Ruhumuzla bedenimiz birbiri ile uyum içinde çalışıyor mu? Yoksa hastalıklara davetiye mi çıkarıyor?

Sorunun cevabı evet, kişinin içinde bulunduğu olumsuz ruhsal durumların, sabit fikirlerin, fizik bedenini etkilediği ve hastalıklara yol açtığıdır.

Biliyoruz ki, insan bedeni DNA dediğimiz yapı taşlarından oluşmuştur. Ve biz insanlar mikroorganizmalar ve hücrelerin yanında en çok bu yapı taşlarının etkilerini taşırız.

Kişi hayatı boyunca çeşitli hastalıkları oluşturan, yapı bozukluğu haline gelen, sabit fikirler üretir. Boyutları kişiye göre değişiklik gösterse de, sonradan edinilen yapı bozuklukları vardır. Bunları besleyen, insanın kendisi, sabit fikirleridir. Ve bu, insanda bölünmelere, parçalanmalara neden olur. Sonuçta yapı bozukluklarına yol açar ve hastalıkları oluşturur.

Bunlar, kişinin yaşamındaki bütün olaylarda belirli bir dengenin kurulamaması ve tamamıyla yitirilmesi sonucunda ortaya çıkan olaylardır.

İlk önce yapılması gereken şey, dağılmış olan hücre yapısını ve yapı taşlarını toparlamak, bunları dengelemektir. Çünkü enerjilerin kullanımı, enerjilerin yansıması, toparlanması, gelişimi bu yapı taşlarından geçer.

Bunlar, hayatındaki bütün olaylarda belirli bir dengenin kurulamaması ve tamamıyla yitirilmesi sonucunda ortaya çıkan olaylardır. Böylece şiddet kişinin bütün yaşamını etkisi altına alır.

Birbirini yoluna engel gördüğü her yerde şiddete başvuran kişiler bir tartışmada birbirlerini suçlar. Şiddet yüklü geçmişin etkisiyle saldırmaya devam ederler. Kimin doğru söylediği bu yüzden anlaşılmaz. Birbirini kötüleyenlerin, karalayanların birbirinden hiç bir farkı yoktur.

Oysa kötülük üzere süren yaşamı içinde durup ne yaptığını sorgulasa. Bir an durup kendi içine dönüp baksa, karanlığını görebilse. Beynindeki kötü olayları hatırlatan bir ses varsa onu susturmayı öğrense. O zaman aydınlanır, çünkü ışık ancak içindeki karanlığı görenleri aydınlatır.