Yarın 29 Ekim; 3000 bin yıllık maziye sahip Türk Milleti’nin kendi kendini yönetme sistemine geçtiğinin 91. Yıl dönümüdür. Yani Türk Milleti’nin demokratik yönetime geçtiğinin ve bağımsız bir devlet olduğunun bütün dünya devletleri tarafından tanındığı gündür. Bu güzel yönetim geçmek elbette kolay olmamıştır. İşte bu bağımsızlığı sağlayan liderin o günlerde verilen mücadele azmi ve hatta o günlerde; O’nu bağımsızlık mücadelesinde vazgeçirmeye çalışanlara hitaben söylediği şu sözler ne kadar anlamlıdır:
“İşittim ki, bazı arkadaşlar yoksulluğumuzu bahane ederek memleketlerine dönmek istiyorlarmış. Arkadaşlar! Ben sizleri bu millî davaya silâh zoruyla davet etmedim, görüyorsunuz ki sizi burada tutmak için de silâhım yoktur. Dilediğiniz gibi memleketlerinize dönebilirsiniz. Fakat şunu biliniz ki, bütün arkadaşlarım beni yalnız bırakıp gitseler, ben bu Meclis-i Âli'de tek başıma kalsam da, mücadeleye ahdettim. Düşman adım adım her tarafı işgal ederek Ankara’ya kadar gelecek olursa, ben bir elime silahımı bir elime de Türk Bayrağı’nı alıp Elma Dağı’na çıkacağım. Burada tek başıma, son kurşunuma kadar düşmanla çarpışacağım. Sonra da bu mukaddes bayrağı göğsüme sarıp şehit olacağım. Bu bayrak kanımı sindire sindire emerken, ben de milletim uğruna hayata veda edeceğim. Huzurunuzda buna ant  içiyorum. “Ben, gerektiği zaman, en büyük armağanım olmak üzere Türk Milleti’ne canımı vereceğim.”  
“Türk Milleti asırlardan beri hür ve müstakil yaşamış ve istiklâli hayatın vazgeçilmezi kabul etmiş bir kavmin kahraman evlatlarıdır. Bu millet istiklâlsiz yaşamamıştır. Yaşayamaz ve yaşamayacaktır.”  “...Dünyanın bize hürmet göstermesini istiyorsak, ilk önce bizim kendi benliğimize ve milliyetimize bu hürmeti; hissi, fikri ve fiili olarak bütün davranış ve hareketlerimizle göstermemiz gerekir. Bilelim ki Milli benliğini bulmayan milletler, başka milletlerin avıdır. Milli varlığımıza düşman olanlarla dost olmayalım. Böylelerine karşı, bir Türk şairinin dediği gibi: ‘Türk’üm ve düşmanım sana, kalsam da bir kişi’ diyelim. Düşmanlarımıza bu hakikati ifade ettiğimiz gün, kanaatimize, mefkûremize, istikbalimize yan bakan her ferdi düşman kabul ettiğimiz gün, milli benliğe uzanacak her eli şiddetle kırdığımız, milletin önüne dikilecek her engeli derhal devirdiğimiz gün, hakiki kurtuluşa kavuşacağız.”
İtilâf-işgal-Devletleri’ne karşı verilen mücadele kazanılmış ve cumhuriyet ilan edilmiştir. İşte O’nun cumhuriyet ile ilgili söyledikleri sözleri: “Demokrasi prensibinin en asri ve mantıki tatbikini temin eden hükümet şekli cumhuriyettir.” “Bugünkü hükümetimiz, devlet teşkilatımız doğrudan doğruya milletin kendi kendine, kendiliğinden yaptığı bir devlet ve hükümet teşkilatıdır ki, onun adı cumhuriyettir. Artık hükümet ile millet arasındaki geçmişteki ayrılık kalmamıştır. Hükümet millet ve millet hükümettir.”  Cumhuriyet milli egemenlik temeline dayanan halk hükümetidir.” “Bugün hepimize düşen ortak görev; milli değerlere, bilince, Cumhuriyet'e sahip çıkmak, Çanakkale'yi, Kurtuluş Savaşı'nı kazanan  ruhu korumak ve bu bilinci gelecek kuşaklara aktarmaktır. Türk Milleti dili, kültürü, tarihi ve saygın kimliğiyle aydınlık yarınlara el ele güçlü biçimde yürüyecektir.” “Biz kimsenin düşmanı değiliz. Yalnız insanlığın düşmanı olanların düşmanıyız.”
Peki, kimdir milletini bu kadar düşünen, o adam? Fransız Başbakanı Aristide Briand Ankara Antlaşması nedeniyle: “Bizi arkadan vurdu, dağ başındaki haydutlarla anlaştı” diyen, Fransız Milletvekillerine mecliste verdiği cevaba göre; “Dağ başındaki haydutlar diye isimlendirdiğiniz kahraman Mustafa Kemal ve O’nun tüm askerleri burada olsalardı teker teker hepsinin heykellerini dikerdik. Böylesine kahraman bir antlaşma imzalamaktan gurur duyuyorum.” Diye takdir ettiği adamdır, o adam!..