Umarım daha nice filmlerinizden de bahsederiz. Gişeniz bol olsun...
Teşekkür ederim Elif Hanım.

Doğum tarihi: 10.09.1984

Burcu: Başak

En sevdiği renk: Siyah

En sevdiği huyu: Pes etmemek

En sevmediği huyu: Aşırı kırgınlık ve inat

Uğurlu gün: Cuma

Uğurlu sayısı: 13

En sevdiği film: Titanic

En sevdiği söz: Asla vazgeçme!



Röportaj: Elif Günay
Fotograflar: Ekrem Algın