İçinde bulunduğumuz ve yaşadığımız bugünler ikircimimi bir kat daha arttırmakta!...

Yazımın başına oturmadan önce, her gün olduğu gibi gazeteleri gözden geçirdim. Gazetenin birindeki haber resmen kanımı dondurdu! Ülkemin neresinde olursa olsun hiç fark etmiyor. Çünkü bu benzer olaylar, her yöremizde var. Şu kadın hakları meselesi ve katliamlar bana adeta "hepimiz IŞİD' çiyiz" der gibi geliyor!

Efendim, adam ikinci çocuğunu da kız doğurdu diye gece uyurken, üçlü elektrik prizinin kablosunu keserek, fişi prize takıp kablonun kesik uçlarını eşinin şakaklarına tutarak öldürüyor. Be adam o çocuğu kadın kendi kendine mi yaptı? Çocuk cinsiyetini senin spermlerin  belirliyor, Kadının canına kıyacağına madem o kadar istiyorsun, bir sağlık kuruluşuna müracaat et, tedavisi var mı yok mu onu öğren.

İstanbul trafiği her geçen gün daha da içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Günün her saati aynı. Herkes olmuş barut fıçısı! Kimin ne olduğu belli değil. İki gün önce yaşadığım olayı anlatayım:

Sabah iki torunumu aldım, eşim de yanımda anaokuluna gidiyoruz. Yan taraftan anayola çıkmak isteyen arabaya durdum yol verdim. Arkadan gelen bir dolmuş taksi korna çaldı. Adam önümde durdu. Geldi kapımı açtı, tam bir maganda ağzı ile "neden korna çalıyorsun" dedi. Ben "ben çalmadım" dedim sadece. Taksici ona bir şeyler söyleniyordu, bastım gittim. Adama yol vermek bile suç. Hani uysan al başına bela! Hani dedim ya kimin ne olduğu belli değil. Evet, İstanbul artık bize kalın geliyor. Ne yapıp edip bir ufak kasabaya göçmemiz gerekiyor.

Arabasız olmuyor ama o da çoğu kez sıkıntı oluyor. Gazete dağıtımın da bile çekicilerle köşe kapmaca oynuyoruz. Adamın kendi dükkanının önünden ki firma ismi hem dükkanda hem de araba da aynı olmasına rağmen, çekici yanaşğı gibi arabayı sırtlandı gidiyor. Sahibi peşinden koşmasına rağmen suratla gitti. Bu ne şimdi? Koca araba ne dükkana, ne de cebe sığar. Sen devlet olarak çözüm üreteceğin yerde, ha bire vatandaşı söğüşlüyorsun. Niye? Para lazım! Pazar sabahı daha trafik bile tam uyanmamışken, yollar açık vaziyette, çekiciler çıkmış piyasaya keklik arıyorlar,

Dar gelirli vatandaş ve biz emekliler geçim sıkıntısı yaşarken, "milli irade" temsilcileri Ankara da görkemli yaşamlarına tam gaz devam etmekteler. Şu olanlar nedense onları hiç ilgilendirmiyor;

-İşsizlik rakamlara gerek yok, had safhada

-Hayat pahalılığı vatandaşın belini kırdı

-Vatandaşın güvenebileceği hiç bir kurum kalmadı.

-Esnaf çok zor durumda, çarklar dönmez oldu.

-Kiralar aldı başını gidiyor, ödenmez halde.

-Çocukların öğrenim durumları hala belirsizliğini koruyor.

-Üniversitelerin çoğalması, gençlere iş imkanı sağlamıyor.

-Ulaşım ve trafik çekilmez halde.

İşin siyasi yönüne girmek istemiyorum. Akşam TV'de haber mi izliyoruz yoksa senaryosu daha önceden yazılmış trajik-komedi mi izliyoruz belli değil! Benim ikircimimin sizinkinden hiç mi hiç bir farkı yok Yukarıda yazdığım eksikler en masum ve kısa olanıdır ve elzemdir. Fakat ne çare milli irade böyle tecelli etti.Reklam arası olan ve yok edilmek istenen "Cumhuriyetimiz" de elden gittikten sonra bizden bu aktörlerin yanında figüranlık bile hayal olur.

Büyük İskender'in çok hızlı koşan bir atı vardı. Bir gün atına binmiş, ordusunu teftiş ediyordu. Gözü cılız ata binmiş bir askere ilişti.

u üstüne bindiğin cılız at da neyin nesi böyle?dedi.

Asker güldü ve

-Ben savaş meydanında kalmak için bu ata bindim. Oysa sen savaş meydanından kaçabilmek için bu hızlı ata binmişsin!dedi.