Toplu ulaşım hizmetlerinde hizmet kalitesinin artırılması yolcuya odaklanma ile mümkün. Fakat görülen o ki; bu amaçla hazırlanan "Yolcu Hakları Bildirgesi" İETT ile yolcular arasındaki iletişimi sürdürülebilir hale getirmek ve güçlendirmek için oluşturulmuş gibi durmuyor. Zira toplu taşıma işletmecilerinin amacı; toplu ulaşımı çekici hale getirmek, hizmet kalitesini yükseltmek için yolcu memnuniyeti odaklı bir toplu ulaşım anlayışını benimsemekten geçiyor gibi görünse de, durum içler acısı! Yolcuların ihtiyaç ve beklentilerinin en iyi şekilde karşılanarak hizmet kalitesinin artırılmasını amaçladıklarını söylüyorlar. Ama yukarıda bahsi geçen bildirgede belirtilen hizmet ve standartları, yolcu talep ve ihtiyaçlarını karşılamak üzere en iyi gayreti göstermeyi taahhüt etmiyor. Çünkü isterdim ki; daha nahif ve düşünceli şoförler var olsun!

Bu kanıya nereden vardığıma gelecek olur isek, birkaç gün öncesine dönmem gerekiyor. Nitekim geçen sabah işe gider iken benim de içerisinde bulunduğum otobüsün şoförü, yaşlı bir adamın elinde poşetler ile otobüsün peşinde koşturmakta olduğunu görmesine rağmen, görmemiş gibi davranarak durmadı. Ve ben de şoföre çıkıştım. Şoför, tek bir kelime dahi etme gereksinimi dahi duymadı. Ben de ses tonumu yükselterek, tekrar ettim. Sonunda varlığımdan haberdar oldu ve araç içindeki aynalardan bana baktı. Yanına yaklaşıp, duruma karşılık tepki koydum. Şaşkın bir biçimde bir süre sessizliğini korudu. Sonrasında küçük bir tartışma yaşadık.

Tabii, o yolcuyu bu otobüse aldıramasam da, yaptığı hatanın farkına varmasını kabul ettirecek ya da insanların insan kalması gerektiğini ve bu yaptığı davranışın saygısızca olduğunu kabul etmesini sağlayacaktım. Oldu mu dersiniz? Hiç sanmıyorum!  Peki, acaba yetkililerin, İETT’nin, UKOME’nin bu şoförlerin varlığından haberdar mıdır? Ki o yaşlı adamı bu saygısız şoför beş yüz metre ötedeki durakta değil de, yol üzerinde binmek istediği sırada da pek âlâ da alabilirdi. Yol durumu fazlası ile uygun bir durumdaydı, ama o şoför neden o adamı araca alsın ki? Ne de olsa o daha insanlıktan dahi payını almamıştı!

Çok büyük bir şey yapmaları gerektiğini düşünmüyorum. Gayet esnetilebilir bir durumun söz konusu olabileceğinden bahsediyorum. Tolerans yeri geldiğinde gereklidir. Tabii ki aynı şekilde kurallar ve benzeri durumlar da yok sayılamayacak kadar da hayatidir. Bu durumda üzüldüğüm nokta şu ki; daha önce de denk geldiğimiz, hep gördüğümüz, alıştığımız ve alışmak zorunda olduğumuz davranışların artık bir nebze olsun insanın hayatlarını zorlaştırma gereği duyulması taraftarıyım. Onların açısından da düşünmeye çalışıyor, onlara da hak veriyorum. Çünkü biz vatandaşlar sabah ve akşam olmak üzere en fazla iki farklı şoför görürüz. Şoförler ise günde belki de binlerce kişi ile bir aradalar. Elbette bunalıyorlar ve yüzlerce kişinin sorusuna maruz kalıyorlar. Fakat bu kabalık boyutuna evrilen tutumlarını en azından sabah mesai saatlerinin başında yapmaları tercihten öte bir şey değildir. Şimdi gerek o kişiye, gerek ise o gibi kişilere sormak istiyorum; yetmiş yaşındaki bir adamı elinde irice dört poşet ile beş yüz metre kadar ileride bulunan durakta almak yerine, yol üzerinde alsa ölür müydü/müydünüz?

Durup düşününce de, acaba abartıyor muyum diye düşünmeden de edemiyorum. Ama bu kimsenin değil de, neden benim kanıma dokunuyor? Hizmet kalitesini artırma politikası böyle mi işliyor? Ve sürdürülebilirlik açısından bu tür tutumlar gerekli mi? Değil efendim, değil! Çünkü bu kabullenilecek ve etik bir davranış değil! Tekrar ediyor ve son bir çağrı olarak yeniliyorum. Bu ülkenin vatandaşları olarak her birimizin görev ve sorumlulukları var, kabul. Fakat böylesi katı uygulamaları devreye sokmak yerine, esnetilebilir durumlar da lütfen göz önüne alınsın. Veya alınması gerektiği düşünülsün. Zira gördüklerim beni yıpratıyor. Siz bunları yapar iken hiç mi incinmiyorsunuz, şaşırıyorum. Ve biraz daha tevazu sahibi insanların görev yapması gerektiğine emin olduğumu belirtmekten de çekinmiyorum. Empati güzel şeydir, lütfen bunu unutmayın. Unuttu iseniz de lütfen arada bir de olsa hatırlayın!