IŞİD’in CIA/MOSSAD tarafından kurgulanmış ya da kullanılmış bir yapılanma olduğunu kabullenmek istemeyenler, “Öyle olsa,  IŞİD Amerikalı gazeteci James Foley’i kameralar önünde boğazlayabilir miydi?” diyorlar. 

İlk bakışta mantıklı bir soru gibi gelebilir. Küreselleşmenin de etkisiyle, bir devlet kadar güçlü olan devasa bütçeli şirketlerin devletlerin siyasi kadrolarının yapılanmasında, dolayısıyla uyguladıkları siyasi ve ekonomi politikalarında ne ölçüde etkili olabildikleri konusunda bir önbilgileri olmayanlar açısından, CIA/MOSSAD kurgulanan ya da kullanılan bir örgütün Amerikalı bir gazeteciyi boğazlamasının mantıkla bağdaşan bir açıklaması yoktur.  Öyle ya, “IŞİD bir CIA/MOSSAD kurgulaması ise, Amerikalı gazeteciyi neden boğazlasın?” ya da, “ABD IŞİD’ı neden bombalasın?”

Şimdi de biz soralım; Peki, bütünüyle bir Amerikan yapımı olan El Kaide’nin Lideri Usame bin Ladin’i Pakistan’daki evinde katleden ABD’li askerler, cesedini neden Okyanusa attılar? Baba Bush’un ticaret ortağı olan Usame bin Ladin’in öldürülmediği, estetik bir operasyon geçirdikten sonra sakin bir emeklilik hayatı yaşadığı iddiası yalnızca bir komplo teorisi midir?

Daha da önemlisi, 11 Eylül 2001’de, İkiz Kuleler’in Afganistan ve Irak’ın işgaline gerekçe yaratmak amacıyla yıkıldığı, 5 bin Amerikalının bu gerekçeye inandırıcılık kazandırmak adına feda edildiği iddiası bugüne kadar yalanlandı mı? 

Ayrıntılarını daha sonraki yazılarımızda irdeleriz, ama özetle şunu söylemek isteriz: ABD, İngiliz emperyalizminin yüzyıllardır başarıyla uyguladığı “Uzaktan Dengeleme” yani, “çatışmalara doğrudan taraf olmadan, bazen bir tarafı bazen diğer tarafı destekleyerek oluşturulan kaos üzerinden kontrolü sürdürme ve bölgede daha uzun süre kalabilme” taktiğini uygulamaktadır. İsrail’in güvenliği ve Ortadoğu petrollerinin ABD dolarının saygınlığı ve dünya ekonomisi açısından önemi nedeniyle ABD, Ortadoğu’da kalabilmek için bahaneler, gerekçeler üretmeye mecburdur.  IŞİD da, ABD’nin bölgede daha fazla kalabilmek için ürettiği, kullandığı enstrümanlardan biridir. 

ZAKKUM ACISI GERÇEKLER

1990’da Sovyetler Birliği’nin dağılmasından, I. Körfez Savaşı’ndan günümüze uzanan dönemde bölgemizde, Büyük Ortadoğu Projesi(BOP)’nin hayata geçirilmesi bağlamında yaşananlar,  aklın sınırlarını zorlayan zakkum acısı gerçeklerdir. 

Kimliği, yapısı konusunda fikir jimnastiği yaparken, IŞİD’in, bir terör örgütü aklıyla değil, bir devlet aklıyla hareket etmekte olduğunu gerçeğini hiçbir zaman akıldan çıkarmamak gerekir. 

IŞİD’ı arkasındaki devlet aklının hedefi, öncelikle İsrail’in güvenliğini sağlamak, dünya enerji kaynaklarının yüzde 60’ını barındıran Ortadoğu’yu kaos üzerinden kontrol altında tutarak  İsrail’i bölgenin, dolayısıyla dünyanın en güvenli enerji terminali yapmak ve Rusya’nın bölgedeki etkinliğini azaltmaktır. Kıbrıs’ın güneyindeki 12. Afrodit parselindeki doğalgaz rezervini kullanarak Doğu Avrupa ülkelerini Rusya’ya bağımlı olmaktan “kurtarmaktır”. 

Bu hedefe ulaşmak için ilk adım, I. Körfez Savaşı sonrasında ABD’li generalin İsrail’de basın mensuplarına verdiği brifingte açıkladığı gibi, Amerikan ordusunu Ortadoğu’ya sürükleyebilen gücün hedefi, Türkiye’nin doğusundan Akdeniz’e uzanacak bir “Büyük Kürdistan” paravanası kurmak, daha sonra bu coğrafyayı Nil’den Fırat’a uzanan “Vaad Edilmiş Topraklar”a dönüştürmektir. 

I. Körfez Savaşı sonrasında Irak’ın kuzeyi ana gövdeden ayrılarak burada “Büyük Kürdistan”ın çekirdek devleti kuruldu. Bu çekirdek devletin Akdeniz’e bağlanması operasyonu, İran ve Rusya’nın Esad’a güçlü destek vermeleri nedeniyle Suriye parselinde tıkandı. Esad’ın devrilmesi operasyonlarına destek veren Türkiye’nin izlediği Suriye politikası, sınır güvenliğinin aşınmasına ve çözümü giderek zorlaşan bir mülteci sorunu yaşanmasına neden olmuştur.   

“BÜYÜK KÜRDİSTAN” IŞİD ELİYLE HAYATA GEÇİRİLMEK İSTENİYOR 

İran ve Rusya’nın Esad’ı desteklemesi ve Obama’nın Esad’ın bombalanması konusunda ayak sürümesi nedeniyle tıkanan “Büyük Kürdistan” çekirdek devletinin Suriye üzerinden Akdeniz’e bağlanması operasyonu IŞİD eliyle yürütülmeye çalışıldı. Suriye’de terör estiren, “Allah-u Ekber!” nidalarıyla insanları boğazlayan ve bu vahşet görüntülerini internette yayınlayan IŞİD, Esad’a karşı savaşan Özgür Suriye Ordusu’nun (ÖSO) sinmesine, devlete sığınmasına neden oldu. 

Irak’ın kuzeyindeki çekirdek Kürt devletinin Suriye’nin kuzeyindeki Kamışlı (Rojova) ile birleştirilerek Akdeniz’e bağlanması planı bugünlerde Kürtler eliyle hayata geçirilmeye çalışılıyor. Hatırlanacağı gibi, Suriye’nin Sünni bölgelerini kontrolü altına alan IŞİD Irak’ın içlerine yönelmiş, ülkenin ikinci büyük kenti Musul’u tek kurşun atmadan teslim almış, Bağdat’ın 60 km. yakınına kadar olan toprakları ele geçirerek bağımsız bir devlet kurduğunu, başkanları Bağdadi’yi de halife ilan ettiğini duyurmuştu. 

Başlangıçta, IŞİD’ın Irak içinde ilerlemesini fırsat bilen Barzani, petrol zengini Kerkük’ü bölgesine kattı. Fakat, IŞİD’ın Kerkük ve Erbil’e yürümesi hem Irak hem de Suriye Kürtlerini telaşlandırdı. IŞİD’ı ortak tehlike olarak gören PKK bağlantılı PYD Başkanı Salih Müslim, bugüne kadar yörüngesine girmeyi reddettiği Barzani ile işbirliği yapmayı kabul etmek zorunda kaldı. Şimdilerde PKK ve PYD militanları Kuzey Irak peşmergeleriyle birlikte IŞİD’a karşı savaşıyorlar. ABD Savunma Bakanı Chuck Hagel de, Irak merkezi hükümetinin yanı sıra, 7 ülkenin Kürtlere silah ve teçhizat yardımında bulunacaklarını duyurdu. 

Obama ve Demokrat Parti’nin borazanı konumundaki Center for American Progres (CAP) adlı düşünce kuruluşunun yayınladığı Kürt Meselesi konulu raporda Barzani ile Salih Müslim’in işbirliği konusunda hevesli oldukları, ABD ve Türkiye’nin bu yakınlaşmayı desteklemeleri gerektiği bildiriliyor. Bugüne kadar Suriye muhalefetini destekleyen ABD ve Türkiye’nin, Rojova ile olan ilişkilerini derhal normalleştirmesi gerekiyormuş, çünkü Suriye’nin eski ABD Büyükelçisi Robert Ford, “Suriye’deki çatışmalardan galip çıkacak olan tek aktör PYD’dir” diyormuş. 

Görüldüğü gibi, IŞİD’in arkasındaki devlet aklı, terör örgütünü bombalar gibi yaparken, “Büyük Kürdistan”a giden yolun Suriye parselinde meydana gelen engeli IŞİD eliyle açmaya çalışıyor. Düne kadar Barzani’yi rakip gören Müslim, IŞİD tehdidi karşısında işbirliği yapmayı kabul ediyor. 

TUZAKLARA DİKKAT

İşin garibi, Ortadoğu coğrafyasındaki Türk varlığına olması gerektiği oranda destek veremeyen Türkiye’nin, giderek büyüyen IŞİD tehdidi karşısında,  bölgede işbirliği yapabileceği en yakın ve güvenilir unsur olarak Kürtler öne çıkıyor. Diğer taraftan, Center for American Progres adlı düşünce kuruluşunun yayınladığı Kürt Meselesi konulu raporda “Irak ve Suriye Kürtleri arasında sosyal, kültürel ve ekonomik entegrasyonu sağlamakla” Türkiye’nin etki alanının ciddi şekilde genişleyeceği yorumu yapılıyor. Türkiye, Irak ve Suriye Kürtlerini birleştirme konusunda ciddi adımlar atarsa, bu içeride devam eden “çözüm” sürecini de desteklermiş. “Büyük Kürdistan”a, daha doğrusu “Vaad Edilmiş Topraklar”a giden yolun açılmasına Türkiye de destek vermeliymiş.

IŞİD tehdidi üzerinden bölgenin nasıl dizayn edilmek istendiğini görebiliyor muyuz? Türkiye’nin IŞİD tehdidi üzerinden nasıl bir tuzağa sürüklenmek istendiğinin farkında mıyız? 

IŞİD bir terör örgütü aklıyla değil, bir devlet aklıyla hareket ediyor derken haksız mıyız?

Türkiye sınırından cihatçı örgütlere verilen her türlü destek kesilse, Irak ve Suriye’deki IŞİD nefessiz kalacağından terör kısa zamanda sona erebilir. Fakat ABD, kendi eliyle desteklediği ve köpürttüğü Şii- Sünni çatışmasını tamamen ortadan kaldırmadan bölgeyi kaos ortamı üzerinden denetin altında tutmak istiyor. Bu nedenle ABD, Kürt grupları ve Suriye’deki terör örgütlerini silahlandırarak ve Irak’tan Suriye’ye yapılacak bir kara harekatıyla IŞİD terörünü bitirmeyi öneriyor. 

ABD Genelkurmay Başkanı Martin Dempsey, IŞİD’ı bitirme operasyonu için ittifak kurma hazırlıkları içinde olduklarını söylüyor. Fakat IŞİD, bitirilmek değil, kontrol altında tutulmak istenen bir tehlikedir. IŞİD, bölge ülkeleri için olduğu kadar Türkiye için de ciddi bir tehlikedir.  

Center for American Progres (CAP) adlı düşünce kuruluşunun yayınladığı Kürt Meselesi konulu raporda ABD’nin Irak ve Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygılı kalmaması gerektiği de vurgulanıyor. 

Bu tehlikeli gelişmelerin ülkemizin huzuruna, birliğine, dirliğine zarar vermemesini diliyoruz. 

BAŞARILAR DİLİYORUZ

12. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a ve Ortadoğu’nun Cehennem’e dönüştüğü bir ortamda Türkiye Cumhuriyeti’nin başbakanlığını üstlenen Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu Hocamıza, yeni görevinde, Türkiye’yi aydınlık ufuklara taşıyacak başarılar diliyoruz.