İstanbul’da ArkeoPera Sanat Galerisi ve Ankara’da Still Life Sanat Galerisinde Türkiye’den ve yurt dışından bir çok ressam eserlerinin sergilenmesiyle başlayan proje, bir çok hayvanseverin yaptığı (çanta, kitap, not defteri, bardak altlıkları, yastıklar, köpek aksesuarları, ev aksesuarları...vb) ürünler ile çoğaltılarak www.degirmenlerekarsi.com web sitesinde sürekli satışı yapılan yardımlar haline geldi. Gelirin tamamı öncelikle hasta, yaralı, yavru hayvanların tedavisi için kullanılarak havuzda toplanacak ve bu sokak hayvanlarının sahiplendirilmesine kadar devam edecek.

Bizlerde bu projenin kurucularından biri olan Çağla Demiralp ile ArkeoPera Sanat Galerisinde bir araya geldik.

Önce Vatan Gazetesi ailesi olarak böyle bir proje başlattığınız için sizleri tebrik ediyorum Çağla Hanım. Kısaca sizi tanıyabilir miyiz?

Merhaba duyarlılığınız için Önce Vatan Gazetesi'ne ve size teşekkür ederim, hoş geldiniz. Ben  Ankara’da doğdum ve büyüdüm. Üniversiteden  sonra İstanbul’a taşındım. Üniversite yıllarımda ilk köpeğimi arkadaşımın köpeklerine kemik almak için girdiğim bir petshopta buldum. Çok hasta çok minikti kurtarmak için sahiplendim. Aylar süren bir tedavi sürecimiz oldu. Köpekleri her zaman seven ancak onlarla yaşamayı bilmeyen biri olarak bana öncesinde neler kaybettiğimi 14 yıl bize mutluluk veren pekinez oğlumuz Çiçero’muz öğretti, diyebilirim.  Ben iletişimciyim, Reklam- Pazarlama sektöründe uzun süre çalıştım. Şu an bir firmanın İletişim ve Pr yöneticisi olarak çalışıyorum.


Proje nasıl ortaya çıktı? 

Bu projenin kurucuları olarak bizler 4 kişiyiz. Ben, Mehtap Hallaçlı, Özlem Akdak ve Özge Arpaç. Sokak köpeklerini sahiplendirip onlara sıcak yuvalar vermek için bu projeye başladık. Amacımız bir fon açıp, zor durumda olan sokak hayvanlarımıza yardımcı olmaktı. Hepimizin bütçeleri belli ve yaşam alanları sınırlı bu yüzden bir noktaya kadar onlarla ilgilenebiliyoruz. Eğer daha fazla bir fon havuzumuz oluşturulursa, daha çok yardıma muhtaç patiye ulaşırız dedik. Genelde sokak hayvanları ile ilgili ilanlar, duyurular hüzünlü hikayelerdir. Acı çekti, dövüldü, tecavüze uğradı, yarası var, aç,  susuz, terk edildi gibi oluyor. Evet genelde hikayeleri çok üzücü fakat buna acı hikayeleri katmadan nasıl yapabiliriz nasıl insanların dikkatini çekebiliriz diye düşündük. Ve böylece projeye başlama kararı aldık.

İlk olarak nasıl başladınız?

Benim sahiplenerek birlikte yaşadığım 4 köpeğim var.  Hatta ben onlara çocuklarım diyorum. Bir arkadaşımız bizim resimlerimizi çekti. Bazı arkadaşlar da çocuklarımla ilistürasyonlarımızı yaptı. Bunu gören ve bu çalışmaları bir projeye çevirmek isteyen arkadaşlarımızın da desteğiyle ilk adımları attık. Projeye destek olmak isteyen yurtiçinden yurtdışından bir çok kişi bizlere ulaştı, biz onlara ulaştık. Ardından resimlerin yanısıra bazı illustrasyonları kullanarak yastık, çanta, bardak altlığı, buzdolabı magneti vb destek ürünler hazırlandı. Ve böylece elimizde biriken eserlerle ve ürünlerle projeyi duyurmak istedik.


Sergi ne zaman açıldı?

İlk sergimiz 8-29 Eylül 2015 tarihleri arasında İstanbul’da ArkeoPera Sanat Galerisi'nde gerçekleşti. Galerinin sahibi sevgili Sema Başgelen bize kapılarını açtı ve bizler de eserlerimizi ziyaretçilere birebir sunma imkanına sahip olduk. Ardından 15-30 Eylül tarihlerinde Ankara’da Still Life Sanat Galeri'sinde galeri sahibi Şükran Demirok’un desteği ve katılımıyla ikinci sergimiz gerçekleşti. Bu sayede hem halk hem de sanat camiasından da destek almaya başladık. Yurt dışından daha çok ressam projeye destek vermeye başladı diyebilirim. 

Biraz sizden ve çocuklarım dediğiniz köpeklerinizden bahsedelim, onlarla hayatınız ne zaman birleşti?

Daha öncede dediğim gibi benim 4 tane kurtarılmış köpeğim var. Bunların hepsi farklı zamanlarda kurtarıldı. Labrador melezi Alfonso’yu Bebek’te sokağa terk edilmiş bir halde arkadaşım buldu. Hayatta ciddi darbeler almış 5- 6 yaşlarında bir çocuktu. Ev bulana kadar bir süre bakabileceğimi söyledim fakat ona alışınca ondan ayrılamadım. Ondan önce hep küçük ırk köpeklere baktım. Açıkcası Çiçero’yu kaybettikten sonra uzun yıllar eve başka bir çocuk alamadım. 

Küçüklüğümden beri Cavalier King Charles’ları çok severim. Bu sebeple onlara özel açılmış sosyal paylaşım sitesine üyeydim. Bir gün tek gözü maskeli Cavaliere çokta benzemeyen bir köpeğin ilanını gördüm. O zamanda benimle yaşayan Alfonso var. Bir yandan Alfonso’yla anlaşır mı diye düşünüyorum bir yandan kendi kendime acaba 2 çocuğa bakabilir miyim diyorum. Kendimi ilana cevap yazarken buldum. Alfonso’yla onu kurtaran Serra’ya gittik, çok iyi anlaştılar. Böylece Lady ailemize katıldı. 

Ardından gruba Yalovadan bir ilan geldi 7 yaşında King Charles ilanı. Herkes çok istiyorum yazarken birden sessizliğe gömüldü. Hiç talibi çıkmadı. Dayanamadım İstanbul’a getirdik. 10 yaşının üzerinde kalp hastası ve Cavalier’lerin genetik nörolojik hastalığı SM olduğu ortaya çıktı. Süslü evin kraliçesi ve gözbebeğim olarak aileye katıldı. Benim yanımda olan bir köpeğim daha var. Bağırsakları dışarda doğan ve şans eseri hayata tutunan mucize bebek Hürrem. Hürrem’i ciddi bir operasyon olması gerektiği için aldım, ameliyatlarını yaptırdım. En azından sağlıklı olduğu zaman sahiplendiririz diye düşündüm. Şu anda 1,5 yaşında ve doğduğundan beri 3 çok büyük operasyon geçirdi.  Sürekli hasta olduğu için çok özverili ve özenli bakıyorum. Kimse almaya cesaret edemedi. Şimdi 4 çocuğumla birlikte yaşıyorum.


Sahiplendirme için ne kadar talep oluyor? 

İşte bu konuda büyük sıkıntılarımız var. Cinslere özel gruplarda bile doğru adayları bulmak çok zor. En popüler ırklar Yorkieler, Malteseler, Cavalierler hepsi terkediliyor. Eskiden bu çocuklar için yılda birkaç ilan açarken şimdi bazı anlarda bir kaç çocuğa birden yuva arıyoruz. Goldenlar sokakta yuvasız. Hatta o kadar çok sahiplenmeyi bekleyen golden var ki. Ömürlük bakacak insan sayısı çok az. Bir çoğu sokaklarda perişan bir çoğu da barınaklarda. Ben bu konuda bütün çocukların kısırlaştırılmaları gerektiğini düşünüyorum. Çünkü kontrolsüz çoğalıyorlar. 


Apartman dairesinde hayvan bakımı zor diyebilir miyiz?

Evet zor, eskiden yaşam daha farklıymış. Herkesin sokağının kapısının önünde baktığı, evinden mutlaka yemek verdiği, sokak köpekleri varmış. İşte o zamanlar sokak hayvanlarının düşünüldüğü zamandı gerçekten. Şimdilerde insanlar çoğalıp şehirleşme başlayınca her yer apartman oldu. Hayvanlarımız yollarda rahat ve güvenli değil. Fakat bu her bölge için geçerli değil. Ben kendim Teşvikiye de oturuyorum. Oradaki insanlar duyarlılar. Aynı zamanda evlerinde de bakanlar çk fazla. Hatta sokak hayvanları için mama ve su bırakarak hayvanları önemsediklerini bir nebzede olsun gösteriyorlar. 


Ev de hayvan bakımı ne kadar zor? 

Aslında çok zor. Özellikle köpeklerin bakımı. Tüy döküyorlar, havlıyorlar, tuvalet ihtiyacını bir disiplin doğrultusunda öğreniyorlar,  koşmak istiyorlar gibi bir çok örnek sayabilirim. Evin temizliği açısından da evde istenilmiyorlar. Malesef ve diğer önemli hususta çocuklar. Ülkemizde çocuklar hayvanlarla büyümedikleri için korkabiliyor. İnsanlar da bu yüzden sahiplenmekten çekiniyor. Başka bir problem de çocuğu istediği için can alan ve bakımının ne kadar meşakatli olduğunu görünce terkedenler var. Kedi köpeklere göre biraz daha kabul edilebilir diyebilirim. 

Değirmenlere Karşı Projesi’nin ve sitesinin amacı nedir? 

Aslında bizim ilk amacımız bu çocuklarımızın tedavilerini yaptırmak. Çoğu sokak köpeği ölüme yakın yaralar taşıyor. Öncelikle hemen tedavi olması için uğraşacağız. Özellikle evden atılanlar çok yara almış oluyorlar savunma mekanizmaları diğerlerine göre çok az ki bu cinslerine göre de değişiyor. Sokaktaki çocuklara destek veren bildiğimiz klinikler var veteriner hekimler var onlarla iletişime geçiyoruz.  En büyük eksiğimiz barınmaları. Bu çocuklara pansiyon lazım en azından tedavi sürecinde rahatça iyileşebilecekleri bir yerde olmalılar. Ancak aşıları tamamlanmadan klinikler pansiyonlar alamıyorlar. Yavrular ne olacak? Yeni kurtarılan ve elbette aşısı henüz yapılmamış çocuklar ne olacak? İşte en büyük problemlerden birisi de bu ne yazık ki. 

Özellikle aktif çalışanların isteği nedir?

Bizim çevremizde aktif çalışan çok fazla gönüllü var.  Yalnız hepimizin kurtarılan her çocuğa yetişmemiz maddi manevi imkansız. Hemen müdahale gerekecek çocuklara sponsor olacağız. Kliniğe götürüp ücretini vermek ve iyileşene kadar destek olmak ilk amaç.  Ardından da destek olduğumuz bu çocukların sahiplendirilmesi için uğraşacağız. Bu süreçte projeyi destekleyen fotoğrafçılar çocukların kliniğe teslim anından iyileşip yuvalandırılmalarına kadar geçen süreci fotoğraflayacaklar. Web sitesinde bu çocukların hikayelerini ve umuyoruz ki mutlu sonlarını paylaşacağız.  Hayata tutunma şansı olan özellikle de yavrular ve kendini koruması göreceli daha patilere destek olmak ön planda olacak.

Sizce barınaklarda yaşamaları ne kadar doğru?

Barınak elbette olabilir ama, çoğunun koşulları çok iyi değil ne yazık ki. Yeterince destek almıyorlar ellerinde çok fazla can var ve ne yazık ki bir hastalık durumu olduğu zaman köpekler arasında çok hızlı yayılabiliyor. Türkiye koşullarında bu kadar yuvasız patinin ne kadarını barınaklar alabilir ki? hem onu oraya küçücük yerlere koymak  ne kadar doğru? Mesela yedikule barınağı barınak için iyi bir örnektir. Meral hanım önderliğinde çok düzgün bir şekilde bu işi yaparlar. Ancak bizler bu projede bir barınağa bağlı kalmak istemiyoruz. Gönüllerin kurtarmaya çalıştıkları patiler için bir umut bir kaynak olmak istiyoruz.

Ünlülerden destek var mı?

Proje ülke gündeminden dolayı çok duyurulamadı. Açılışımızı bile hüzünlü yaptık çok üzücü bir dönemdi. Açılışa katılmak isteyen tanınmış simaların bir kısmı şehir dışında oldukları için sonrasında sergiyi ziyaret ettiler ya da destek oldular.  Aslında bunu sadece ünlülerden beklemekte doğru değil. Herkesin kesesine göre hani büyük küçük demeden alınabilecek şeyler var www.degirmenlerekarsi.com sitesinde. Tablolarımızın bazıları herkese hitap edecek bütçede olamayabilir fakat bir öğrencinin bile katkı sağlayabilmek için alacağı bir çok ürün hatta tablo var. Yardım etmek isteyen fakat ne yapacağını bilmeyen kişilere de böylelikle yol gösterdiğimizi düşünüyoruz. 

Artık sokak köpeğinin bir cinsi de yok hepsinin kaderi aynı olabiliyor. 

Projenin devamında bizleri neler bekliyor?

Şimdi sergilerle ilk adımı atmış olduk ardından sergilerin devamı gelecektir. Zaten proje sosyal paylaşım sitesinden sürekli devam ediyor. Bu site üzerinden yapılan tüm ürünler satışa sunuluyor. Aynı zamanda  Elif  Tezcan kitabıyla projeye destek verdi. “Duy Gör Hisset” kitabı zaten sokaktan, barınaktan sahiplenilen köpeklerin sahipleriyle gerçekleşen röportajlardan ve bu köpeklerin fotoğraflarından oluşuyor. Giller bize destek verdi. Sergilerimizde 2016 takvim ve ajandaları ile yer aldı. Bununla birlikte 29 Eylül’de sergi kapanışımızı Melike İnci’nin ses getiren son kitabı “O an” üzerine keyifli bir sohbetle tamamladık. Kitap karakterlerinin yaratılması üzerine çok hoş bir sohbet eşliğinde ilk sergilerimiz bitti.  Önümüzdeki dönemde web sitesi üzerinden köpekler için pire, kene vs koruma amaçlı organik ürünler ve bakım ürünleri olacak. Bize destek veren cafelerde etkinlik ve seminerler  düzenlemeyi planlıyoruz. Önümüzdeki aylarda farklı mekanlarda başka “Değirmenlere Karşı” sergileri daha gerçekleştireceğiz. Belediyelerinde projemize katılmasını isteriz. Uzun ömürlü bir proje olmasını istiyoruz. 

Son olarak insanlara neler söylemek istersiniz?

Öncelikle bir hayvanın insanın hayatına nasıl bir zenginlik ve mutluluk kattığını onlarla yaşamadan bilmek  mümkün değil. Şunu bilmeliyiz ki, onların bize çok ihtiyacı var. Kışın yollarda soğukla mücadele ediyorlar, yağmurda sırılsıklam hasta oluyorlar, yazın susus kalıyorlar. Bunlar yetmiyormuş gibi insanlar tarafından itilip kakılıyor eziyet görüyorlar. Yardım edenlerin sayısı yeterli değil. Ve dışarlarda hep yalnızlar. Bazıları yapı olarak çok narin bazıları yavru onlar kendilerini diğerlerine göre hiç koruyamıyorlar. Artık insanların bu bilinci farketmesi gerekiyor. Bazılarımız evlerini açabilirken bazıları da destek olup onları mutlu edebilir. Bizler sadece vicdanlarımızı duymalıyız diye düşünüyorum. Ben bu projeye inanıyorum. Çünkü bu proje için yola çıkarken iyi niyetle sokaktaki canlara umut olmak için yola çıktık. Daha iyi şeylerin olacağına inanıyorum. 

Ve son olarak buradan sesleniyorum, Lütfen, Satın alma sahiplen.

Röportaj: Elif Günay