Leyla Hanım merhaba. İnsanların büyük ilgi gösterdiği ve kitapçılarda soluğu aldığı önemli bir kitaba imza attınız. Sizleri tebrik ediyorum. Öncelikle, kitabı yazmaya ne zaman karar verdiniz, burdan başlamak istiyorum. Kitap fikri ne zaman ortaya çıktı?
Sizler de hoşgeldiniz Elif Hanım. 2006'da çalıştığım bir şirkette aldığım satış eğitiminde, bu tip bir çalışmayla karşılaşmıştım ve bu çalışma beni çok etkilemişti. Satıştan hiç birşey anlamazken, eğitimde gördüklerimi sahada uygulayınca, bu beni best seller yaptı. Müşterinin tipine, hareketlerine, giyimine ve beden diline göre eğitim aldığımda ise, bunu iş yaşamıma dönüştürdüm. Olayı günlük yaşantımdaki gözlemlerimle de pekiştirdim. Yolda yürüyenlere, toplu taşıma araçlarında karşılaştığım insanların ses tonlarına, yüz ifadelerine bakarak, bahsedilen bu 4 rengi çok iyi anlamaya başladım. Baktım ki her yerde işe yarıyor, gözlemlerimi aile ve arkadaş ilişkilerimde de uygulamaya başladım.
“4 rengin iyi yanı da gizli yanı da kişiye aittir”
Sonra da her yerde yaşayan bu renk kavramı, koçlukta da işe yarar dedim. Bütün boş zamanlarımda eğitimler almaya başladım. Beni yetiştiren hocalarımla İstanbul’da çalışma şansı yakaladım. Böylece Dokuz Eylül Üniversitesi’nde derste yaptığım bir tez üzerine, kurumsal eğitimlere gittim. O eğitimlerdeki başarımın ardından, yaşam koçu eğitimi vermeye başladım. İlk defa devlet üniversitesi çatısı altında yaşam koçluğu vermiş olan kişi ben oldum. Şimdi hemen hemen her üniversitede yaşam koçu var diyebilirim. Sonra bu tespitlerimi koçluk eğitimlerime taşıdım. Kişilik analizleri benim özel ilgi alanım. İnsan, insan düşüncesi, karakter ve kişilik analizleri gibi, bulduğum bütün testleri, önce kendimde denedim. En pratik ve keyif veren sonuç, renklerdi. Kişiyi hiç rahatsız etmiyor ve sonuçlardan kimse rahatsız değil. Burada gizli kapaklı bişey yok. 4 rengin iyi yanı da gizli yanı da kişiye aittir.
Sonra?
İnsan, bazı tiplerle tanımadığı halde neden çatıştığını, uyuşamadığını, renkleri tutmadığını, bu çalışma sayesinde anlıyor. Bazı tiplerle de bir karşılaşıyoruz, sanki yıllardır tanışıyormuş gibi... Bunun sebebi, renklerimiz arasındaki çekimdir ya da itici güçtür. İşte bunu bütün eğitimlerime taşımaya başladım. Sonra öğrencilerim, danışanlarım, kursiyerlerim, ‘neden bu konuda birşeyler yazmıyorsunuz’ dediler. Eğitimlerim sonrasında ve sosyal medya aracılığı ile not vermeler çoğalınca, bende bu gidişe bir dur demek istedim. ‘En güzeli bunu kitaplaştırayım’ dedim. Bu ilk adım olsun, herkese ulaşsın istedim. Dünyada çok yüksek meblalarla büyük şirketlerde satılan bir eğitimdir bu aslında. O eğitimdeki konu, çok komplike bir konu. 8’den başlayan 160 tip bile var. Amaç, ulaşılamaz kılıp, ürünü insanlara sunmak. Aslında, ben de bu tabuları yıkmak istedim. Anlaşılabilir olsun, çok net şeyler var ve bunu herkes görebilsin istedim. Sonuç olarak ortaya böyle bir kitap çıktı.
“Herkes kendini, kendi başına tanısın diye...”
Ayrıca kişisel gelişim zehirlenmesi yaşadığımız bir dönemdeyiz. ‘Ben kimim ve neyi yapabilirim’ i bilmiyoruz. Kendimizi tanımaya çalışırken hep, arkadaşlarımızın ve çevremizin yorumları üzerinden yola çıkıyoruz. Herkes kendini, kendi başına tanısın diye bu kitabı çıkarmış oldum.
İnsanlar bu kitaptan neler öğrenecek?
Öncelikle kendi karakterini öğrenecek; özden değil özümüzü saran karakter. Dışımızın nasıl yansıdığını, içte nasıl olduğunu görecek ve ona göre kendi eksik yanlarını kendi tamamlayacak.
Gelelim ankete ve kişliğimiz olan renklere. Bunlara bir giriş yapar mısınız?
Evet. 25 soruluk bir anketle 4 ana renk olan sarı, kırmızı, mavi ve yeşil ile önce kişi kendi rengini öğreniyor. 4 renk asılnda her insanda vardır. Bunun oranı ya da sıralaması değişir. İlk iki rengmiz bizim ağırlıkla dışa yansıttığımız rengimizdir ve 1. rengimiz de asıl rengimizdir. Örneğin; sizin asıl renginiz sarı. Biz sarılara, ‘çılgın ve heycanlılar’ diyoruz. Sarılar neşe ve keyifle beslenir. Onlar eğlenceli tiplerdir. Girdikleri ortamın havasını bir anda değiştirirler. Neşeli, hareketli ortamlarda kendilerini bulurlar, enerjileri tükenmez. Çocuklukları eğlenceli geçiyor, sakarlıkları meşhur, dikkatsizlikleri meşhur. Çünkü onları alıp, disiplinize etmeye çalıştığınızda kısa devre yapıyorlar. Kötü günlerinde kendilerini dağıtmaya, eğlenceye verebiliyorlar, sıradışı işlerde ve sahada çok başarılı oluyorlar.
Diğer dışa dönük rengimiz kırmızı;
kırmızılara da biz ateşli ve güçlüler diyoruz. Onlar tamamen işkolik, işi iyi organize ederler. Güçlüler, kararlılar, ani kararlarıyla herkesi şaşırtırlar. Çok pratik ve hızlı hareket ederler. Çözüm ve sonuç odaklılar. Onlar için çözülemeyecek sorun yok. Dolayısıyla çevrelerindeki insanlar, onlar kadar hızlı ve pratik olmazlarsa çok sinirli oluyorlar. Mutlaka iş yerlerinizde kırmızı olan müdürler vardır. Ben gördüysem, sen neden görmedin. ‘Ben yapabiliyorsam sen neden yapamıyorsun’ diye insanları fırçalayan tiplerdir.Aslında orada amaçları işi eleştirmektir, kişiyi değil. Onlar için iş ve başarı önemlidir. Kırmızılar başarıyla beslenir.
Gelelim içe dönük renklere;
Sizin 2. renginiz de olan yeşil... Yeşiller huzur ve barış temsilcileridir. Onlar için yaşam, huzurlu yaşanmalıdır. İş satleri belli olan, fazla mesaiye gelemeyen kişilerdir. Genelde hayatı, iç dünyalarında yaşarlar. Soğukkanlılar ve yaşamda yavaş hareket etmeyi tercih ederler. Bu onların yaratılışı gereği böyledir. Aceleye getirilen işleri sevmezler. Yeşiller huzurla beslenir. Onlar için huzur yoksa, hiç biyerde yaşamdan tad alamazlar.
Son rengimiz ise maviler;
Maviler mükemmelliyetçi ve detaycılar. Onlara göre, bir iş yapılcaksa en iyi şeklide yapılmalı ve onlar da aceleye getirilmeyi sevmeyen, analiz detayların günlerce üzerinde duran kişilerdir. Asık suratlı ve donuk olarak eleştirilirler. Kötü günlerinde melankolik olurlar. İyi günlerinde mükemmel projelerde başarı taşırlar. Kaliteden yanalar ve bilgiyle beslenirler.
Yeşilinizin yoğun yaşandığı günlerde, kırmızı olan liderlerinizle sorunlar yaşarsınız. Sarılarınızın yoğun olduğu günlerde, mavilerden kaçacaksınız. Çünkü sıcak olan sarı, soğuk olan maviyle zıtlaşır. Sıcak olan kırmızı, soğuk olan yeşille zıtlaşır.
Sarı ile yeşil duygu odaklı insanlardır. Karar alırken duygularıyla hareket ederler. Sarılar arkadaşlıktan gelen duyguların yoğunluğunu yaşarken, yeşiller aileden gelen duygu yoğunluğunu yaşıyorlar.
Mavi ile kırmızı düşünce odaklılardır. Karar alırken mantıksal kararlar alırlar. Duygularını hep arka tarafa alan insanlardır. Onları 3. ve 4. renklerinde bir nebze sarı yeşil varsa, ordan biraz duygu alırlar. Yoksa çok acımasız insanlar olarak da tanınır kırmızılar.
Hangi renk, nasıl giyinir?
Sarılar modayı en yakından takip eden, canlı renkler kullanarak enerji alan kişilerdir. Yeşiller rahat, doğaya uygun, bizim salaş diyebileceğimiz tarzda giyinenlerdir. Krmızılar iş kolik olduklarından yarı spor, yarı şık giyinirler. Her an bir toplantıya gidecekmiş gibi. Mesela erkeklerde kot pantolon üzerine ceketi çıkaran kırmızılarken, bayanlarda ise kot pantolon altına topuklu ayakkabı giyen kişilerdir. Sarılar topuklu ayakkabı giymek isteyen fakat, yürüyemeyen tiplerken, mutlaka yanlarında babet taşırlar. Kırmızı, topuklu ayakkabıyla koşadabilir. Çok rahat yürürler. Maviler ise, ciddi ve resmi oldukları için her zaman resmi görünürler. Onlarla ilgili bir detay da kalite. Bir tane olsun, en iyisi olsun, uzun yıllar kullanayım derler. Herşeyi ama herşeyi ararştırırlar diyebilirim.
“Baba tarafından ilk defa okutulan kişiyim”
Ben Mardin Kızıltepeli bir aşiret kızıyım. Baba tarafından ilk defa okutulan kişiyim. 4 yıldır iki erkek kuzenim okumaya başladı. Onun öncesinde okuyan yok diyebilirim. Hele ki bayanlarımız, ilkokul 3. sınıftan sonra okumuyor.
Çok büyük mücadeleler verdim. 1998’de Bilkent Üniversitesi’nde İngiliz Dili Edebiyatı bölümünü bitirdim. O dört yıl aralıksız mücadele verdim. Ailemi, sülalemi karşıma aldım. Okumamak için bir çok yaptırımla karşılaştım. Ama, hep iç sesimi takip ettim. Mardin’den Bilkent’e, oradan da Hacettepe’ye giden bir serüvenin içine girdim. Hatta Mardin’e gidip 1 yıl öğretmenlik yaptım. Kuzenimin İngilizce öğretmeni oldum. Baktım ki oraya sığamıyorum, İstanbul, Ankara, Antalya gibi büyük şehirlerde farklı sektörlerde yer alarak, buralara kadar geldim.
Bir yaşam koçundan herkes destek alamayabilir fakat bu kitap insanın kendisini tanımasına ve yönlendirmesine yardımcı olacaktır. Keşif ve tarapi kitabı. kaynakçası yok hepsi benim eğitimlerimden seanslarımdan anlatılır dilde. İlk defa bir kitapta son söz okura ait.
Bundan sonra 2. kitabımız aşk sevgi ve ilişkiler üzerine olacak. ‘Rengimize, karakterimize göre aşkta ve ilişkide nasılız ve nasıl kişilerle anlaşırız?’ bu olacak. Neden ilişkimiz varken çatışıyoruz?’ un cevaplarını bulacağımız, ilişki rehberi bir kitap olacaktır.
Siyah-beyaz da bir renk midir?
İnsanlar güçlü oluşlarını siyah-beyaza bağlamış durumdalar. Hani derler ya, ‘Bende herşey siyah ya da beyazdır’ aslında orada, ne kadar net biri olduklarını söylerler. Ya siyah ya da beyaz olmak aslında, yaşamda esnek olmamak demektir. Esnemeyen insan da hep kırılır. Bir şeyi siyah ya da beyaz görmeye gerek yok. Siyah da beyaz da sarı da yeşil de bir gerçektir. Bunların gerçekliğiyle ilerlersek daha iyi olur. Net ve kararlı olursak çok daha iyi olur. Renklerimiz ne kadar birbirine yakınlaşırsa, biz o kadar esneriz. Bu konuda, dünyada 36 ülkede aynı anda gerçekleşen bir çalışma yapıldı. Bu renk karakterine uygun olan kişi, Atatürk olarak verildi. Kitapta bundan da bahsettim. İdeal renk ve karakter (onlar iç görü keşfi gibi bir tabir kullanıyorlar), dünyada renkleri birbirne eşit olan tek lider olarak, Atatürk gösteriliyor. Meşhur bir fotoğrafı vardır Atatürk'ün. Yaşlı bir adama eğilmiştir. Onunla direkt göz teması kurarak iletişime geçmiştir. Mesela o fotograf analiz edildi. Kişiye göre karakTeristik yaklaşımını en iyi ayarlayan kişi oldu. Renge göre demekki hareket etmek aslında yaşşamda taviz vermek değil, yaşamda uyumu seçmektir.
İlk rengimiz tabiatımızda vardır, onu değiştiremeyiz. Ama 2, 3 ve 4'ü yakınlaştırabiliriz. Renk sıralamaları evde, işte, özel hayatta da değişebilir. Değişmelidirde... ‘Evdeki renk sıralamamı ben heryerde uygulayayım’ derseniz, o karakter her yerde uymaz. Bunu da bilmek gerekiyor. Bu yüzden bir el kitabı veya bir rehber... İş sıralamanızla, arkadaş sıralamanızı aynı tutamazssınız. Çok güzel süprizlerle geliyoruz bizi takip etsinler...
Peki mesajınız ne olur?
Yaşamda renk aramak yerine, önce kendi renklerinizi bulun. İnsanoğlu her ne kadar acılar çekse de bunu bir kenara bırakıp, siyah, beyaz ya da gri olmanın dışında rengiyle yaşamalı. Renkleri keşfettikçe, yaşamda ne güzel renkler olabildiğini görmelerini istiyorum. İnsan kendini bilmeden, hayata dair adım atamaz. Haydi kendinizi renginizle tanıtın!
Röportaj : Elif Günay