İç ve dış güçlerle alevlendirilmeye çalışılan İDLİB ATEŞİ bölgeyi çok fena yakacak. Suriye güçleri tarafından yapılacak operasyonunun an meselesi olduğu İDLİP, çok sıcak gelişmelere gebe. Muhaliflerin son kalesi olarak bilinen İdlib'e yönelik askeri operasyon ihtimali, Dünya’yı alarma geçirdi. Rusya, İran ve Suriye'nin birlikte operasyon yapacağı düşünülüyor.

Askeri hareketlilik her geçen gün biraz daha artarken, kenti kontrolü altında tutan, 20-30 bin olduğu belirtilen ve CIA’nın Rusya’dan, Çin’in Uygur bölgesinden, Afganistan’dan, Avrupa’dan toplayıp Suriye’ye geçirdiği çoğu Suriye’li olmayan silahlı gruplar, İdlib'in çevresine hendekler kazıyor.

Suriye’nin kuzeybatısında yer alan Hatay'ın karşısındaki İdlib kenti, ülkedeki iç savaşın başlamasıyla birlikte muhaliflerin kontrolüne girmişti. Lazkiye, Halep ve Hama ile komşu olan, tarım kenti İdlib'in nüfusu, 1,5 milyonken, rejim kontrolüne giren bölgelerden kaçanların sığınmasıyla birlikte 4 milyona ulaştı.

Türkiye’ye, Cerablus ve Afrin’e “otonom bölge” havucu uzatan ABD, Suriye’nin kuzeyindeki hesaplarından ve Büyük İsrail hedeflerinden vazgeçmiş değil. Terör örgütleri ile işbirliği yapmaktan asla çekinmiyen ABD, 1. Körfez Savaşı sonrası Irak’ın kuzeyindeki modeli Suriye’de de uygulamak istiyor. “Uçuşa yasak bölge” planıyla PKK/PYD’yi güvenceye almaya çalışıyor. 

İdlib konusunda Türkiye-Rusya-İran arasına nifak sokma çabasında olan ABD, Bir yandan Türkiye’de ekonomik krizi tetiklerken, diğer yandan Doğu Akdeniz ve Fırat’ın doğusuna askeri yığınak yapıyor. Radarlar ve füzeler yerleştiriyor. İdlib’de kontrolü altındaki terör gruplarına moral verme telaşında.(1)  Her zaman olduğu gibi “kimyasal silah” bahanesiyle Suriye’yi vurmaya hazırlanırken, kara gücü olarak gördüğü ve her türlü silah, mühimmat ve teçhizat yardımı yaptığı  YPG/PYD’li  1.300  teröristin muhtemel bir operasyonda Suriye ile birlikte  hareket edeceği değerlendiriliyor...

Rusya, Suriye’deki iç savaşa müdahale ettiği Eylül 2015 tarihinden beri en büyük savaş gemisi filosunu Akdeniz’e indirdi. ABD donanmasının ve Akdeniz’e sınırı olan birçok NATO müttefiki ülke donanmasının Doğu Akdeniz’deki yoğunluğunu arttırdığı belirtiliyor.  Esad rejiminin İdlib’in güneyine yoğun askeri yığınak yaptığı ve şehri üç yandan kuşattığı gözleniyor.

Aralık 2016 sonunda muhaliflerin Halep'ten yapılan tahliyeleri sırasında Türkiye ile Rusya arasında sessiz bir mutabakat sağlanmıştı. Böylece Halep'teki muhalifler Suriye rejiminin kontrolündeki bölgelerden geçirilip İdlib'e getirilmişti. Halep'in tahliyesi sonrası, Suriye'nin en büyük kenti Şam bütünüyle rejiminin eline geçmiş oldu. Halep'ten muhaliflerin tahliyesi, gerçekte Türkiye ile Rusya arasında yapılan açıklanmamış bir anlaşma üzerine mümkün olmuştur. Bu anlaşma gereği Halep karşılığında, Esat güçleri, İran ve Rusya İdlib'e müdahale etmeyecekti. (2)  Bugün ise Türk-Rus ilişkilerini dahi riske sokacak gelişmelerin söz konusu olduğu riskleri taşımaktadır.

Suriye'nin İdlib'e müdahalesine izin verilirse Esat'ın süreç içinde Türkiye'nin kontrolündeki Afrin, Bayır Bucak ve Fırat Kalkanı bölgelerine doğru hareketlenme olacaktır. Bu müdahale şu veya bu biçimde Türkiye'yi de içine çeker. Çünkü İdlib'de yaşananlar her ülkeden daha çok Türkiye'yi ilgilendiriyor. İdlib Türkiye için bir "YAKIN TEHDİT" unsurudur. (3)

Türkiye, Rusya ve İran’ın Astana mutabakatı kapsamında  varılan anlaşma gereğince, “Gerginliği Azaltma Kontrol Gücü” olarak, Türkiye 12, Rusya 10 ve İran 7 gözlem noktası inşa etmişti. Suriye’de  Türkiye’yi yanlarında görmek isteyen Moskova ve Tahran ile üst düzey temaslar çok sıklaştı.

Bu konuda yurt içinde farklı görüşler tartışılırken, operasyon durumunda milyonu aşan sayıda sivilin sığınmak için sınırımıza yöneleceği ve bunun yaratacağı sorunlar önümüze çıkıyor. Türkiye, bölge halkının can güvenliğinin korunması ve yeni bir insanlık dramına yol açılmaması için, sorunun diplomatik yollarla  masada çözülmesi için çaba harcıyor. Bölgeyi terketmek durumunda kalan 3,5-4 milyon insanın güvenliğinin sağlanmasına, yardımların yürütülmesine ve saldırıların durmasına çalışan Türkiye, çatışma durumunda sınır hattına yönelebilecek sivillerin ilk etapta sınırımıza yakın noktada, Suriye tarafındaki “ATME KAMPI”  ve civarında tutulmasını hedefliyor.

Çatışmasızlık bölgesi ilan edilen İdlib'de, 3 ülke askerleri ateşkesin etkinliğinin artırılması, insani yardımların ihtiyaç sahiplerine ulaştırılması, yerlerinden edilenlerin evlerine dönüşü için uygun şartların sağlanması ve ihtilafın barışçıl yollarla çözülmesi için uygun koşulların oluşturulmasına destek sağlanması amacıyla inşa edilen gözlem noktalarında görev yapıyor. Astana mutabakatı kapsamında Afrin'in güneyi, Halep’in batısı, Hama’nın kuzeyi ve Lazkiye’nin güneyindeki 12 noktada TSK tarafından kurulan gözlem noktalarına, yaşanan son gelişmelerin ardından takviyeler yapıldıysa da, askerlerimizin rejim’le muhaliflerin çatışmalarına müdahil olmaları veya çekilmeleri çok daha farklı sorunlara kapı açacak...

Sıcak çatışmanın Türk-Rus ve Türk-ABD ilişkilerinde kırılmaya yol açabileceği, Türkiye’yi kapana kıstıracağı değerlendirilmektedir. Eğer Esad Rejimi bölgede hakimiyet kurarsa “yabancı güç olan Türkiye topraklarımdan çekilsin yoksa vurmak zorunda kalırım” diyecektir. ABD ve müttefikleri üstünlük sağlarlarsa YPG/PYD, TAHRİR EL ŞAM gibi örgütleri yerleştirip, Türkiye’yi etkisizleştirerek, Fırat Kalkanı ve Zeytindalı operasyonlarının intikamını almış olacak. BM ve AB gibi uluslararasi platformlarda Suriye’deki varlığımızı anlatmakta zorlanacağız.

İdlib sadece Suriye’nin değil, Türkiye’nin de güvenliğidir. Oradaki yabancı teröristlerin hedefinde sadece Suriye yok. Başta Türkiye olmak üzere, Rusya, Çin, İran ve ABD’ye direnen Avrupa ülkeleri de var. Yani, İdlib’in teröristlerden temizlenmesi Türkiye’nin toprak bütünlüğünün de güvencesidir,(4) bir anlamda...

Kaynak

(1)    Aydınlık gazetesi, “Türkiye Yine Ayağına Kurşun Sıkar mı”, İsmet ÖZÇELİK

(2)    Yeniçağ: Dananın kuyruğunun kopacağı yer: İDLİB - Özcan YENİÇERİ

(3)    Yeniçağ: Dananın kuyruğunun kopacağı yer: İDLİB - Özcan YENİÇERİ

(4)    Aydınlık gazetesi, “Türkiye Yine Ayağına Kurşun Sıkar mı”, İsmet ÖZÇELİK