Huzurlu olmak istiyoruz, ama ne yazık ki değiliz, önsözüyle başlıyor yazısına J.Krishnamurti: “Çelişki içindeyiz ve sürekli huzurun olacağı, hiçbir çelişkinin olmayacağı bir zihin hali istiyoruz. Bu bir yanardağın üstünde oturup “Huzur istiyorum” demeye benzer. Peki, neden bu çelişkili hal var? Tüm kalbiyle “Zengin olmak istiyorum,” diyen ve paranın peşinden giden insandan söz etmiyorum; böyle birinde çelişki yoktur. Enerji doludur, çünkü saldırgan, zalim, acımasız ve ahlaksızdır, şiddet doludur; para ister, konum ister; dolayısıyla içinde çatışma yoktur. Çünkü bir şeyi isterler ve doğru ya da eğri araçlarla onun peşinden giderler. 

Öncelikle, yaşamımızda çatışma neden var? Genellikle çatışmayı olması gerek, kaçınılmaz, insan doğduğundan beri çatışma içindedir diyerek kabul ederiz ve onun üstesinden gelmek için yollar, araçlar bulmaya çalışırız. İlişkilerde, siyasi ya da başka alanlarda çatışma vardır, bu da kendiyle çelişkiyi doğurur; aynı zamanda ne olmamız gerektiğini duyumsadığımız ve ne olduğumuz arasında da dışsal bir çelişki vardır.

Çoğu insan çelişkide ne kadar gerilim varsa o kadar etkindir. Çelişkide gerilim vardır. Şiddet yüklüyüm ama şiddet yüklü olmamam gerekir; bu karşıtlık gerilim yaratır, siz de bu gerilimle hareket edersiniz, kitap yazarsınız ya da bu gerilimle ilgili bir şey yapmaya çalışırsınız. Mesela Hindistan’da şiddet yüklü olmayan bir ırk olduğunuzu söylüyorsunuz. Tanrı bilir bu ne demek! Çünkü söylendiğine göre, bir ordu kuruyorsunuz ve paranızın yüzde 37’sini ona harcıyorsunuz. Bunun size ne yaptığına, yalnızca yoksul insanlara değil tüm ırka ne yaptığına bir bakın. Bir şey söylüyorsunuz, ama tam tersini yapıyorsunuz. Neden? Çünkü “Ordumuz olmazsa Pakistan saldırır” diyorsunuz, Pakistan da aynı saçmalığı söylüyor ve bu oyunu karşılıklı sürdürüyorsunuz. Yalnızca Hindistan değil bütün dünya aynı çelişki içinde -çok kibarız, insanları seviyoruz ve savaşa hazırlanıyoruz!- 

Dolayısıyla bu ulus, bu ırk, grup, toplum, aile, birey çelişki halinde. Çelişki ne kadar yoğunsa, gerginlik o kadar büyük olur ve gerilim ne kadar büyükse etkinlik de o kadar büyük olur. Etkinlik bir kitap yazmaktan bir münzevi olmaya kadar çeşitli biçimler alır. Dolayısıyla her birimiz biraz şizofreni içindeyiz, çelişkili bir haldeyiz. Ve bundan nasıl kurtulacağımızı bilmediğimiz için başka alanlara yöneliriz, bu tür etkinlikler de bizi olandan uzaklaştırır. Köyleri geliştiriyoruz, ama bu temel şeyi çözmeye çalışmıyoruz.

Zihnin sonsuz olanı alabilmesinden önce bu sınırların sona ermesi gerekir. Yalnızca kabul etmeyin, çünkü bu yapılacak en zor şeylerden biridir ve kendi üzerinizde olağanüstü bir çalışma gerektirir. Bu çalışma çaba değildir. Çalışma yalnızca siz hâlâ bir şeye dönüşmek istediğiniz zaman çabaya, çatışmaya ve çelişkiye dönüşür. Huzurlu bir Ramazan dileği ile...