Folkart A.Ş. İzmir Konak’ta  ünlü Kültürpark’ın dibindeki “Basmane Çukuru” denen arsayı bu yıl başında TMSF den satın aldı. Kentin epürü…

Ohh maşşallahh…

Gün geçmiyor ki devasa yeşillere devasa gökdelen dikilecek haberi gelmesin.

Şirket bu merkezde iki ayrı bloktan oluşacak gökdelen inşa edecekmiş. -miş değil açıklamış bile… Oh Kültürpark’a bakan manzara, koy  koy dolarları. Biri 67 diğeri 48 kat. Al sana içinde ticaret merkezi, spor alanı otoparklar, havuzlar…  Gerçi böyle özelliklerle alınır sonra adettendir başka havuzlara başka spor merkezlerine gidilir.

Bu A.Ş. Çeşme’nin caaanım koylarında da sürdürdüğü inşaatlarıyla meşhur vallaa.

….

Yapılaşma tehlikeleri lunaparklarda bir eğlence köşesinde, hepimizin gıcık olduğu kurbağalar gibi… Birinin kafasına vuruyorsun öteki çıkıyor. Ona vuruyorsun öteki çıkıyor.

Bla Bla …devam ediyor işte.

Bizim inşaatları da yaz yaz bitmiyor. Her cenapta yükselen betonuna sahip çık mantığı tam gaz.

Buyrun bu da Bahçeşehir’den.

Gölet’in Golf Sahası olarak bilinen alanda yapımı devam eden 107 dükkan için durdurma kararı var. Ama,

Göletle yaşıt Ali Baba Çay Bahçesi ki tek katlı camekan yapı, geniş bir alanda yüksek beton kolonlarına hiç farkında olmadan (!) devam ediyor. Yazıkk yaa farkında değiller kolon attıklarının.

Kim demiş, ne demiş, nasıl demiş, neden demiş…

Bla Bla… devam ediyor işte.

Nadide Yeşil Alanlara daalııınnn…

….

Trabzon’un Sürmene ilçesi… ( Bir gidemedim) bu yılın başında Çamburnu Mevkii’nde çıkan yangında yaklaşık 20 Hektarlık alan yok oldu. Eeeee noldu şimdi?

Bölgede 15 villa bitmeye başladı. Hani Gora filminde ağaçta sucuklar yetişiyordu ya, bizim yangınların arkasından da beton bitiyor hey maşşallaa…

Fiiyyfiiiii

Bak kuş var deyip, ıslık çala çala çıkan beton kolonlar…

Başka mı?

Yer Ordu, Altınordu Belediyesi 15 milyon harcayıp 116 dönüm araziye Botanik Parkı kurmuş. Eeeee sonra noolmuş?

Şehirde düşünülen 800 yataklı hastane için yer bulunamama gerekçesiyle botanik parkına inşa etmeyi kararlaştırmış.

He hee yeter size bu fikir demişler. Bak 15 milyon harcadık yaptık. Tevekkül edin.

“Sağ gösterip sol salla” der rahmetli Barış Manço.

….

Beton prizini almadan ben gidiyorum arkadaşlar.

Nereye mi?

Ninjalara… Latifesiyle tabii

Caretta Caretta lara gidiyorum. Eyooo…

Akdenizin sularında 110 milyon yılı aşkın zamandır gezinen ruhu hissetmeye gidiyorum.

Onlar yaşayan fosiller. Ve ben onları hissetmeye, dinlemeye, tehlike altında olan nesillerini korumak ve kurtarmak, ayrıca  doğa sevgisini - koruma bilincini yaymak için deltalarında onları karşılamaya gidiyorum.

Bir de yavru deniz kaplumbağası evlat edindim mi işte benden mutlusu yok. O dünyayı gezsin mutlu olsun ve ben onun sağsalim olduğunu bileyim.

Bazılarına delice gelebilir. Ama ben bu gelişmiş bilinci yaymaya hazırım.

Bu proje hakkında biraz bilgi de vereyim. Sonra zaten kaplumbişlerle yaşadığım deneyimimi çoook geniş yazacağım. 

Ekolojik Araştırmalar Derneği (EKAD) bu projesinde deniz kaplumbağası populasyonlarının izlenmesi; yuva, yumurta ve yavruları tehdit eden olumsuz koşulların saptanarak en aza indirilmesi; yerel halk ve turistlerin bilgilendirilmesi; koruma çalışmaları konusunda bir farkındalık yaratılması ve koruma çalışmalarına katılımcılığın teşvik edilmesi konusunda çalışmalar yapıyor. 

Misyonları;

“Dünyamız hızla yaşlanırken, doğa koruma çalışmalarının önemini daha iyi anlıyoruz. Bu anlayışı hızlandırmak ve daha büyük adımların atılabilmesi için gereken küçük adımları gerçekleştirmek yolunda bireysel olarak üzerimize düşen görev, ekolojik bilinci anlatmak, öğretmek ve yaygın hale getirmek.” 

Evet betonlar beni de sizin gibi delirtiyor. Nefes almaya gidiyorum. Görüşürüz.

Bu arada merak etmeyin vakit yettiğince yazacağım.