İSLAMIN MEZHEPLE SINAVI
İran destekli Şii Husi milislerle, Devlet Başkanı Abd Rabbuh Mansur al-Hadi’ye bağlı güçler arasındaki çatışmalar nedeniyle fiili olarak bölünen Yemen’e Suudi Arabistan, Mısır, Fas, Kuveyt, Ürdün öncülüğünde 10 Arap ülkesinden oluşan koalisyon gücünün uçakları bomba yağdırdı. İslam coğrafyasını kan gölüne döndürecek boyuta taşınan gerginliğin temelinde Şiiliğin Sünniliğe en yakın kolu olan Zevdiye mezhebi mensuplarıyla Selefi Suudi Arabistan tarafından desteklenen Sünni iktidar savaşı yatmaktadır.
Bağdat(Irak), Şam(Suriye), Beyrut(Lübnan) ve Sana(Yemen)’da İran’ın cidi etkisinin olduğunu görülmekte. Bu bağlamda Yemen’deki Husiler, Şii mezhebindendirler ve İran tarafından desteklenmektedirler. Husilerin Başkent Sana’ya saldırısı üzerine Yemen Cumhurbaşkanı Abd Rabbuh Mansur al-Hadi, geçen ay başkentini terk edip Aden’e kaçmıştı. Husilerin Sana’ya girmesi üzerine Hadi, önce BM sonra da Arap Birliği’ne ülkesindeki iç savaşa müdahale çağrısında bulunmuştu, Suudların harekete geçmesine bu çağrı gerekçe oluşturdu.
Ortadoğunun ağabeyliği rolünden, değerli yalnızlığa yön değiştiren Türkiye ise, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İran’a yönelik  “Tahammül etmek mümkün değil” sözleriyle katıldığı cephede düne kadar yerden yere vurduğu Mısır’la aynı cephede saf tuttu...Bu çıkış ABD Başkanı Obama’nın 6 ay sonra Erdoğan’ı telefonla aramasını da sağlamış!!!
Büyük Ortadoğu Projesinin bölgeyi getirdiği son halka yine kan ve gözyaşı olmuştur. Huntington’un “Medeniyetler Çatışması” tezi Medeniyet içi çatışmaya dönüşerek, Müslümanları Ortaçağın karanlığına sürüklemiştir.
İran, ezelden beri örtülü olarak Şii eksenli yayılma politikası yürütmektedir. Bu durum mezhep kimliği üzerinden İslam coğrafyasının ikiye ayrılmasına sebep olmuş, nihayetinde Türkiye’yi de içine alacak bir kaosu tetikleyecek gelişmelerin kapısını aralamıştır. İran destekli Şii hareketlerin yaygınlaşması nedeniyle Suudi Arabistan da, Körfez’deki diğer Sünni iktidarlar da endişe içine düşmüş, Mart başında Suudi Arabistan'ın yeni kralı Salman tarafından, kendisine hayırlı olsuna gelen bölge lidelerlerine, “İran destekli Şii yayılmacılığa” karşı bir Sünni Cephe teklifi yapılmıştı.
Başkentlerinde İran etkisi artan rejimlerin tamamı, iç savaşlar, ya da kronik huzursuzlukların pençesinde. Rejimlerin ülkelerinin büyük kesimleri üzerinde hiç bir kontrolü, egemenliği bulunmuyor; Lübnan, Suriye, Irak, Yemen hep o durumda. Sünni ve Şii radikalizmi birbirini besleyerek bütün bölgeyi sarmaya başlayan yangını giderek büyütüyor.(1) 
Yıllardır antiemperyalist görünümüyle bölge toplumlarının saygısını kazanan Tahran yönetiminin bugün bu değer yargısını çirkin bir şekilde istismar ederek, bölgeyi kendine düşman ettiğini görüyoruz. Son yıllarda aşırı silahlanmanın getirdiği bir şımarıklıkla Arap dünyasını tehdit etmekte, dahası Türkiye’yi güneyden çevreleme, Türkiye’nin Müslüman-Arap dünyası ile arasında bir tampon kuşak oluşturma projesi yürütmektedir. Bütün bölgeyi ikiye ayırıp sonu gelmez bölgesel savaşlara neden olabilecek mezhep savaşları projesi İran eliyle uygulanmaktadır. Bu müdahalelerin bir sonraki aşaması çok daha tehlikelidir ve asıl bölgesel savaş o zaman çıkacak ve Türkiye de bu savaşın içinde yer almak zorunda kalacaktır.(2)
Mezhep karşıtlığı temelindeki siyasi oluşumlara katılmanın Türk Dış Politikasının “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” ilkesine katabileceği, Türkiye'nin ülkesi ve milletiyle çıkarlarına katabileceği hiç bir şey yoktur ama, kaybettireceği çok şey olabilir.(3) Bu nedenle yer aldığı cephede ve uluslararası alanda sünni eksenli bir dil kullanmak yrine demokrasi-insan hakları gibi demokratik değerleri ön plana çıkarmalı, Laiklikliğin kıymeti bilinmelidir. Mümkün olabildiğince Ortadoğunun bitmeyecek  yangınlarında taraf olmadan Cumhuriyetimizin 90 yıllık dış politikaları gözönünde bulundurularak belaya bulaşmamaya çalışmalıdır.
K A Y N A K.........:
Murat Yetkin-Radikal
İbrahim Karagül – Yeni Şafak
Murat Yetkin- Radikal