Elimde olmayan nedenlerle kısa bir süre ara vermek zorunda kaldım.

Peşinen özür diliyorum.

Zorunlu olarak bitirmem gereken makalelerim, bildiri metinlerim vardı.

Böylece zorunlu bir ayrılık oldu.

Bu süre içinde neler olmadı ki dünyada ve ülkemizde?

Aslında kimi kaygılarımız olmasa, otur keyifle olanı biteni izle. Hani içimiz rahat olsa, çok eğlenceli yönleriyle de bakabilirdik olan bitenlere.

Ancak yurtseverlik hasletimiz, bizi bundan alıkoyuyor.

İstiyoruz ki ülkemizde hep güzellikler olsun. Barış olsun, insanlar mutlu olabilsinler; sağlık, eğitim sorunları çözülmüş olabilsin; mutlu olsun insanlar ve yüzleri gülebilsin.

İnsanımız her şeye layık. Bunu tartışacak değiliz.

Bu bizim gerçeğimiz.

Ancak bu ülkede niçin onca özleme, haslete, dileğe, çabaya karşın birlik ve bütünlük sorunlarımız var? Neden sorunlar hep dağ gibi, hiç azalmıyor ve hep üst üste geliyor?

Bunun nedeni öncellikle bana göre insan yetiştirme modelimizde.

İnsan yetiştirme düzenimizi bir türlü yerli yerine oturtamamışız.

Her şeyin başına “milli “ sözcüğünü koymuşuz ama, bir türlü milli eğitim sistemimizi ve insan yetiştirme düzenimizi “milli” kılamamışız.

Gelen oynamış giden oynamış eğitim modelimizle.

Siyaset, çok şeyi olduğu gibi insan yetiştirme düzenimizi de kendine göre hep değiştirmiş.

Oysa bir milli devlette, öncelikle kimi konuların asla siyasete malzeme olmaması; devletin temel kuruluş ilkeleri ve pedegojik öngörüler doğrultusunda oluşturulan kurallar, ilkeler ve amaçlar uyarınca eğitim sistemimizi oluşturmamız gerekirdi.

Bu yönde çabalar geçmiş dönemlerde hep yarım kalmıştır.

Böyle olunca da ne yazık ki bu iki önemli konu, gündelik siyasetin, ideolojik hırsların kurbanı haline getirilmiştir.

Artık bana göre bunları kesin olarak aşmalıyız.

Gelene gidene göre ne eğitim, ne askerlik, ne sağlık, ne de dini inanç ortamı olabilir.

Bu konular vazgeçilmez kutsalımız ve değer verdiğimiz alanlarımızdır.

Bunlar ancak olması gibi olmalı; koşullar siyasetin kendi havasına uyarlanmamalı; hep çağdaş, demokratik, Atatürkçü çizgide ve yurtseverlik temelinde ilerlenmelidir.

Bu yapılabilirse Türkiye bir iki kuşak sonrasında rahat bir nefes alır!

Yoksa hayatımız hep heyecanlı, koşturmalar içinde, ah’ü vah feryatlarıyla geçecek ne yazık ki bizim bu acınası hallerimiz, çocuklarımıza da sirayet edecektir.

Artık aklımızı başımıza almalıyız.