Turan Kültür Merkezi Süleymaniye Kürsüsü konuşmalarının bu haftaki konusu, “26. Yılında Hocalı Soykırımı ve Karabağ”dı. TÜRKSAM Analisti ve Başkan Vekili A. Gencehan BABİŞ Hocalı Soykırımını ve Karabağ gerçeklerini ayrıntılarıyla anlattı.

Yoğun bir katılımla gerçekleşen konferansa, yakın bir geçmişte bilinçli, planlı bir soykırıma uğrayan kardeşlerimizi temsilen Irak Türkmen Cephesi Lideri Erşad Salihi, ömrünü Türkmen sorunlarına adamış ailesinin büyük bir kısmı Irak hükümetleri ve Saddam tarafından katledilmiş olan Doktor Nefi Demirci ve TÜRKSAM Kurucu Başkanı TBMM 24. Dönem Milletvekillerimizden Sinan Oğan, Irak Türkmen derneklerini temsilen Savaş Avcı ve Azerbaycan kültür ve dayanışma dernekleri  temsilcileri katıldı. 

Sinan Oğan esas konuşmacının Türksam Başkan Vekili A. Gencehan Babiş olduğunu, fakat Hollanda’nın almış olduğu iftira kararına birkaç söz söylemek istediğini belirtti. Konferans salonunda asılı duran Hocalı Soykırımı fotoğrafları işaret eden Oğan Hocalı konusunda yaşadıklarından örnekler vererek şunları anlattı:

 “Bu fotoğraflar tarih değil, bu fotoğrafların çoğu Batılı foto muhabirleri tarafından çekilmiş fotoğraflardır.  Biz TÜRKSAM olarak bu fotoğrafları Avrupa’nın beş büyük şehrinde sergileyerek Avrupalılara gösterdiğimizde, birçok Avrupalı, ‘Böyle bir vahşet gerçekten yaşandı mı, yoksa bunlar photoshop mu?’ diye sordular. 

Fotoğrafları gören birçok Avrupalının bunların dünyanın başka yerlerinde yapılan soykırımlar olduğunu zannettiklerini, bu soykırımı 1992’de Hocalı’da Ermenilerin Türklere uyguladıklarını söylediklerinde şaşırıp kaldıklarını, bunun da bizim kendimizi ve davalarımızı dünyaya duyurmakta son derece yetersiz kaldığımızı gösterdiğini söyledi.

Böyle bir vahşet gerçekten yaşandı. 

Nerede yaşandı?

Azerbaycan’ın Hocalı şehrinde yaşandı. 

Ne zaman yaşandı?

Çok uzakta değil, tarih diyebileceğimiz bir zaman aralığında değil, neredeyse dün diyebileceğimiz bir zaman aralığında,1992 senesinde yaşandı.

Milletvekili olduğum dönemde TBMM’ne Hocalı Soykırımı’yla ilgili bir kanun teklifi sunmuştum. Parlamentomuz tarihi tarihçilere bırakalım yönünde bir karar almıştır. Bence de doğru bir karardır, elbette tarihi tarihçilere bırakmak lazımdır. Bugün içinde yaşadığımız zaman evresinde yaşadıklarımızı tarihe bırakmamak lazım. Hollanda Türkiye’ye karşı sahte soykırım kararlarını alırken, Hollanda’nın daha dün Srebrenitza’da iştirak ettiği soykırıma karşı, Ermenilerin daha dün Hocalı’da yapmış oldukları soykırıma karşı Türk Parlamentosu’nun söyleyecek sözü olmalıdır, sivil toplum kuruluşlarının söyleyecek sözü olmalıdır. Erşad Bey Türkmeneli’nde Türkmenlere karşı hala devam etmekte olan suikastları, katliamları, soykırımları anlatacaktır. Bunlara karşı da söyleyecek sözümüz olmalıdır. 

“Tarihi, tarihçilere bırakalım da, şu fotoğraflarda gördüğümüz soykırımı ne yapalım? Tarihçiler bu fotoğraf üzerinde nasıl bir inceleme yapacaklar acaba?

Hocalı’da yaşanan, Srebrenitza’da yaşanan bu soykırımı tarihçiler ne diye yazacaklardır? Bunlar tarih değil, günümüzde yaşanmış olaylardır. O nedenle, ‘tarihi tarihçilere bırakalım’ tezini bir tarafa bırakıp, günümüze yaşanan bu hadiselere siyasetçi olarak bizlerin, hükümetin, sivil toplum kuruluşlarının adaleti teslim etme zamanı geldi kanaatindeyim. (…) Hocalı, Kerkük, Türkmeneli VE Türk Dünyası, İslam coğrafyasının her bir köşesinde yaşanan soykırımları da lanetliyorum. Türkler hiçbir zaman soykırım yapan bir millet olmadılar. Tam tersine, Türkler nedense acılarını hep gizlediler. Acılarını çok konuşmak istemediler. Biz Türk milleti olarak acımızı hep içimizde yaşatan bir millet olduk. Halbuki Ermeniler olmayan şeylerden neredeyse bütün dünyayı inandıracak soykırım hikayeleri, soykırım senaryoları yazmış ve insanları bunlara inandırmaya çalışmışlardır. O nedenle, biz Türklerin de artık, yaşadığımız acıları içimize atma zamanı değil, yaşadığımız acıları ortaya koyma, yaşadığımız acılardan hem ders çıkarma hem de bu acılara, kurumların ve kuruluşların bir isim koyma zamanı gelmiştir. Hocalı’da yaşanan da bu anlamda bir soykırımdır. Ve soykırıma da soykırım deme zamanı gelmiştir.”

Oğan, millet olarak özellikle sosyal medya üzerinden devamlı gündeme getirerek Hocalı Soykırımı’nı anlatmamız ve unutturmamamız gerektiğine vurgu yaparak sözlerin bitirdi.

ERŞAT SALİHİ: “SORUMLULUĞUMUZUN BİLİNCİNDEYİZ”

 “HOCALI SOYKIRIMI VE KARABAĞ” konulu konferansın onur konuğu Erşat Salihi’ydi. Geçtiğimiz yıl Türk Dünyası Turan Yazgan Büyük Ödülü’ne layık görülen Irak Türkmen Cephesi  (ITC) Genel Başkanı Erşat Salihi kendi hayatından da örnekler vererek, Osmanlı’nın Ortadoğu coğrafyasından çekilmesi sonrasında, Irak ve Suriye Türkmenlerinin uğradıkları katliamları, yaşadıkları acıları anlattı. 

Fırat Kalkanı ve Afrin Operasyonlarıyla Türkmenlerin son durumu hakkında değerlendirmelerde bulunan Erşat Salihi, Türk Dünyası’nın bayraktarlığını yapan Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı (TDAV) tarafından Turan Yazgan Ödülü’ne layık görülmesinin, Irak Türkmen Cephesi Genel Başkanı olarak, omuzlarına büyük bir sorumluluk yüklediğinin bilince olduğunu belirtti ve “TDAV  bu yılın ‘Türk Dünyası Onur Ödülü’nü bize vermekle omuzlarımıza büyük bir sorumluluk yüklemiş oldu. Bu sorumluluktur, bu yüktür. Bize layık görülen ödülleri değerlendirmemiz lazımdır ve bütün samimiyetimizle onu korumamız lazımdır. Vakfımıza ve sizlere teşekkür ediyorum” dedi.

Erşat Salihi konuşmasının devamında şöyle dedi:

“Sizlere Kerkük’ten, Türkmeneli’nden sevgi selam getirmişim. Bugün de yaptığımız konuşmalarda katliamlardan söz ediyoruz. Neden katliamlar üzerimize gerçekleşti? Neden katliamlar devam ediyor ve neden bizi hedef alıyor? Osmanlı İmparatorluğu Türkmeneli’nden ayrıldıktan sonra,1924’te Kerkük’te Ermeni katliamı Türklerin üzerine gerçekleşti. Kerkük Kalesi’ni ele geçirip oradan İngiliz sömürgecilerle beraber, Türkmenlere ateş açıldı, Türkmenler katledildi. 1959 katliamı oldu, Saddam döneminde yaşanan Altın Köprü, Tazehurmatu katliamları oldu. DEAŞ sonrasında da bu katliamlar devam etti, ediyor.”

(Irak Türkmen Cephesi Genel Başkanı Erşad Salihi’nin anlattıklarını bir başka yazımızda ayrıntılarıyla vereceğiz.) 

HOCALI’YA UZANAN YÜZELLİ YILLIK SÜREÇ

“HOCALI SOYKIRIMI VE KARABAĞ” konulu konferansın ana konuşmacısı A. Gencehan Babiş, konuşmasına başlarken, Azerbaycan Türklüğünü Hocalı’ya getiren yüz elli yıllık süreci, bu süreci hazırlayan koşulları, hazırlıkları, Osmanlı’nın bu süreci geri çevirme çabalarını, bu bağlamda Nuri Paşa’nın Bakü’yü kurtarma harekatını,  Atatürk-Nerimanov ilişkilerini ayrıntılarıyla anlattı ve bu konudaki görüşlerini belirtti. 

 Gencehan Babiş, konuşmasının devamında, Hocalı’nın bu süreçte bir ilk olmadığını, bundan önce de bölgedeki Türklerin Sovyetlerin kışkırtma ve desteklemesiyle Ermeniler tarafından Birleşmiş Milletler’in soykırım tanımında söz edildiği şekilde,  büyük katliamlara uğratıldıklarını belirtti. Ermeniler ve arkasındaki güçler açısından Kadim Türk yurdu Karabağ’daki Hocalı’nın büyük önem taşıdığını belirten Gencehan Babiş, bunda Hocalı’nın önemli bir demiryolu kavşağı, büyük elektrik şebekesi güzergahı, o zaman devam eden Karabağ Krizi’nde bölgeye hâkim yükseklikteki konumu ve bölgedeki tek önemli havaalanı sahip olmasının büyük payı olduğunu söyledi.

HOCALI’DA YAPILAN KATLİAM DEĞİL, SOYKIRIMDIR

Gancehan Babiş, salonumuzda, başkan vekili olduğu TÜRKSAM tarafından bu günün anısına açılan sergideki Hocalı Soykırımı’nı bütün vahşetiyle gösteren fotoğraflara işaret ederek, bundan 26 Yıl önce 366. Sovyet Zırhlı Tümeni’nin desteğini arkasına alarak ağır silahlarla, hafif silahlı 150 kişinin savunduğu Hocalı’ya saldıran Ermeni güçlerinin yaşlı, kadın, çocuk demeden Hocalı’da ve ağır kış şartlarında kaçarken yollarda binlercesini katlederek Azerbaycan Türklerine büyük bir soykırım uyguladıklarını söyledi. Babiş, soykırımın belgeleri olan bu fotoğrafların hemen hepsinin dünyanın bağımsız basın kuruluşlarının muhabirleri tarafından kaydedildiğini de özellikle vurguladı.

Bu soykırımın arkasından Ermenilerce işgal edilen ve hâlâ işgal altında tutulan Azerbaycan topraklarının %20’sini terk etmek zorunda kalan ve “Kaçkın” olarak adlandırılan 1 milyon Azerbaycan Türkünün, geçiş dönemindeki birçok olumsuz şartları bünyesinde barındıran Azerbaycan’ın ekonomisine getirdiği yük ve sosyal sorunların bugüne kadar devam edegeldiğini söyledi.

Konuşmasında, Hocalı ve Karabağ’da yaşananları kaleme alan ve anlatan kişilerin tanık oldukları /yaptıkları vahşetlerden de bazı alıntılar okuyan Gencehan Babiş, soykırımı yönetmiş ve daha sonra Ermenistan Devlet başkanı olan Serkisyan’ın verdiği bir mülakatta, “Azerbaycanlılar o zamana kadar bizim sivillere karşı böyle bir şey yapacağımızı hesap etmiyorlardı, ama yaptığımızı gördüler…” şeklindeki vahşi itirafının bunun dünya gözü önünde trajik bir ifadesi olduğunu söyledi.

 TÜRKSAM olarak Karabağ Soykırımı Sergisini açtıkları Lahey’in, yani İnsan Hakları Mahkemesi’nin bulunduğu Hollanda’nın aldığı son Sözde Soykırım kararının, “adalet” açısından bakıldığında Srebrenitsa’da yapılan Soykırım’a seyirci kalan Hollanda’ya çok yakıştığını söyledi.

Ermenistan’ın, bölgesinde izlediği çözümsüzlük ve gerici politikalarla gittikçe yalnızlaştığını, buna karşın Azerbaycan’ın başta Türkiye olmak üzere bölgesindeki olumlu politika yürüten devletlerle geliştirdiği işbirliğiyle olumlu, büyük, somut adımlar attığını belirten Gencehan Babiş, bu bağlamda sadece Azerbaycan’ın değil, Türkiye’nin, Türk Dünyası’nın davası olan bu büyük insanlık suçunun/ Hocalı Soykırımı’nın tarafsız dünyaya her türlü kanaldan çok iyi anlatılması gereğini vurgulayarak konuşmasını bitirdi.