Oğuz Çetinoğlu: Biz Türkler, Kerkük’ün Türk şehri olduğunu söylüyoruz. Tezimizin dayanakları nelerdir?
Erşat Hürmüzlü: Lozan müzâkereleri sırasında Türk delegasyonunun verdiği rakamlar, salnamelerden ve tahrir defterlerinden alınan ve savaş başlamadan tespit edilmiş olan rakamlardır. 
Bu rakamlara göre Musul vilayetinin tamamında 263.000 Kürt ve 146.000 Türkmen yaşıyordu. Bugünkü tahminlere göre Türkmenlerin nüfusu 2.000.000’un üzerindedir. Kürtlerin ise, nüfusa oranlarının % 17 olarak kabul edildiği ve bütçe rakamları dağılımına da bu şekilde yansıdığı dikkate alındığında nüfuslarının 4.000.000 üstünde olduğu anlaşılmaktadır. Bu netice, Lozan müzâkereleri sırasında İsmet İnönü'nün verdiği rakamları bir defa daha doğrulamaktadır.
İngilizler, 1950’li yıllarda verdikleri raporlarda, Kerkük'ün etnik konumunu açıkça belirterek şehirde Türkmenlerin çoğunlukta olduğunu açıklamaktan kaçınmamışlardır. Bunun en bâriz örneği, İngiltere Büyükelçisi G.M. Trolbell'in Kerkük ziyâretinin akabinde Dışişleri Bakanlığı’na verdiği raporda açıkça ifâde edilen bilgilerdir.

Çetinoğlu:
Sözünü ettiğiniz bilgiler hangi kaynakta yer alıyor?
Hürmüzlü: The National Archives’de. Dosya numarası: FO/371/98738, Doğu Dairesi Raporu E.1018/2

Çetinoğlu:
Teşekkür ederim. Trolbell’in raporu’ndan söz ediyorsunuz…
Hürmüzlü: Büyükelçi G.M. Trolbell, 21 Mayıs 1952 tarihinde kaleme aldığı ve Dışişleri Bakanı Anthony Eden'e gönderdiği raporda, 10-14 Mayıs arasında Kerkük, Süleymaniye ve Erbil'e yaptığı ziyâretinin detaylarını vermekte ve şöyle demektedir:
Irak'ta azınlıklar konusu, Araplarla Arap olmayan vatandaşlar arasındaki ilişkide düğümlenmekte ve başka bölgelere oranla daha bâriz bir şekilde göze çarpmaktadır. Çeşitli etnik topluluklar arasında var olan uyum ve beraberlik Kerkük'te çok belirgindir. Bu şehrin çoğunluğunu Türkmenler oluşturmaktadır ve Türkmenler, Kürtler ve Araplarla yan yana yaşamaktadırlar.’

Çetinoğlu:
Zaman içerisinde, Türkmenlerin nüfusunda azalma oldu mu? 
Hürmüzlü: Kürt araştırmacıların sıklıkla başvurdukları bir başka yöntem de, Dr. Nuri Talabani'nin kitabının 37. sayfasında açıkça görülmektedir.
Talabani, 1957 sayımında Irak Türkmenlerinin nüfusunun Araplaştırma politikası sebebiyle gerilediğini ve 1977 sayımında Irak genelinin % 1,15 oranına düştüğünü ifade ederken, buna kaynak olarak Irak Emniyet Müdürlüğü'nün hazırladığı gizli belgeyi göstermektedir.
Bu belge, bilahare açıklanıp basılınca burada sadece Türkmenlerden bahsedilmediğini, bunun Kürtleri de kapsadığını görüyoruz. 1957 sayımında Türkmenler için (düzeltilmeden önce) verilen rakam 136.000 iken 1977 yılında 132.000 olarak gösterilmiş. Rapor Türkmenlerin niye bu kadar ‘eridiklerini’ açıklamamıştır. Ancak aynı rapora göre Kürtlerin nüfusu Irak'ın tamamında 1.668.763, Kuzey vilayetlerinde ise (Kerkük ve Selahattin dâhil) 1.440.790 olarak gösterilmektedir. Raporu o zaman elinde bulunduran araştırmacı nedense sadece Türkmenlere yansımasını vermiştir.
Bilindiği gibi, 1957 sayımı, bu çarptırılmış rakamlara rağmen Kürtlerin Kerkük şehrinde çoğunlukta olmadıklarını gözler önüne sermiştir. Açıklanan rakamlara göre Kerkük şehrinde en yüksek topluluk 45.306 nüfusla Türkmenler, arkasından 40.047 nüfusla Kürtler, 27.127 nüfusla Araplar ve 1.509 Kildanî ve Süryanîler olarak belirlenmiştir. Yani şehirde yaşayan toplam 113.989 kişinin % 35'i Kürt imiş.
Kerkük etrafında Kürtlerin çoğunlukta olduğu ilçe ve bucaklar, bu sonucu elde etmeye yardımcı olmuştur. Mesela Çemçemal İlçesi Süleymaniye'nin bir uzantısı olduğu halde Kerkük'e bağlanmıştır. Bundan dolayı 1974 yılında Kürtlere otonomi verilmesi müzâkerelerinde, Kerkük'ü de isteyen ve bugün Kürdistan Demokratik Partisi Başkanı olan Mesut Barzani'nin babası Molla Mustafa Barzani, 1965 yılı sayımına ait bilgilerin çarptırılmış olduğu iddiasıyla bu sayımı reddetmiş ve hükümetin gerçekçi olduğunu beyan ettiği 1957 sayımı rakamlarına dönülmesini önermiştir. Barzani, ‘Vilayette Kürtler çoğunlukta olsalar da Kerkük şehrinde Türkmenlerin çoğunlukta olmaları sebebiyle bunun kabul edilemeyeceğini’ açıkça ifade etmiştir.

Çetinoğlu: Kürtler, Kerkük’ün Kürt şehri olduğu konusundaki iddialarına ısrarla devam ediyorlar… Konudaki ile ilgili tespitleriniz hakkında bilgi verir misiniz?
Hürmüzlü: Evet. Dr. Kemal Mazhar Ahmet,  ‘Kerkük ve Tevabu’uha –Hukmu’l-Tarih ve’l Zamir / Kerkük ve İlçeleri – Tarih ve Vicdan Hükmü’ isimli kitabında, görüyoruz. Kerkük'ün Kürt şehri olduğunu ispatlamaya çalışıyor. Mazhar eski tarihi kaynaklardan referans almak durumunda kaldığı için kitabın 141. sayfasında şöyle diyor: ‘Kerkük'te her iki kesim (yani Kürtler ve Türkmenler) Arap egemenliğini istemiyorlar.’ Kaynak olarak da o zamanın İngiltere işgal kuvvetlerinin Şark Sekreteri olan Gertrude Bell'in 14 Ağustos 1921 tarihli mektubunu gösteriyor. Kaynak kitap üzerinde inceleme yapıldığında, parantez arasında olan bölümün metinde olmadığını ve sırf açıklama için Mazhar tarafından ilave edildiğini görmüş oluyoruz. Oysa asıl metin aynen şöyledir:
Kerkük'ün Kürtlüğünü savunan yazarlar nedense Cemiyet-i Akvam'ın kurduğu tahkikat komisyonunun verdiği raporu göz ardı ederler. Musul meselesini soruşturmak için kurduğu tahkikat komisyonu, Bağdat, Musul, Kerkük ve Süleymaniye’yi ziyâret ettikten sonra Mart 1925 sonlarında
Cenevre'ye dönmüş, 20 Nisan tarihinde raporunu yazmaya başlamıştı. Raporunda şöyle diyor:
Referandum yapıldı ve Faysal oy birliğiyle seçildi. Ancak Kerkük O’nun lehine oy kullanmadı. Kerkük ve civar beldelerin sâkinleri Türkmen'dir. Civardaki köyler ise Kürt'tür. Her iki kesim de Arap egemenliğini istemiyor.’

Çetinoğlu:
Bu bilgiler hangi kaynaktan? 
Hürmüzlü:El-Irak fi Resail el-Miss Bell / Bayan Bell’in Mektubunda Irak’ İsimli kitabın, Tercüme Yorumu, Cafer el Hayyat. Arap Ansiklopedileri Yayınevi, Beyrut 2003. Sayfa: 383 

Çetinoğlu:
Cemiyet-i Akvam’ın kurduğu Tahkikat Komisyonu’nun düzenlediği rapordan söz etmiştiniz. Orada neler var?
Hürmüzlü: Kerkük'ün Kürtlüğünü savunan yazarlar nedense Cemiyet-i Akvam'ın kurduğu tahkikat komisyonunun verdiği raporu göz ardı ederler. Musul meselesini soruşturmak için kurduğu tahkikat komisyonu, Bağdat, Musul, Kerkük ve Süleymaniye'yi ziyâret ettikten sonra Mart 1925 sonlarında Cenevre'ye dönmüş, 20 Nisan tarihinde raporunu yazmaya başlamıştı. Raporda, aynen şöyle deniliyor:
Komisyon, Kerkük, Erbil ve güneye doğru uzanan küçük şehirlerde oturanların kökenini araştırarak, Türk kökenli olduklarını tespit etmiştir. Bu şehirlerde; şahıslar, aileleriyle Türkçe konuşmaktadır. Komisyonun gördüğüne göre, Erbil'deki muhtarlardan 5'i Türk, biri yarı Türk-yarı Kürt ve bir muhtar da Yahudi'dir. Kerkük'te Hükümetçe çıkarılan tek gazetenin Türkçe yayın yaptığını, resmî duyuruların Türkçe yapıldığını ve İngiliz Siyasî hâkiminin Türkçe konuşup, Kürtçe veya Arapça bilmediğini tespit etmiştir.’
Komisyon, gerçekte Altunköprü'nün Türk olduğunu, Tuzhurmatu'nun, bazı Yahudi aileler hâriç Türk veya Türkmen olduğunu, Karatepe'nin % 75 Türk veya Türkmen, % 22 Kürt ve % 3 Arap olduğunu, Tazehurmatu ve Tavuk'un genellikle Türk, ancak civar köylerin genelde Kürt olduğunu belirlemiştir.

Çetinoğlu:
Tanınmış Lügat yazarı Seşmeddin Sami’nin de Kerkük’le ilgili yazılarından bahsediliyor. Şemseddin Sami ne diyor? 
Hürmüzlü: Kürt yazarların çoğu da ilmî bir araştırma olarak takdim ettikleri Şemseddinin Sâmi'nin ‘Kamusü'l-A'lâm  adlı eserini kaynak göstererek, bunun önemli bir Osmanlı tarih ve coğrafya ansiklopedisi olduğunu ve bu eserde Kerkük nüfusunun dörtte üçünün Kürt, geriye kalanının da Türk ve Arap olduğunun tespit edildiğini savunmuşlardır. Dr. Nuri Talabani de az önce sözünü ettiğim ‘Kerkük Bölgesi ve Etnik Konumunun Değiştirilmesi Çabaları’ adlı eserinde bu yolu benimsemiş ve bölgenin tarihî geçmişi ve coğrafyası hakkında Türk, Arap, Kürt veya batı kaynaklı; objektifliği ve bilimselliği ile tanınan eserlerden feyiz aldığını yazarak, Osmanlı Ansiklopedisi Kamusü’l-A'lâm'ın yazarı Türk tarihçisinin yüz yıl önce Kerkük bölgesini ziyâret ederek çok sağlam bilgiler tespit ettiğini ve her halde de Kürtlerden yana olduğunun söylenemeyeceğini ifâde etmiştir.

Çetinoğlu:
Şemseddin Sâmi, ırkî aidiyeti sebebiyle böyle yazmış olabilir mi? 
Hürmüzlü: Kamus-i Türkî adlı çok kıymetli bir esere imza atan Şemseddin Sâmi, Türk değil Arnavut'tur. 1266 Hicrî yılında Arnavutluk'ta doğmuş, orta öğrenimini Yanya'da görmüş; Türkçe, Farsça ve Arapçayı sonradan özel öğretmenlerden evinde çalışarak öğrenmiş, arkasından İstanbul'a göç ederek, Sabah Gazetesi’ni çıkarmaya başlamıştır.
Şemseddin Sâmi daha sonra hikâye yazarlığına soyunmuş, yazdığı hikâyeler arasında Osmanlı geleneklerine ters düşen ve evlilik müessesesini tezyif eden ‘Mu'aşakat-i Tal'at ve Fitnat,’ bunun ardından da ‘Zahak Diktatörüne Karşı Demirci Kava İhtilâli’ hikâyesini yayınladığı için, suçlu bulunarak mahkûm edilmiş ve Trablus'a sürgüne gönderilmiştir. Sürgünden dönünce lügat ve informatif antolojiler yayınlamaya başlamıştır.
Yine önemli gerçeklerden biri de Şemseddin Sâmi'nin hiç bir zaman bir gezgin ve seyyah olmayışıdır. Kerkük'ü de, hakkında yazdığı Bağdat'ı da görmemiştir. Kamusü'l-Â'lâm'daki maddeleri ‘Bouillet'in Dictionnaire et de Geographie Universald Histoire’ isimli eserinden; Osmanlı ve Şark vilayetleri hakkındaki maddelerin de, bazı Arap ve Acem kaynakları salnamelerden ve tetkik edilmemiş raporlardan aldığı, Millî Eğitim Bakanlığı İslam Ansiklopedisi’nin 417-418. sayfalarında, açıkça belirtilmiştir
Verdiği bilgilerin ilmî, gerçekçi ve doğru olduğunu kabul etmemiz gerekirse, Bağdat'ın da tam bir Türk şehri olduğunu kabul etmemiz gerekir. Çünkü Şemseddin Sâmi Kamusü’l A’lâm’ın İstanbul’da Mihran Matbaası’nda 1314 yılında basılan nüshasının 1324. sayfasında, Bağdat'ta halk tarafından konuşulan birinci lisanın Türkçe, ikinci derecede ise Arapça olduğunu da tespit ettiğini yazmaktadır. 

Çetinoğlu:
Bu bilgilerin ışığında Irak’ta yaşayan Türkmenlerin nüfusu ile ilgili olarak hangi bilgilere ulaşıyoruz?
Hürmüzlü: Musul konsolos yardımcısı Wikie Young, 5 Nisan 1910 tarihinde, yani 100 yıl önce Kerkük şehrinde 40.000 kişi yaşadığını, 2.500 kişinin Yahudi, 650 kişinin Hıristiyan olduğunu ve geriye kalanların tamâmen Türkmen olduğunu, yani 37.000 Türkmen olduğunu söylüyor.
Konsolos yardımcısı, Telafer'de 10.000 Türkmen olduğunu, Erbil'de 60.000 kişinin bulunduğunu, bunların dörtte birinin Türkmen olduğunu, yani 15.000 Türkmen'in oralarda yaşadığını belirtiyor. Bu rakama 4.000 Bayatlı ve Tuzhurmatu sâkini de ilave edecek olursak rakam 66.000'e ulaşıyor.
Lozan müzâkereleri sırasında, İngiliz delegasyonu başkanı Lord Curzon, gerek İsmet Paşa'ya gönderdiği notta, gerekse müzâkereler sırasında Musul vilayetinde Türkmenlerin nüfusunu 1922 verileri olarak açıklıyor, verdiği rakam 66.000’dir.
1930 yılına geldiğimizde, Irak'ta gazetecilik ve muhabirlik görevleri dışında İngiliz çıkarları için çalışan Lord Lloyd Dolberan, bilgilerinden çok emin olarak Irak Türkmenlerinin nüfusunu açıklıyor: 60.000.
Ve geliyoruz 1957 yılına, Irak Hükümeti sayım rakamlarını açıklıyor; verilen toplam ancak 136 800.
2007 yılında azınlıkların korunmasını savunan bir rapor yayınlanıyor. The Independent gazetesinde P. Cockburn imzasıyla yayınlanan raporda Irak Türkmenleri de unutulmuyor, sayıları 2003 yılında 800 000 olduğu söylenen bu vatandaşların nüfusu şimdiki günlerde 200.000 olarak takdim ediliyor.
Bu rakamlarda bir yanlışlığın veya bir kastın olduğu, araştırıcı olan herkesçe kolaylıkla anlaşılabilir.

Çetinoğlu:
Irak Türkmenlerinin nüfusu söz konusu olduğunda hep göz ardı edilen mantık silsilesine başvuracak olursak nasıl bir sonuca varırız?
Hürmüzlü: Çok kolay ve kestirme bir yöntem kullanarak, yirminci asrın başlarında Telafer ve Musul köyleri ve beldelerinde yaşayan Türkmenler için verilen rakamın 10.000 olduğunu ve bugün 400.000 civarında olduğunu görüyoruz. Yani 40 kat artış vardır. O zaman, Lord Curzon'un dayatmacı presentasyonunu kabul etsek dahi, o tarihte 66.000 olan Irak Türkmenleri aynı oranla niye 2.640.000 olmuyor?
Mantığın araştırma bağlamında işlemeyeceğini ve somut delillerin ortaya konması gerektiğini söyleyenlere de, Washington Yakın Doğu Politikası Enstitüsü’nün raporunu takdim etmek isteriz. Bu rapor ve Enstitünün verilerine göre 1957 sayımı sonuçları Irak'ta Cumhuriyetin ilanından sonra düzeltildiğinde, Irak Türkmenlerinin nüfusu 567 000 olarak ve bütün Irak halkının % 9'u oranında oldukları açıklanmıştır. O halde, bugün Irak halkının 35.000.000 civarında olduğu söylendiğine göre, Irak Türkmenleri nüfusu % 9 oranla en azından niçin 3.000.000 olarak gösterilmiyor? Herkes çoğalıyor da sadece Türkmenler mi azalma eğilimi gösteriyor?
Kamusü'l-A'lâm: Umumi bir tarih, coğrafya ve meşhur adamlar ansiklopedisidir. Bilhassa İslam ve doğuya ait çok sayıda madde ihtiva eder.  Eser, Bouillet’nin ‘Dictionna universel d’historie et de geographie’ isimli kitabı örnek alınarak hazırlanmıştır.  Doğu ve batıya dair bir lügat olduğundan içinde  tarihi, dinî ve  ilmî, ıstilah ve tâbirler yer almaz. 

ERŞAT HÜRMÜZLÜ:
1943 yılında Kerkük'te doğdu. İlk ve orta öğrenimini Kerkük'te tamamladı.1959 yılında Bağdat Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni 1964 yılında bitirdi. Üniversite öğrencisi olduğu yıllarda Bağdat Radyosu’nda ‘Radyo Dergisi’  isimli kültür ve edebiyat proframı hazırlayıp sundu. Sigortacılık alanına yöneldi. Uzun yıllar yurt dışında kurslara katıldıktan sonra bağlı bulunduğu sigorta şirketinin Kerkük şubesine müdür olarak tâyin edildi. 1980 yılında Irak dışına çıktı. Türkiye, Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerinde bulundu.
Aynı zamanda şair olan Erşat Hürmüzlü, şiirlerinde sade bir dil ve hece veznini kullandı. Fikir yazıları ve denemeleri Kardaşlık Dergisi’nde yayınlandı.  alanında yazdığı denemeler, bir dönem Kardaşlık dergisinin sayfalarında, birçok okuyucu tarafından merakla okundu. 
Yayınlanmış eserleri: 1-El-Türkman fi'l-Irak: Bağdat, 1971 / Arapça, 2-Irak Türkmenleri. İstanbul, 1991 (2.Baskısı: Ankara, 1994). 3-Türkmen ve Irak. İstanbul, 2003 / Arapça, 4-Irak’ta Türkmen Gerçeği: İstanbul, 2006
Erşat Hürmüzlü, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Ortadoğu Başdanışmanı olarak görev yaptı. Hâlen Kerkük Vakfı’nın Genel Başkanı, ve Vakfın yayınlamakta olduğu Kardaşlık Dergisi’nin İmtiyaz Sâhibi ve Yazı İşleri Müdürü’dür. 
(BİTTİ)