Geçtiğimiz hafta yaşanan iki olay gündeme damgasını vurdu. Bunlardan ilki Arda Turan’ın uçakta meslektaşımız Bilal Meşe’nin gırtlağına sarılıp küfürler etmesi, ardından da yaptığı basın toplantısında, “Milli takımı bırakıyorum” demesiydi.

İkinci olay da şarkıcı Deniz Seki’nin, bir milli kahraman edasıyla gerçekleştirilen tahliyesiydi. Söyleyeyim, iki olayı da ne anlayabildim ne de kabullendim. İki olay da kelimenin tam karşılığı deli saçması, anlaşılması mümkün olmayan hadiselerdi. İzninizle bu iki trajikomik vakayı da kısaca bir irdeleyelim.

Arda Turan Türk futbolunun Avrupa’da oynayan en kariyerli isimi. Sadece yetişip yıldızlaştığı Galatasaray’ın değil, taraflı tarafsız tüm takım taraftarlarının da gönlünü fethetmiş bir futbol elçisi Bayrampaşalı…

Hepimizin bildiği gibi bu olayların başlangıcı, Gökhan Gönül, Caner Erkin, Selçuk İlhan ve Burak Yılmaz’ın Fatih Terim tarafından 2016 yılı Ağustos ayında oynadığımız Hırvatistan maçı kadrosuna alınmayışı ve arkasındaki nedenler. Ancak sonuç itibarıyla taraflar belli bir noktaya geldiler ve bu isimlere, milli takım kapıları yeniden açıldı. Ancak Arda Turan olayları unutmamış, unutamamış olacak ki, o günlerde kendisiyle ilgili yazılanlar nedeniyle Bilal Meşe gibi, gerçek bir meslek emekçisi ve bir o kadar da naif bir insana, ağza alınmayacak küfürlerle birlikte fiziki saldırıya kadar götürüyor işi.

Bu olayı hangi nedenin arkasına saklamaya çalışırsanız çalışın asla oluru yok. Değil Arda Turan bin tane Arda Turan olsa, örtbas edilebilecek bir hadise değil. 

Buradan Arda kardeşime sesleniyorum; “Sevgili Arda, seni bugüne kadar hep, dürüst, iyi niyetli, yardımsever ve de dobra bir insan olarak tanıdım. Birkaç kez sohbetimiz de oldu. Saygılı kendini bilen, birisiydin. Nasıl oldu da böyle, talihsiz bir olayın başkahramanı oldun, cidden anlayamıyorum. Bir de üstelik, olayın hemen ertesi günü de basın toplantısı yapıp, “Milli takımı bıraktım” diyerek, ilk eyleminden çok daha vahim bir duruma düşürdün kendini. Şunu bilmelisin sevgili Arda. O Ay Yıldızlı forma, son derece önemli ve değerlidir. Öyle insanların çıkıp ta, “Bıraktım” diyebileceği bir şey değildir. İlk ayıbın şartların oluşmasıyla belki unutulup üzeri örtülebilir. Ancak, ikinci hatanı ne ben ne de millet affeder bilmiş ol”

Son olarak kısaca Deniz Seki olayına da bakalım. Öylesine garip bir toplum olduk ki, sanırım akıl tutulması yaşıyoruz. Şuraya bakın; uyuşturucu kullanımı ve satmaktan içeriye girmiş bir şarkıcının tahliyesini, adeta bir milli bayram havasına dönüştürdük. Bu nedir, ne anlama gelir bana birisi çıkıp anlatsın. Yahu bu kadın suçsuz yere içeride yattı da çıkışı böylesine görkemli bir törene dönüştü. Ya da bu kadın ceza evinde peygamber oldu da ümmeti onu böylesine coşkuyla bağrına bastı?

İnanın insanlığa yararlı bir buluş gerçekleştiren bir bilim adamının basın toplantısında bile bu kadar kamera ve fotoğraf makinesi görmeniz mümkün değildir. Heyhat, özel yaşamı da dahil olmak üzere, neresinden tutarsanız tutun elinizde kalacak bir kadının, hak ederek yattığı hapishaneden çıkışında yaşananlara bakın…

Allah’ım hepimize akıl fikir ver. Aklımıza mukayyet ol…

Kalın sağlıcakla…