Kitap sayfalarında hisler hiçbir zaman tam manasıyla yazmadı, aslen bakılıp görülen çoğu zaman harfler olmuştur. Çok az kitapta hissedilmiştir anlatılmak istenenler bazen gözden akan yaş ya da ah edişler olmuştur. His okumadan, görmeden hatta hiç konuşmadan aktarılan ya da alınandır.

 Okumak bir yana konuşarak bile çoğu zaman bir yere varılmaz, ne derler ”sağır işitmez her sözü”…

Bu yüce emanet “his” bize aktarılan insan olmamıza, yön verme, yol alma adına bizi olgunlaştıran en önemli manevi bir duygudur. Her birimiz birimize aynayız, içimizde var olan duyguların yansımalarıyla oluşturuyoruz olanları-olayları. Ne güzel bir haldir yeri geldiğinde okumadan, konuşmadan, duymadan yazmak gönüle gelenleri. Zaten ilham akla değil “gönüle gelmez mi?”. Gönülden kaleme akıp, kağıda bir nokta ile değerek diğer gönüllere misafir olmaz mı? Aşksız kalanlar anlamaz belki anlatmak istediklerimi lakin hissetmeyi denesek keşke…

 Çoğumuz hissizleştik; yaşadığımız çelişki “ben ve ben olmayan arasındaki zıtlık perdesidir. Olduğumuz şey belki olmak istediğimiz şey değildi daha derin alanlara, fikirlere ihtiyaç vardı. Lakin  o duvarları yıkmaktansa olmak istediğimiz yerde, alanda kalmak istedik. Çünkü “ben”liğini aramak zor bir o kadar da çetin bir sınavdır. Sınavı zor olanın yolu uzun olmaz mı? Ne demişler; sınav içinde sınav, rüya içinde rüya, alem içinde alem görülür. Yol keskin bir kılıç olur yeri gelir. En korktuğun şeyler gelir burnunun dibinde biter…

 Bu yolda ğöğsü genişletip kalbin atışını hissetmek  gerekir. Bunlar sayesinde sınav biraz hafifler, tevekkül edersin, sabredersin olanları verenin hatırına… Her yaşananın bir anlamı bir sebebi vardır; ya bizi bir yere götürür ya  da bizi bizden alır, geriye “ben” lik bırakmaz. Saat gibi işler hiç şaşmadan, usanmadan yaşanması gerekenler ne bir eksik ne bir fazla…

İşin özü madem “kalp” ise bize bu sırrı bahşedenin davetine icabet etmemek olmaz değil mi? Aşığın dili gönlü ise hisler aynamızı biraz kullanmaya başlayabiliriz belki…Aslında herkes ne olmayı seçmişse odur ama belki bir sebep  olur kendinizi aramaya koyulursunuz ve yolla revan olursunuz. Sonra taşta güzel gelir  insana dağlar, bayırlarda… Şöyle derler aşkı tam manasıyla yaşayıp bilen büyüklerimiz “içinde ne var ise, dış yüze o sızar”

Öyle ise; aşkla yoğrulup, aşkla kalalım…