Geçenlerde basında okudum. İstanbul Finans Merkezi olacakmış... Bu amaçla, Merkez Bankası için 55 katlı, üzerinde Selçuklu Yıldızı olan, devasa bir bina inşa edilecekmiş... Öncelikle ifade edeyim, ben Merkez Bankası, Ziraat Bankası gibi köklü, Milli kuruluşların, Ankara’dan, İstanbul’a taşınmasına karşıyım. Ankara, Türkiye Cumhuriyeti’nin, ebedi başkentidir. Devlet kuruluşları, Bakanlıklar, Milli Bankalar, Ankara’da olacaktır. Denilebilir ki, efendim İstanbul Finans Merkezi olacak, öyleyse finans kuruluşları da İstanbul’da olsun. Yıllar önce, Sabancı Center’de, Finans Kulüp tarafından “İstanbul Finans Merkezi olur mu?” konulu bir panelde ben, bir değil, birçok sebeplerden dolayı İstanbul’un Finans Merkezi olamayacağını ifade etmiş, bu konuda da bir makale yazmıştım. Aradan yıllar geçti, İstanbul için bir şey değişmedi... Hatta daha da kötüye gidiş meydana geldi. Dünyada önemli finans merkezleri arasında; Londra, Frankfurt, New York, Hong Kong bulunmaktadır. Öyle yüksek, büyük binalar inşa edilip, üzerine yıldızlar koymakla, Finans Merkezi olunsaydı, bu iş kolay olurdu... Türkiye ekonomisi, henüz finansal nitelikleri yeterli olmayan bir ülkedir. Bazıları, Uluslararası Rating kuruluşlarını azarlıyorlar, bağırıp çağırıyorlar... Oysa, bu kuruluşların değerlendirmeleri fevkalade önemli olup, dünya iş ve finans platformuna yol göstericidir.  Yabancı sermaye gelişi, dış finansman kredileri, yatırım yapılabilme özellikleri parasal işlemler, portföy, swap hareketleri, uluslararası finans ve ekonomi otoriteleri tarafından dikkate alınır, karar verme sürecini etkiler. Türk Finansman Kuruluşları, Bankalar yeterli sermaye büyüklüklerine ulaşamamışlardır. Finansman Merkezi olacak bir yer, uluslararası para, kredi hareketlerine aracılık ve öncelik edebilmeli, finansal işlemleri neticelendirmelidir. Öte yandan, Türkiye’deki tasarruf oranı, OECD ülkeleri içinde en düşük olanıdır. Bu büyük bir sorun olup, yatırım hacmini menfi yönde etkilemektedir... Bir ülkenin, şehrin finansman merkezi olabilmesi bakımından, daha başka nitelik ve olgular devreye girer... İstanbul’un çevre ve ulaşım koşulları, fevkalade yetersizdir. Son yıllarda, kentsel dönüşüm adı altındaki faaliyetler, inşaatlar, tamamıyla rantsal dönüşüme uğramış, çevre ve doğayı tahrip eden, vatandaşların, gelecek nesillerin doğa, yeşil alan, çevre haklarını ellerinden alan bir mahiyete dönmüştür. Bundan karlı çıkanlar ceplerini dolduran bazı inşaatçılar ve bunlara göz yumup, izin veren odaklardır. 
Diğer bir husus, İstanbul’un ulaşım ve trafik sorunudur. Finans Merkezi olacak bir şehirde bir yerden, bir yere 3-4 saatte gidilmektedir... Adam 3 saatte Londra’dan geliyor, Anadolu Yakası’na 3 saatte gidebiliyor... Köprü yaptık, Boğazın altından geçiş yaptık diyenlere, cevabım bunların ulaşım sorununu çözemediği, şeklindedir. Yeni açılan Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nün, İstanbul’un trafik sorununa çözüm olmadığını gözlemliyoruz... Bütün bunların içinde, en önemlisi güvenlik sorunudur. Bombalı saldırılar, terör, darbe girişiminin olduğu bir kent nasıl finans merkezi olabilir. Halen, bir çok uluslararası firma ve kuruluş, İstanbul’u terk etme hazırlığı içindedir. Sporda bile iyi ve değerli oyuncular, teklif edilen büyük meblağlara rağmen, İstanbul’a, Türkiye’ye gelmek istememektedirler. 
Şimdi bakınız, Finansman Merkezi olacak bir şehrin opera, bale, klasik tiyatro, klasik müzik etkinliklerini icra edecek bir opera ve kültür kompleksi yoktur. Zaten iktidarın opera, bale, klasik batı müziğine bakış açısı menfidir... Dünya Finans Merkezi olacak bir ülke de İnsan Hak ve Özgürlüklerinin, Demokrasinin, Parlamenter sistemin, tüm kural ve kurumları ile en geniş, sınırsız biçimde uygulanması esastır. Buna paralel olarak, düşünce, inanç, düşündüğünü ifade ve yazma hürriyetinin en geniş biçimiyle yürürlükte olması şarttır. Tam bu nitelikleri ifade ederken, yaşanan bir olay korkunçtur... İnsan kılığına bürünmüş bir yaratık, gencecik, hemşire kızımıza şort giydi diye, alçakça saldırmıştır... Ve en vahimi önce serbest bırakılmış, sonra yapılan fiile alakası olmayan bir suçla, baskılar nedeniyle tutuklanmıştır... Bu konudaki, genç kızımıza sahip çıkan tutumları, iktidarın ve muhalefetin eylemlerini, yeterli bulmuyorum. 
Tüm bu nedenlerle, biz devasa binalar  yaparak finans merkezi olabilme çabalarını, gerçekçi bulmuyorum. Hani bir zamanlar, yüzbinlerce dolar harcayarak, Formula 1 yarış alanı yapmıştık ya, şimdi orada inekler otluyor, bir bölümü de otopark yapılmış, yani paralar israf edilmiş... Bu işe heves edenlerin, gerçek bir finans merkezi nasıl olunur, biçimindeki önerilere kulak vermeleri gerekir. Tabiatıyla ben tüm dünyanın tanıyıp, itibar ettiği GERÇEK Finans Merkezinden bahsediyorum...