Batma, dağılma, çöküş, yok olma, son bulmaya inkıraz denir. İnkıraz konusunu bir millet bağlamından değerlendirecek olursak milletin yok olma nedenlerine ve tarihi sürece bakmak gereklidir. Kazan Tatarları, 1552 yılında Kazan Hanlığı’nın Ruslar tarafından işgali sonrası devletini kaybetmiş. Akabinde Ruslar tarafından Hıristiyanlaştırma yoluyla Ruslaştırma siyasetine maruz kalmış bir millettir. Bu süreç içerisinde Kazan Tatarları milli benliklerini korumak, dillerini yitirmemek için mücadele etmiştir. 1990 yıllarındaki değişimler Kazan Tatarlarını heyecanlandırmış, devletçilik fikrini tekrar gündeme getirmiştir.  1990 yılının 30 Ağustos tarihinde Tataristan, Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti’nden (RSFSR) çıkmış ve Tataristan Devlet Egemenliği Beyanatını kabul etmiş, böylece bağımsızlığını ilan etmiştir. 1991 yılında Sovyetler Birliği’nin çöküşünden sonra Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan gibi Türk Cumhuriyetleri bağımsızlığını ilan ederken Rusya Tataristan’ın bağımsızlığını tanımamıştır. Daha sonra 1992 yılının 21Mart tarihinde Tataristan’ın bağımsızlığına dair bir halkoylaması yapılmış, halkın %61,4’ü Tataristan’ın bağımsızlığından yana oy kullanmıştır. 1992 yılının 6 Kasım tarihinde Egemen Tataristan Cumhuriyeti’nin Anayasası kabul edilmiştir. 1994 yılının 15 Şubat tarihinde Tataristan Cumhuriyeti’nin ilk cumhurbaşkanı M.Şeymiyev Rusya Devlet Başkanı B.Yeltsin ile “Tataristan ve Rusya arasında yetki paylaşımı” anlaşmasını imzalamış ve bu Tataristan açısından ilk geri adım olmuştur. Bundan sonra yaşanacak süreç Kazan Tatarları aleyhinde gerçekleşmiştir. 2000 yılında Putin iktidara geldikten sonra Kazan Tatarları başta olmak üzere Rusya’daki Rus olmayan tüm milletleri Ruslaştırma siyaseti ivme kazanmıştır. Putin, Rusya Federasyonu Anayasası’nda çeşitli değişlikler yaparak Ruslaştırma siyasetini kanunlaştırmıştır. Rus olmayan milletlerle ilgili kararlardan bazıları şunlardır: Latin alfabesine geçiş (2002),  Ana dilde eğitim (2007) yasaklanmıştır. Ana dilde eğitimin yasaklanması sonrası milli okullar kapatılmıştır. Putin’in son icraatı ise, 2018 yılında okullarda milli dil eğitimini 2 saat ile sınırlamak ve Rus dilini “ana dil” yapmak olmuştur. 

Putin sadece kanunlar çıkararak yasak uygulamakla yetinmemiş, aynı zamanda Tataristan’da kültür soykırımının uygulanmasının baş aktörü olmuştur. Ruslar eskiden beri yalan tarih yazmakla meşguldürler. Yazdıkları yalan tarihte Türkler “barbar”, “yamyam”, “vahşi”, “pis” olarak yazılırken, Ruslar her daim kurtarıcı (!) olarak gösterilmekte, Türklere medeniyet getiren halk algısı yatılmaktadır. Putin, 2005 yılında “Kazan’ın 1000 Yıllığı” şeklindeki yeni bir bayram ekledi Kazan Tatar tarihine. Eğlenceyi seven Kazan Tatarları sorgusuz sualsiz Kazan’ın 1000 yıllığını kutladı, yetmedi “millete hizmet eden” birçok Kazan Tatarı Putin imzalı madalya da aldı. Rusların hiçbir şeyi nedensiz yapmadığı aşikârdır. 2005 yılına kadar 30 Ağustos Cumhuriyet Bayramı (Bağımsızlık Günü) olarak kutlanırken, Kazan’ın 1000 yıllığından sonra “şehrin doğum günü” olarak kutlanmaya başlandı. Millete bir iyilik olarak sunulan bu yalan Cumhuriyet Bayramını yok etmek, bağımsızlık fikrini milletin belleğinden silmek için yapılan bir tuzaktı. Söz bayramlardan açılmışken, Putin döneminde Rus tarihi ve Hıristiyan dini içerikli birçok bayram uyduruldu. Bu bayramların ilki, 16.12.2004 tarihinde RF Anayasası’nın “Askeri Zafer Günleri (Rusya’nın Zafer Günleri)” maddesinde yapılan değişiklik sonrası 1612 yılında Polonyalı işgalcilerden Moskova’nın kurtuluşu günü olan 4 Kasım Rusya Halklar Birliği Günü ilan edildi ve 2005 yılından beri kutlanmaktadır. Rusya’daki Rus olmayan milletlerle hiçbir ilgi alakası olmayan bu resmi bayramı Rus olmayan milletlerin kutlaması kadar abes bir şey olamaz. 1552 yılında devletini yitiren ve o sırada Rus işgali altında olan Kazan Tatarlarını bu bayram hiç mi hiç ilgilendirmez. Her ne kadar Tataristan’ın sözde cumhurbaşkanı 4 Kasım gününü “vatan tarihi” diye lanse etse de, o tarihte Kazan Tatarlarının vatansız Rus “esiri” olduğu gerçeği vardır. 2005 yılında hayata giren diğer bayram da daha önce Hıristiyanlık ile ilgili “Tatyana Günü” olarak kutlanan “Rusya Üniversite Öğrencileri Günüdür”. Bu bayram, Hıristiyan dinini kalıcı hale getirmek için uydurulan bir gündür ve bölgedeki Müslüman öğrencilere hakaret niteliğindedir. Rusların ister içeride ister yurt dışında burnunu sokmadığı yer kalmamıştır. Bilhassa yurt dışında satılmış insanlar aracılığıyla Türk, Tatar adı altında dernek vs. kurma, gereksiz anlamsız uyduruk bayramlar düzenleme, sipariş üzerine makale ve kitaplar yazdırma bunlardan bazılarıdır.

Kazan Tatarları söz konusu bu uydurma bayramları kutlamak zorundadır. Bununla birlikte Tataristan Hükümetine bağlı 1992 yılında kurulan sözde Dünya Tatar Kongresi (DTK), millete sahip çıkma, dili-edebiyatı geliştirme (?) adı altında çeşitli etkinlikler düzenlemektedir. DTK etkinliklerinin, Rusya önerileri doğrultusunda gerçekleştirilen Saban Toyu bayramı yapmaktan, yiyip içip eğlenmekten öteye gittiği yoktur. “Ana dil” söz konusu olduğunda sesini çıkarmayan sözde kuruluş, tüm dünya Tatarlarını birleştiren bir kongre olarak tanıtılmaktadır. Bir de Kazan’da Dünya Tatar Kadınları toplantıları düzenlenmektedir. Yurt dışından ve Rusya’nın çeşitli bölgelerinden gelen kadınların katılımıyla gerçekleşen bu toplantılarda mendil, havlu işleme, çilek toplama, milli kıyafet, süpürge bağlama, semaver, kalfak, ibrik, sandık, şecere, süpürge bayramı yapma, tava yağlama sırları gibi hiçbir anlamı olmayan gereksiz konular gündeme getirilmektedir. Toplantılarda, gündem dışı konuların ele alınması, günümüz Tatarları için önemli gelenekleri yaşatma, dili, milleti koruma, eğitim gibi konuların konuşulmaması toplantının göstermelik olduğunun bir kanıtıdır. Tüm bunların gündemi değiştirmek için yapılan girişimler olduğu gün gibi açıktır. Ne yazık ki, sırf Tatar kıyafetleri giyip, şarkı söyleyerek, dans edip, beleş yiyerek Tatar olunmuyor. 

Bu durum bir tek Tataristan’la sınırlı değildir. Yurt dışında yaşayan Kazan Tatarlarının da büyük çoğunluğu Tatar kıyafetleri giyerek Tatar olduklarını zannetmektedir. Türkiye başta olmak üzere yurt dışındaki “Kazan Tatar” adını taşıyan derneklerin neredeyse tümü “biz siyasete karışmıyoruz” diyerek yiyip içip eğelenmeyi yeğlemektedir. Kazan Tatarlarının milli bayramlarından birisi ve en önemlisi olan Saban Toyu da siyasete alet edilmiş vaziyettedir. Bayram içerik ve önemini yitirip, Rusya’ya övgüler düzülen Rusça sunum eşliğinde “Kalinka” gibi Rus şarkılarının söylendiği Rus Toyu’na dönüştürülmüş durumdadır. Son zamanlarda geleneklerimizle uzaktan yakından ilgisi olmayan Kazan Tatar yemeklerinin adını taşıyan uydurma bayramlar ortaya çıkmaya başladı. Yukarıda da söz ettiğim gibi yalan tarih yazma, bayram uydurma Ruslara özgü bir olgudur. Buna ne yazık ki, bilerek ya da farkında olmadan Kazan Tatarları da uydu. Daha önce Çek-çek Partisi yapılmıştı. Son günlerde “Öçpoçmak Bayramı” adı altında bir eğlence gerçekleştirildi. Bayramdan sonra fotoğraflar paylaşıldı. Fotoğraflara bakıldığında gülen eğlenen, mutlu mesut, yassız tasasız insanlar gözüküyor. Aklıma ister istemez, XIX. yüzyıl başlarında bazı zengin Kazan Tatarlarının eğlence amaçlı yaptıkları “Kukla Düğünü” geldi aklıma. Bir de, yaşanan bu olaylar doğrultusunda milliyetçi Tatar yazar Gayaz İshakıy’in (1878–1954) 1902 yılında “İki Yüz Yıldan Sonra İnkıraz” adlı fantastik eseri. Eserin yazılma amacını İshakıy şu şekilde açıklamaktadır: 

“Milletimizin bu gidişattan memnun olmadığını göstermek, bu gidişatın sonunun yok olmaya varacağını anlatmak istememden kaynaklanmaktadır. Bazı insanlar, milletimizin gidişatının iyi olduğunu zannederek bu gidişatın sonucundan büyük beklentileri vardır. Ama ben hiç böyle ümitler besleyecek “önemli” bir gidişat görmediğim için, şu anda halkımızın arasında dolaşan laflara, yapılan işlere pek itibar etmiyorum. Bu söylentileri çıkaranlar, kuru gürültü yaparak, icraat yapmaksızın lafla peynir gemisi yürütmeye çalışmaktadırlar. Nasıl ki kukla oyunundan mantıklı bir sonuç çıkmazsa, lafla da bir yere varılmaz. Düşüncelerim yanlış olabilir, belki gülünç gelebilir ama ne olursa olsun, hakikate yakındır veya hakikatin ta kendisidir. Bu kitapta benim düşüncelerim tam olarak ortaya konulmuştur. Milletimizin geleceği için her şey bitmiş sayılmaz. Benim bu karamsarlığımın yerine “ümit” konulması da mümkündür. Yani kısacası kitabım çok acı bir dille yazılmıştır.” (Sahapov 2005: 39–40). 

Gayaz İshakıy, Kazan Tatarlarının 200 yıldan sonra inkıraza uğrayacağını, XXI. yüzyılda büsbütün yeryüzünden silineceğini yazmış ve inkıraza götüren şu 5 temel sebebi sıralamıştır:

“Ben her işte ulemanın ilerlemeye karşı çıkan bir engel olduğunu gördükten sonra, milleti ilerletmek, onu başka milletler seviyesine çıkartmak istersek, buna karşı çıkan, engel olan ulema sınıfının sözüne iltifat etmemeye, bizlerin çocuklarının evliliklerine kadar hatta semaverleri nasıl tamir etmemiz gerektiğine bile karışmalarına son vermemiz gerekir. Bunların halkın üstünde üstün bir sınıf olmadığını herkese anlatmamız lazım.

Bence, ilerlemek için öncelikle kendimizi ulemanın nüfuzundan kurtarıp bağımsız olmamız gereklidir. Ancak bu şekilde işlerimiz yoluna girebilir. Ama o kendini beğenmiş ulemanın yanlış fikirleriyle bir yere varamayacağımız artık herkesçe malumdur.

İlerlememizi, gelişmemizi engelleyen ikinci faktör, eğitim yetersizliğidir. Yeterli sayıda medrese ve okul olmadığı gibi buralarda verilen eğitim de kalitesizdir. Bunun da temel sebebi yine de ulemaya olan inancımızla onların bu cehaleti bile bile devam ettirmeleri ve bizim böyle kutsal işleri onlara teslim etmemizdir. 

İlerlememizi engelleyen üçüncü faktör, milletimize hizmet edebilecek insanların çok fakir sınıfa mensup olmaları sebebiyle bir türlü, ulema sınıfı esaretinden kurtularak kendi kişiliğini kazanıp milletine hizmet edememeleridir. Bu çok kötü ve üzücü bir durumdur…

İlerlememizi engelleyen dördüncü faktör, bizim Rus okullarına gitmememizdir. Bu durum, gelişme yolunda şimdiye kadar bize çok büyük zararlar verdiği gibi bunun acısını gelecekte de çekeceğiz. Çünkü halkımız arasında içinde bulunduğumuz durumu en iyi anlayan insanlarımız da, bugüne kadar devlet okullarına gitmekten çekinmişler ve gitmemek için de direnmişlerdir. Ben bunun sebebini tam olarak anlayamasam da üzülüyorum.

İlerlememizi engelleyen beşinci faktör, yaptığımız işlerin tutarsızlığıdır. İşlerimizin herhangi bir temeli ve dayanağı yoktur. Yaptığımız işleri devam ettirmeli ve tamamlamalıyız.

Bazılarının bizim için “yarım akıllı” demesinden bir ders çıkarmalıyız. Onun için bu vurdumduymazlıktan en kısa zamanda silkinerek kurtulmamız gerekir.” (Sahapov 2005: 43–44).

Kazan Tatarlarını inkıraza sürükleyen kötü gidişattan kurtarmak için kaleme aldığı bu romanı Gayaz İshakıy’nın haklı olduğunu gösterdi. Ancak devirlerin değişmesiyle artık ulema kalmadı, onların yerini yönetici mankurt Tatarlar aldı, ana dilde eğitim tamamen yasaklandı, ana dil eğitimi dahi bitme noktasına geldi, milliyetçi insanlar halen yoksul, para Rus yanlısı insanların elindedir. Rus okulları konusu ise artık çözüldü herkes Rus okuluna gitmek zorunda, ayrıca Rus dili Kazan Tatarları başta olmak üzere Rus olmayan tüm milletler için “ana dil”dir. Yapılan işlerin tutarsızlığı bugün için de geçerlidir, 1992 yılında elde edilen yasal hakların arkasında dur(a)mamak bugün milletimizi yok olma tehlikesi ile karşı karşıya getirmiştir. 

Elde ettiğimiz tüm yasal haklarımız tek tek elimizden alınmıştır. Rus olmayan milletlerin ana dilde eğitim başta olmak üzere tüm hakları yasaklanırken bu olaylara sessiz kalmak, duyarsız olmak başlı başına bir suçtur. Hiçbir anlamı ve önemi olmayan “kukla düğünü” düzenlemek ise Rusların değirmenine su taşımaktan başka bir şey değildir. Bu tür eğlenceler Rusların dünyaya “bakınız Kazan Tatarları istediği gibi özgürce yaşıyor, bayramlar düzenliyor, hiçbir şikâyetleri yoktur, bizde demokrasi var, aksini söyleyenler ise bölücü, teröristtir ” demelerine zemin sağlamaktadır. Kazan Tatarları bugün uçurumun kenarındadır, onun için millet olarak uyanık olmak, duyarlı davranmak zorundayız. 

Bugün tüm Kazan Tatarlarının en önemli görevi ana dili korumak olmalıdır. Putin’ın imzaladığı son yasaya göre, Rusya’daki tüm milletlerin ana dili “Rusçadır”. Bunu vicdanı olan hiçbir Tatar kabul etmez, etmemelidir. Milli benliği koruma, millet olarak ayakta kalma mücadelesi verirken “kukla düğünü” yapmak yersiz olduğu kadar anlamsızdır. Kazan Tatarlarının hiçbir problemi yokmuşçasına yapılan “kukla düğünleri” milli davaya zarar vermekte, milli bağımsızlık mücadelesini sıfıra indirmektedir. Dönem, şuursuzca eğlenme dönemi değil, dil, millet, devlet ve vatan için mücadele etme dönemidir. Dil milleti bir arada tutan bir unsurdur. Dilimizi kaybedersek, millet olarak tarih sayfasından siliniriz. O zaman ne edebiyatımız, ne geleneklerimiz, ne de kültürümüz kalır. 

Rusya’nın yasakları sonucunda Kazan Tatarları bugün yok olma tehlikesi ile karşı karşıya, inkırazın eşiğindedir. İnkıraza götüren nedenlerin başlıca sorumlusu hiç kuşkusuz Ruslardır, ancak Rus değirmenine su taşıyan Kazan Tatarları da bu vebalın altındadır. Tatar Dili’nin cenazesi kaldırılırken, şarkı söylemek, dans etmek, yemek yiyip eğlenmek ne kadar doğrudur? Millet uçurumun kenarında, uçuruma yuvarlanmasına ramak kalmıştır. Bu gidişata dur demez, susar, oyun-eğlence ile uğraşırsak inkıraz kaçınılmazdır. Dilimiz başta olmak üzere haklarımızı savunmazsak gelecek nesillere bunun hesabını nasıl veririz?     

Kaynakça:

İshakıy, Gayaz, Eserler, 1.Cilt, Kazan 1998.

İshakıy, Gayaz, Zindan, Kazan 1991.

İshakıy, Muhammed Ayaz, Hayatı ve Faaliyetleri (100.Doğum Yılı Dolayısıyla), Ankara 1979.

Sahapov, Minahmet, Yenilik Habercisi, Ankara 2005.

Türk Dil Kurumu, Türkçe Sözlük, 10.Baskı, Ankara 2005.