ABD, Temmuz ayından bu yana ısrarla Diyarbakır 8. Ana Jet Üssü’nü kullanmak istiyordu. 
Bu hava üssü, Türk Silahlı Kuvvetlerinin, bölücü terör örgütü PKK'nın Irak'ın kuzeyindeki kamplarına yapılan hava operasyonlarının merkezi konumunda bulunuyor. Üs aynı zamanda Türkiye ve bölge ülkelerindeki hava trafiğinin yakından takip edildiği bir yer olarak faaliyet gösteriyor.  
Ama malesef şu anda 300 Amerikan askeri Diyarbakır’daki üsse yerleşmiş bulunuyor. ABD’nin bahanesi ise hazır. Sözde İŞİD ile mücadele.  
Hal böyle iken, Rus jetlerinin Türk hava sahasına girmesi nedeniyle Belçika’nın başkenti Brüksel’de toplanan NATO üyesi ülkelerin savunma bakanları, Rusya’nın Suriye’deki operasyonlarını masaya yatırdı.
NATO genel sekreteri  Jens Stoltenberg, toplantı öncesinde "NATO'nun, güney sınırından gelebilecek tehditlere karşı müttefikini korumak için Türkiye'ye asker göndermeye hazır" olduğunu söyledi. 
Genel sekreterin “Biz desteğe hazırız. İhtiyaç olursa 13 bin kişilik Acil Eylem Gücümüzü sevk edebiliriz. 48 saat içinde konuşlanma kapasitemiz var” diye konuşması kafalarda soru işaretlerine yol açtı.
Öte yandan dışişleri bakanlığı sözcüsü Tanju Bilgiç ise yaptığı açıklamada “Ülkemizin bu aşamada bu yönde bir kararı bulunmuyor." ifadesini kullandı.
Tüm bu bilgileri birleştirdiğimizde, ABD’nin 1 Mart tezkere krizi sırasında Anadolu’ya yerleştiremediği askeri birliklerini, ısrarla yerleştirme emeli ve arzusundan vazgeçemediğini görüyoruz.   
Malatya’daki Kürecik Füze Kalkanı’nın da (radar üssü) ABD tarafından, aslında bölücü terör örgütüne karşı operasyonlar yapan Türkiye’nin elini zayıflatmak, dinlemek, gözlemlemek ve hatta PKK’ya bu operasyonları önceden haber vermek amacıyla kullanıldığını biliyoruz.    
Tüm bunlara karşı sessiz mi kalacağız?